Altın, dünyamızda hep önemli bir maden olmuştur. Hem toplumsal mutabakatımızla ilgili hem mitsel iletilerde, hem de kimyasal bileşimler olarak bakıldığında ilginç bir durum ortaya çıkıyor.
Örneğn homeopatide altın tuzları yaratıcılıkla ilişkilendiriliyor, gümüş tuzları ise tutarlılık anlamına geliyor. (Olimpiyatlar ya da başka yarışmalarda birinciye altın, ikinciye gümüş verilmesi bir tesadüf değilmiş, demek ki atalarımız yaratıcılığı tutarlılıktan biraz üstün görüyorlarmış) Bu durumda çağlar boyunca altın arayışıyla ilgili öyküler insanlığın yaratıcılık konusunda eksikliğini ve açlığını ortaya koyuyor olabilir.
Sümer yazıtlarından yola çıkarak Anunakiler kurgusunu geliştiren Zekeria Sitchin’in teorisini bu gözle irdeleyecek olursam; atmosferi yırtılan Niburu gezegenini (Marduk)tedavi etmek için gereken ilaç altındı. Ve bu maden yalnızca Dünya gezegeninde bulunuyordu! Ve onlar gelip dünyanın beşyüzbin yıl boyunca karnını deştiler ve kendilerine gereken altını gezegenlerinin şifalanmasına kullandılar.
Peki bu durumda dünya yaratıcılığını biraz yitirmiş, Niburuya (tanrılara) kaptırmış mı oldu?
Dünya için bu yerine konulabilir bişey midir, yani eskiden altını nasıl yaptıysa belli zaman içinde bunu yeniden üretebilecek midir? Yoksa tanrılara kaptırdığı altının peşine mi düşmeli?
Fibromiyalji tarihçesi "Nörasteni" gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılsa da 1904 yıllarında Gowers "fibrositis" tanımını kullanmış, böylece…
4 Mart 2020 Mircea Eliade: Dünyanın en tanınmış, saygı duyulan şaman araştırmacısı, kendisi bir şaman…
Komik olacak ama dün gece uyumadan önce tüm hayatım gözümün önünde resmî geçit yaptı, bir…
#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil…
Lütfen önce Asimov’un 1954 yılında yazdığı Çok güzel bir gün öyküsünü okuyun ve sonra konuya…
önceki bölüm için tıklayınız BİR SUDANLI SİRİUS SİSTEMİ Ynzan: M. Griaule ve G. Dieterleıı Not:…