Zaman-oyun-belirsizlik

Gözlerinizle gördüğünüz dünya/maddi gerçeklikler yalnızca duygu/düşünce bileşiminizin dışa yansıtılmasından ibarettir. Ve bu haliyle de gerçektir tabi, sizde olandır. Gördüğünüz/algıladığınız dünya; kurduğunuz mantıksal bütünlüğe ve duygularınızın dalgalı ritmine boyun eğerek masumca varoluyor.

O varoluş, çocuklar için hazırlanmış yumuşak, renkli, güzel kokulu bir oyun hamurudur.

Yaratma işlemi, düşünme ve hayal etme kabiliyeti ile yapılmakta olup, kullandığı araçlar; başta kelimeler olmak üzere, dışarı üflediğiniz her şeydir.

Böylece düşündüğünüz/hayal ettiğiniz (bunu ister mistik isterse bilimsel yöntemle yapın fark etmez) her şey, olmak mecburiyetinde kalır. Eğer düşündüğünüzle özdeşlik kurabiliyorsanız sizin fiziki varlığınız bunu yaşar, yok özdeşlik kurmuyorsanız, fiziksel varlığınızın dışındaki ben’ler bunu yaşar.

Aynı anda olmuyo gibi görünmesinin sebebi; yeterli enerjinizin olmamasındandır. Yani zaman; DÜŞlerinizin taksitle fizikileştirilmesinin aracıdır. Zaman=Taksitlendirme

Yeterli erki olan kişi için zaman yoktur, her şey düşünüldüğünde maddileşir.

Demiş idik. Bugün, Maxwell’in (Haluk Bey, onun çalışmalarından kısaca bahsetmişti geçen gün bana) tam olarak neler yaptığını bi gözden geçireyim diye nette aradım, bikaç şey okudum. Fakat bu arada nedense(!) gözüme başka bişey ilişti; Belirsizlik ilkesi!

Ben bu ilkeyi önceden gayet iyi biliyordum ve fakat yukarıdaki zaman=taksitlendirme önermemin bu ilkenin ta kendisi olduğunu az önce birden anlayıverdim! :))))

Daha önce söylenmemiş bişey bulamıyorsunuz azizim! Bu da çok doğal alemin tek akıllısı ben değilim hatta sıralamaya bile giremem :)))))

Belirsizlik ilkesi enerji ve zaman ilişkisi için de geçerlidir. Belirsizlik ilkesinin daha iyi anlaşılması için benzer bir örnek: Bir elektromanyetik dalganın frekansını (titreşim sayısını) ölçmek için belli bir süre beklemek gerek. Yani dalganın frekansını belli bir anda ölçmek imkansız. Bekleme süresi uzadıkça zaman belirsizleşir.

Titreşim sayısı ve enerji miktarı az=Dalga boyu uzun–>Bekleme süresi uzun–>Belirsizlik büyük

Titreşim sayısı ve enerji miktarı çok=Dalga boyu kısa–>Bekleme süresi kısa–>Belirsizlik küçük

Enerji miktarı ne kadar azsa, aynı oranda dalga boyuyla bağlantılı olarak bekleme süresi uzar ve ölçülen zaman belirsizleşir. Tersine; Enerji miktarı ne kadar çoksa, aynı oranda dalga boyuyla bağlantılı olarak bekleme süresi azalır ve ölçülen zamanın belirsizliği azalır.

Belirsizlik ilkesi için şu adrese bir bakıverin (daha genişleri her yerde var aslında bu sadece kısa biri J)

http://tr.wikipedia.org/wiki/Belirsizlik_%C4%B0lkesi

Şimdi bu ilkeye bakınca Gurdjieff’in, Don Juan Matus’un kuantum fiziğini hatmetmiş olduklarını düşünesi geliyo insanın. Artık hangisi hangisini doğurduysa! Fakat bizim meselemiz yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı değil tabii! Bunu bilsek bize ne kazandırır ki… Bu sebeple ben parmakların işaret ettiğine bakmışım ve Zaman, düşlerinizin taksitle fizikileştilmesinin aracıdır. Yeterli enerjisi(gücü) olan kişi için zaman yoktur deyivermişim düşünmeden!

(Kendimden çok şey öğreniyorum)

Fakat her varlığın kendi yeteneksizlik noktası da vardır, bunu gözden kaçırmamak lazım. Diyelim ki enerjisi çok fazla bi amcamız var. Amcanın akıl/gönül birliğinden geçen her şey pıt ediyo maddileşiveriyo. Örneğin “Yahu şu boğazın suyu biraz ayrılıversin dibini göreyim” diyo, anında oluyo. Tabii bunu seyreden bizler için onun gücü sınırsız gibi gelir, ona peygamber, ermiş filan diyebiliriz.

Fakat maddileştirebilme kapasitesinin sonu yok. Bu amcamızın da 3 gün ya da 3 yıl sonra olan istekleri/hayalleri de olabilir. Öyle şeyler hayal etmektedir ki (bizim aklımızın almayacağı) o da bunlar için enerjisini yetiştiremez!

Sonsuz sayıda basamaklardan oluşan bir oyun bu!

Neden bu işin sonu yok, kolayca anlaşılabilir:

Her şey olabilme potansiyeli olan OYUN HAMURU adı üzerinde sonsuz sınırsızdır. Yüksek enerjiyle titreşmeye başlayanların istekleri azalmaya başlar. Ters orantıyla işliyor bu durum. İstekleri azaldığı için oldurma gücüne sahip olduğu halde kendinde olduracak herhangi bir tasarım kalmaz!

Bu durumda yüksek enerjiyle titreşen varlıklar, bi şey yapmış olmak için çok düşük enerjiyle titreşip çok istek üretenlere mecbur kalır!!! İronik bir durum!

Şimdi bu amcalar arasında değişik iş bölümleri var gördüğüm kadarıyla:

En yükseğe bi adım kalmış olanlar TASARIM yaparlar. Bu tasarımlar daha alt basamaklara, yani yoğun arzu/istek duyanlara ulaştığında, uygun bi bileşim anında arzuyla dölleniverirler! Sıra maddileştirme aşamasına gelir. Bu da aynı bir bebeğin dokuz ay on güne ihtiyacı olduğu gibi o kişinin enerji gücü ile orantılı bir taksitlendirmeyle bildiğimiz hayata doğar!

İnsanın geleceği de aynen geçmişi gibi talepkar! Tam bir fasit daire!!!

Kuyruğunu kovalayan kedi :)))

En yüksekteki amcaların ise tasarıma bile mecali kalmaz! Hahahahahaha

Şaka olsun diye söyledim, bu mecal meselesi değil tabi. Yalnızca FARK ETMEZ durumu!

Tahminim odur ki; en yüksekteki amcalar, yalnızca seyrederler. İki şey arasında seçim yapamama durumu aksiyonu minimuma indirgemiştir. Bunlar sadece beklemektedir. Ve bekledikleri olduğunda bunu idrak edecek BEN olmayacağından işin o kısmını biz hiç bilemiyeceğiz.

Yani bugün bilemiyoruz da yarın, gelecekte birileri bunu bilecek demiyorum, bu bilinemez diyorum.

Kim bildiğini iddia ederse güç kaybedip yeniden oyunun fasit dairesine dahil olmuş demektir.

Galiba çok uzun oldu bu yazı, sonra devam ederiz belki. Eğlenceli bir konu :))))

4 Yorumlar

  1. […] terimi için bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=161 Tags: denge, ego, kollektif ego, zaman | Posted in Blog, […]

  2. […] Bu durumda yüksek enerjiyle titreşen varlıklar, bi şey yapmış olmak için çok düşük enerjiyle titreşip çok istek üretenlere mecbur kalır!!! İronik bir durum! (yazının tamamı için tıklayınız) […]

  3. […] mantıksal bütünlüğe ve duygularınızın dalgalı ritmine boyun eğerek masumca varoluyor. (Tıklayınız) Ana maddesi olan bana göre Oyun Hamuru, kuantum fiziğine göre Sınırsız Potansiyeller Denizi, […]

  4. ..Endless.. says:

    “Öğrencinin kulakları işitmeye hazır olduğunda onları bilgelikle dolduracak dudaklar gelecektir.”
    Kybalion
    “Bu sebeple ben parmakların işaret ettiğine” kulaklarımı açmaya devam ediyorum..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir