Türküden Felsefeye

 

Her dilin türkü katmanı olduğu gibi, her insanın da bir türkü katmanı vardır. Oraya ulaştığımızda özgürleşirsiniz. Yorum zenginliği gelir bakışınıza. Bir metindeki, bir insandaki türkü katmanına varmak, onlarla sıcak, içten ilişkilerin başladığının işaretidir. Yüzyıllarca önce, Sokrates, Phaidros diyaloğunda Lüsias’ın metniyle böyle bir türküleme ilişkisine girebiliyordu. Dildeki kırılmayla girişilen anlam kazısıyla varılan katmanlarından duyulan türkü sesi, o dildeki yorum zenginliğine götürür bizi (Okur, özellikle Husserl Fenomenolojisi ve Heidegger’le akrabalığıma dikkat etmelidir!). Anlam farklılığına ulaşırız. Dilin üzerimizdeki basıncı hafiflemiştir. Önümüzdeki metnin “benzerlerini”, içeriğindeki savlara zıt birçok metinler olarak üretme aşamasına gelebilmişiz demektir (Yapıbozum olanağı!). Böylece, kültürümüzün türkü katmanına vardığımızda, kültürümüzdeki türküyü duyarız (Buradaki “türkü” sözünü, felsefe yapmayıp da, onun yerine “şarkı-türkü söyleyeceğimiz” anlamında anlayan değerli felsefecilerimizin kulaklarına yeniden söylüyorum!).

ışte, özümüzden kaynaklanan felsefe ırmağının ana felsefe ırmağına dökülebilmesi, bu türkü metaforuyla ulaştığımız, dilimizin, dillerimizin anlam katmanıyla gerçekleşir. Bu katmanlardan, yorum zenginlikleriyle işitilecek yaşama dünyasının sesini duyarız. Katmandan, katmanlardan türkü sesini duyamadığımızda, kazmayı sürdürürüz. İşittiğimiz yaşama dünyasından gelen sesi, metafizik, şiirsel, edebi… dillerde anlatabiliriz. Sonra bu dil, giderek yoğrularak, ana felsefe ırmağına katılacak hale getirilir. ıki bin beşyüz yıllık felsefe geleneği içinde, bu geleneğin kavramları, filozoflarının diliyle karşılaştırılıp, hesaplaşmalara girişilir (Türkünün aklı olmayacağını sananların, aklın türküsünü duyamayan işitme özürlü olduklarını görebilirsiniz!).

Demek ki, türküleme tutumunun, dinleme aşamasının ardından, söyleme aşaması da vardır. Söyleme aşaması da kendi içinde ara aşamalar oluşturur. Türkü dili, aklın diline dönüştürülür. Başarıldığında felsefe, çağrılan bir felsefe olur. Tıpkı türkü çağırmak gibi. Felsefe çağırmak, felsefeyi çağırmak demektir bu topraklara. Bu topraklardan tüm dünyaya.
http://www.phil.metu.edu.tr/ahmet-inam/turkuden.htm

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir