Ankara Cinayeti

Ankara Cinayeti -İhsan Tombuş -Bilgi Yayımevi

Ekim 2003 ilk basım

 

Arka kapakta da belirtildiği gibi gerçek bir olaydan yola çıkan kitap, genel olarak belge niteliği taşıyor. Konunun hassasiyeti dikkate alındığında, yazarın kendi yorumlarını dile getirmekten özenle kaçınması aslında oldukça anlaşılabilir.

 

Olay kısaca şöyle; 16 Ekim 1945 tarihinde Dr Neşet bey muayenehanesinde görünüşte hastası olan bir genç tarafından yedi kurşunla vurulup öldürülür. Sıradan bir cinayet davasından farklı olan bir çok detay ve şüphe olması, kitabı ilginç ve okunabilir kılmaktadır.

 

Şaşırtıcı olan detaylar ve çözümsüz kalan hususlar:

 

  1. Olayı gerçekte işlemediği sonunda açığa çıkan Reşit Mercan, cinayeti kendisinin işlediğini ileri sürer ve ertesi günü teslim olur. İlk mahkemenin ilerleyen safhalarında ise fikir değiştirir ve masum olduğunu iddia eder. Bu cinayeti arkadaşı Haşmete minnet borcu olduğu için ve onun ısrarı ile üstlendiğini, gerçek katilin kim olduğunu ve cinayet sebebinin ne olduğunu bilmediğini bütün celseler boyunca ısrarla ileri sürer.
  2. Bu dava Ankara ve Bolu’da üç yıla yakın sürmüş; üç defa Yargıtay Birinci Ceza Dairesinde, iki defa da Yargıtay Ceza Dairesi genel kurulunda karara bağlanmıştır. Mahkemeler süresince üç ayrı karar verilmiştir.
  3. Sonunda cinayeti işlediğine karar kılınan Haşmet Orbay, zamanın genel kurmay Başkanının oğlu, Reşit ve kitabın yazarı İhsan Tombuş’un Robert Kolejden samimi sınıf arkadaşıdır.
  4. Cinayet sebebi dava sonucunda da anlaşılamamıştır. Bu iki şekilde yorumlanabilir; Birincisi sebebi anlaşılamayan bir cinayeti taammüden sınıflamasına sokmak mümkün olmadığından idam kararı çıkması, ihtimal dışı bırakılmıştır. İkincisi, işin içinde asla ortaya çıkmaması gereken uluslararası bir suç söz konusudur.
  5. Ankara Savcısı Kemal Bora, daha sonra mahkemelerde de sabit olduğu üzere, olayı kapatmaya çalışmak, görgü tanıklarını ikna ve tehdit etmek, bazı kanıtları yok etmek anlamında sebebi tam anlaşılmayan bir suç işlemektedir. Kemal Bora cinayete hep düzmece bir sebep bulmaya çalışmıştır, bu üç anlama gelebilir; birincisi sebebi zaten bilmektedir ancak açıklamak tehlikelidir. İkincisi, sebebi o da bilmez ancak gerçek sebebi aramaması için yüksek bir makamdan kesin talimat almıştır. Üçüncüsü, kendisi de sebebin bir parçası yani suç ortağı olma olasılığıdır.
  6. Reşit’in yirmi yıla mahkum edildiği ilk mahkeme kararının Yargıtayca bozulmasında, cesaret ve çaba gösteren Başsavcı Fahrettin Karaoğlan’ın olayın hemen ertesinde anlaşılamayan bir biçimde ölmesi, olayın en şaibeli kısımlarından biridir. Bu konu kitapta fazlaca yer almamakla birlikte en can alıcı malzeme de burada olabilir.
  7. Bolu’da sürdürülen üçüncü dava esnasında, Reşitle içeriği anlaşılamayan, gizli bir görüşme yapmış olan Ankara’nın 18 yıllık ünlü Valisi Nevzat Tandoğan bu konuda tanıklık için çağırılır ve mahkemece dinlenir. Aynı gün Nevzat Tandoğan evinde kendi yatak odasında intihar eder! Ölümü şüphelidir, katledildiğini söyleyenler de olmuştur.
  8. Olayın neredeyse beş tane görgü tanığı olmasına karşın, bu kişiler ilk mahkemede hiç dinlenilmez, sonrakinde tutarsız ve yalan söyledikleri alenen açık olduğu halde üzerlerine gidilmez, ancak üçüncü mahkemede (Kazım Orbay genelkurmay Başkanlığından ayrıldıktan sonra) görgü tanıkları dinlenir. Katil’i yüz yüze gören ve konuşan kişiler; Faiz Yörükoğlu, Sultan, Celadet Conk, izzet ve İzzetin karısı.
  9. Söz konusu görgü tanıklarına rağmen o muayenehaneye hiç gelmemiş olan Reşit’in ilk davada katil olarak hükmedilip yirmi sene cezaya çarptırılmış olması, tarihimizin en tuhaf  adaleti sayılmıştır.
  10. Haşmet ile Doktor arasında gizli ve önemli bir ilişki olmayabilir. Doktorun olay öncesinde Amerika’ya gitme hazırlığı ve bir şeylerden korktuğunu zannettirecek izlenimler, zannedildiği gibi direkt olarak Haşmet’e yönelik olmayabilir. Aslında Haşmet’in kendisi bir maşa olabilir! Çünkü Haşmet önemli bir kişinin neredeyse dokunulmaz olan oğludur ve kendini bir şekilde ispat etme yaşında ve konumundadır.
  11. Böylece gerçek suçlu, resmi makamlarca korunması gereken Haşmet’in arkasında güvenle saklanır. Konu sırf Haşmet yüzünden deşilememiş olabilir ki bu da gerçek suçlunun dahiyane planına işaret eder.
  12. Olayın geçtiği ve davanın sürdüğü yıllar itibariyle Türkiye’nin şartları son derece hassastır; tek partili rejimden çok partiye geçiş sancıları tam da o zamana denk gelmiş, gerek halk gerekse basın tarafından olağanüstü ilgi çekmiştir.
  13. Sonuçta 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Haşmet, genel af uyarınca 4,5 yılda serbest kalmış ve ilginç hayatına kaldığı yerden devam etmiştir.

 

Kitap konusu olay Film yapılacaksa bazı konularda önemli kararlar almak gerekebilir;

 

  1. Amerika’da örnekleri sıkça görülen bir mahkeme filmi çekilebilir; ancak bunun sakıncaları bizdeki sistemin biraz yetersiz olması ve 31 celse boyunca neredeyse çocukça diye nitelendirilebilecek bir “havanda su dövme” durumu olduğundan, seyirci için çok ilginç olmayabilir.
  2. Cinayet sebebi hala bilinmemektedir eğer film de bu minval üzerine gidecekse yine sıkıcı olma olasılığı ile karşı karşıya kalınır. Oysa akla gelen bazı çözümler değişik taraflar gözünden iddia olarak ortaya atılır ise konu izleyici açısından tatminkar olur.
  3. Gerçek isimlere ve yerlere dayandırılacak bir filmde gerek resmi makamlar gerekse ilgili üçüncü kişiler nezdinde itirazlara ve davalara hazır olmak gerek.
  4. İyi düşünülüp senaryolaştırılır ise çok güzel bir film olur. Hatta bu konuda bir çığır bile açabilir. Her halükarda titiz bir çalışma gerektirdiği açık. Ünlü “Olağan Şüpheliler” filmini andırır biçimde düzenlenebilen bir sunum çok ilgi çekebilir.
  5. Filmin kimin gözünden seyirciye aktarılacağı da çok önemli; Belki bir gazetecinin detayları gizli tutulmuş arşivinden aktarılıyormuş gibi yapmak bazı konularda ifade kolaylığı sağlayabilir.

 

 

Sibel Atasoy

22.03.04

1 Yorum

  1. says:

    Ben bu çözümlemeyi yaptıktan iki yıl sonra hakikaten filmi çekilmiş, az önce sayfama bu başlıktan giriş yapıldığı için tesadüfen öğrendim. Önüme çıkarsa izlemek isterim, acaba benim önerilerim dikkate alınmış mıdır? 🙂

Sibel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir