Neye inanacağınızı seçin!

Güzel bir sunum –tıklayınız-, en azından 20 dakikamı yararlı bir şey yaptığıma dair bir hisle tüketmiş/kazanmış oldum (Herkes gibi benim de zamanım en kıymetli şeyim).
Aslında tam ve açık şekilde ifade edilmiş olmasa da konuşmanın sonlarında ortaya çıkan koku (sunumu yapanın sözcükle ifade etmediği ancak tezini oturttuğu esas), inanmanın bir seçim işi olduğudur.

Nasıl yani diyebilirsiniz 🙂
Çok basit aslında; dış gerçeklikler (dış rüya), iç gerçekliklerin(iç rüya) vücut bulmuş – hem de her türlü madde yoğunluğunda (bunların sanal ve gerçek diye ikiye ayrılmadığını artık biliyoruz, bu sonsuz bir spekturum ) vücut bulmuş olduğunu bildiğimize göre, inandığımız şeyin uygun bir süre (öznel ne nesnel olanların gerçekleşme süreleri farklıdır doğal olarak) içinde görünür(!) olması kaçınılmazdır.
O halde bizim özgür irade dediğimiz şey; neye inanacağımızın seçimidir basitçe.
Bu prosesin insan tarihi boyunca yöntemleri ve uygulamalarını seyredip duruyoruz.
Aslında olay tam olarak inanma da değil, inanmadığınızı düşündüğünüz şeylerdir de! Bu her zaman iki yönü kesen bıçaktır. Sihir(!), dikkatinizi neyin üzerinde tuttuğunuzdur. Dikkatinizi verdiğiniz şey, su vererek büyüttüğünüz her şey gibi büyür gelişir, sanaldan gerçeğe doğru ilerler ilerler ilerler. Bir de bakmışsınız görüyorsunuz!

Süper, şeker bir konudur bu (Hepsi tam tekmil Urban Shaman konseptinde bulunabilir.) 🙂

Bu Özette (Her Şeyin Teorisi adlı kitaptan) görüleceği üzere yapılan saha araştırmaları Bilimsel dalganın, Dünyadaki nüfusu inandırma gücünü tek başına %50 oranında ele geçirdiğini bulgulamış. Yani bunun artık geri dönüşü yok ama değişmeyecek anlamına da gelmiyor. Bence artık bu noktadan sonra ilerleme yanlızca Entegratif ve holistik düzeyde olabilir.
Çok heyecanlı 🙂
İnsan Bilinci Projesi: Tıklayınız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir