Yaratıcılık gezintisi

“iyi yazmak, yazılanın yazanı uyandırmasıdır!” Tom Stoppard

**

“Bilgelik; Zeka, kurnazlık, deneyim, geniş görüşlü cesaret ve kısa vadeli hesaplamanın  karışımı bir bileşimidir.-diğer değişle, gerçekliğin kabalığı ve ruh arasında bir uzmanlaşmadır” demiş Micheal Tournier.

**

Tony Buzan Mind Mapping adlı kitabında şöyle diyor:
“Renk, çizgi, boyut, doku görsel ritim ve özellikle hayal gücü… İmajlar… Kelimelerden daha çağrışımcıdır, daha bütünseldir ve geniş çapta bağlantıları tetiklemede daha etkilidir; bu sayede yaratıcılığı ve hafızayı geliştirirler.”
Gösterin, anlatmayın. Görsel fikirler yazın.
BBH ajansından John Hegarty konuya tam olarak açıklık getirmiş: “Sözcükler, iletişimin engelleridir.

Biçare Yunus ne bile ne kara okudu, ne ak

**

Lisan, özellikle isimler ve sıfatlar büyü’dür, iyi kullanılırsa Büyü’tür, kullanılamaz da tapılırsa öldürür.

**

İngiliz ITV’nin kanallar direktörü David Liddiment şöyle söylüyor:

Beklenmeyen şeyler, gördüğü ana kadar halkın onu istediğine dair fikrinin olmadığı programlar için bir yer olmalı, kendi görüşünüzü desteleyen ve yeteneğe fırsat veren bir yer!”

**

Ana sınıfında ders esnasında arkalarda oturan minik bi kız kendini çizmekte olduğu resmine kaptırmış, sınıfla ilgisi kesik görünüyormuş doğal olarak. Öğretmen yanına yaklaşıp sormuş “ne çiziyorsun Jane?” kız başını kaldırmadan “Tanrının resmini” demiş. Öğretmen sesini iyice tatlılaştırarak “ama jane, onu kimse görmedi ki şimdiye kadar” demiş. Kız yine istifini bozmadan “iki dakikaya kadar görecekler” demiş

**

Yapılan bir araştırmada bir çocuğun 21 yaşına kadar toplam 10000 saat internet oyunu oynadığını ortaya çıkarmış, aynı çocuğun bu sürede okullarda aldığı ders miktarı da aynı yani onbin saat! Ergenlik çağında çocuğu olan tüm arkadaşlarım çocuklarının dersle ve okulla ilişkileri olmamasından şikayet ediyor. Ben de onlara dünya değişti fakat eğitim sistemi aynı oranda değişemedi, onları haklı buluyorum, merak etmeyin çocuğunuzda hiç bi sorun yoktur muhtemelen diyorum.

**

Y ileT arasında bir eylem YaraTmak. Görüldüğü gibi Hem Y hem de T, üç ayaklıdır. Başlangıçta tıpkı Y gibi, ayağınız yerde kollarınızı size esin vermesi için göklere doğru açarsınız, elleriniz boştur, kucağınızda taşıdığınız bişey de yoktur, öylesine çıplak ve bomboş açarsınız kendinizi ve beklersiniz. Eğer size ulaşan bir şey, bir dokunuş olduysa onu kavrar ve kalbinizin emrettiği şekilde yoğurmaya başlarsınız. Bu her şey olabilir, bazen yeni bir çorba, bir şiir ya da bir çözüm şeklidir, nereye varacağınızı bilmeden yoğurursunuz onu, kollarınız vücudunuz kafanız acır ama yorgunluk yoktur, adeta “deli kuvveti” gelmiştir. Ağzınızdan kahkahalar da dökülür, böğürtülü ağlamalar da, ya da belki sadece anlamsız kelimeler fırlar. Onlar yarattığınız şeye gereken ruhu üflemektedir aslında. Sonunda birden durup ne yaratmakta olduğunuza bakmak isteği gelir; ortada bir T olduğunu görürüz. Dualitenin kollarını almış kendi varlığımızın- BİRliğimizin üstüne kondurmuş olduğumuzu anlarız. Bunu yapmış olduğumuza inanamayacak denli şaşırtır bizi belki, ama daima delice bir sevinç bulunur göğsümüzde, bir kaç beden büyümüşüz gibi bir hisle doluyuzdur.
Ne kutlu bir andır o!
Tüm yaratımlar gibi, aydınlığı ve karanlığı içinde taşır. Ona bakanlar hangisini isterlerse onu görsün diyedir bu. Evrenin özü, ona her bakanın tercihini kutsar, kendini bomboş ona sunmuş olanın aracılığı ile her seferinde bir başka şey ama aynı şey olarak akar gelir buraya, görünür olur.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir