Yüreğini Tanımak!

CC’nin, 1961 yılında DJ tarafından çömez olarak kabul edildikten sonraki yaşadıklarını kendince bir dizgeyle ( ve antropolog kimliğiyle) sunma çabasında olduğu ilk kitaptan bazı izlenimlerimi aktarmak istiyorum.

Nedense peyote konusunu aklına takmış olan CC, bu bitki ve etkileri konusunda bilgi edinebilmek için pek çok kereler DJ’ye sorar ancak O buna yanaşmaz. Muhtemelen bu yaklaşım CC’nin merakını tahrik etmiştir ve bu isteğini sık sık dile getirir, işte onlardan biri şöyle:

“Peyoteyi öğretir misin bana Don Juan?”

“Neden istiyorsun böyle bir öğrenime girişmeyi?”

“İçimden öğrenmek geliyor da ondan. Salt istemiş olmak yeterli bir neden değil midir?” (Sibel’in notu: neden sorusunun tamamıyla yanlış anlaşıldığını görüyoruz bu cevapta, CC sanki “neden” kelimesini izinle karıştırmış gibi. Oysa bunu yapmayacak denli akla ve dil bilgisine sahip. O halde burada O sadece “neden” sorusunun gerçek cevabını saklamak için bu kaygan yola başvuruyor ve bunun DJ’yi kandırabileceğini varsayıyor!)

“Değildir! Yüreğini bir yokla bakalım, senin gibi bir delikanlı böyle bir öğrenime neden girmek istermiş, önce bunu yanıtla.”

“Sen kendin neden öğrendin öyleyse, don Juan?”

“Niçin soruyorsun?”

“Olasıdır ki ikimizin de nedenleri birdir.”

(Sibel’in notu: Bu konuşma ve kayganlık biçimini herhalde tanıyorsunuz, genel bir ismi var mı bilemiyorum fakat ben buna genelde avrupai diyebileceğim; “kendini açık etmeden karşıyı anlama çabası” diyorum, bilimsel değil fakat akademik denilen bir tarzı da anımsatıyor. Ayrıca bu yöntem karşıdaki kişinin anlama kabiliyetini fena halde küçümseyen üstelik empati kavramıyla hiç uyuşmayan bir biçim.)

“Hiç sanmam. Ben Kızılderiliyim. Yollarımız bir olamaz.” 

(Sibel’in notu: DJ burada açıkça ayrımcılık yapıyor, gizlenme telaşı filan yok onun; çünkü fark varsa vardır! Bu bir aşağılama ya da hiyerarşi sorunu değil.)

“Öğrenmek isteyişimin tek nedeni, bilgi edinmektir. İnan bana don Juan, kötü bir amacım yok.”

(Sibel’in notu: Hala diretiyor, bişeyin nedeni “bilgi edinmek” olamaz, çünkü her neden zaten bilgi edinmektir! Kötü bir amacım yok deyişi bile kendi amacından kuşkuyu belli ediyor!)

“Sana inanıyorum. Dumanını çekmiştim.”

“Efendim?”

“Neyse önemi yok. Amaçlarını biliyorum.”

“İçimi mi mi okudun yani?”

“Eh öyle de denilebilir.”

“Demek ki öğreteceksin?”

“Hayır!”

“Kızılderili değilim diye mi?”

(Sibel’in notu: Gizli suçlamayı görüyor musunuz? Zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor.)

“Hayır. Kendi yüreğini tanımadığın için! Önemli olan, bi işe neden girmek istediğini kesinlikle bilmendir.. Mescalito’yu öğrenmek çok ama çok ağır edimdir. Kızılderili olsaydın, yeterdi istekli olman bi başına. Pek az Kızılderili böyle bi şeyi istemiştir.”

 

Bu konuşmadan çıkarılacak öyle önemli hususlar var ki, üşenmeyip yazdım. Görüldüğü gibi DJ, onun içinde kötülük olmadığını biliyor fakat kötülük nedir? DJ bunu hangi kıstasa göre değerlendirmiştir bunu bilemiyoruz. Fakat belli ki mesele zaten kötülük meselesi değildir.  Kızılderili olmanın ayrımı da son cevabında açıkça ortaya çıktı, diyor ki; Kızılderili bunu isterse neyi istediğini biliyordur, peyoteyi tanıyor ve sonuçlarına katlanmayı göze almıştır. Bu sebeple ancak çok az Kızılderili bunu istemiştir.

DJ’nin bu kısacık (her daim rastlanan) konuşmasındaki dersi; CC’nin kendi yüreğini tanımadığı gerçeğidir. Aslında beyaz adamların/kadınların hemen tamamına yakını aynı durumda, bunu zamanında onların şefleri de açıkça belirtmişti.

Ben buna yıllar önce kendimi ve çevremi gözlemleye gözlemleye, binlerce sayfa ağlayarak yaza yaza bir isim bulmuştum: Samimiyet eşiği!

Açıktır ki, DJ de öğretisini aktaracağı çömezin bu eşiği geçmiş olmasını tercih ediyor. Fakat olayların ilerleyişinden göreceğiz ki, bu kolay değil ve DJ bu eşiğin atlanmasını beklemeksizin yeni bir reçeteye başvuracak; CC’yi kendi silahıyla (kendi merakının altındaki) vuracak.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir