Travma yönetimi

Kaplanı uyandırmak Peter A. Levine -Ann Frederick
Doğadan alinan derslerle “travmayi iyileştirmek”
“Hepimizin hayatı bizi hazırlıksız yakalayan zorluklar içerir.

Travma tedavisinin zorluklarından biri de, travmaya yol açan olayın içeriğine çok fazla odaklanılmasıdır. Oysa travmaya uğramış insanlar -tıpkı hayvanlar gibi- içgüdüsel iyileşme gücüne sahiptirler.
Zaten doğal iyileşme döngüsü olan “stres-gerilim-salıverme-rahatlama” dörtlüsünü gündelik dünyamızda kullanabilme imkanımız da aynen travma hadisesinde olduğu gibi sonuca değil içeriğe saplanıp kalmakla kesintiye uğruyor.
Urban Shaman şifa sistemini öyle ya da böyle deneyimleriyle keşfetmiş tıp insanları, bu durumu kavramış durumdalar. Pratik sonuçlar için her türlü yöntemi denemekte kendilerini özgür hissediyorlar.

Hatıralar, olayların birebir kayıtları değiller. “Bellek doğruluğuna güvenebileceğimiz sabit resimlerden değil, geçmişin yoğurarak şimdiye uygun hale getirilmiş tepkilerinden oluşuyor” der Rosenfield. Araştırmacılar duygusal algıların, hatırlama deneyimlerinin olmazsa olmazları oldukları sonucuna vardılar.

Benim yıllar yılı yaptığım rüya çözümleme vakalarında dikkatimi çeken şey de buydu! Neden bir çok rüyayı hatırlamıyorduk da bazılarını parçalı bulutlu, bazılarını çok net hatırlıyorduk? Cevap aynı rüyadaki duygu yoğunluğu onun hatırlanma olasılığı oranını da belirliyor, en azından önde gelen bir etken. Zaten günlük hayatın üzerinde mutabakata varılmış ortak bir rüya olduğunu bildiğimize göre hem gerçek dediğimiz hem de rüya dediğimiz yaşantılarda benzer prensiplerin olması kaçınılmaz.

Bir başka araştırmada (çocuk ve gençlerde uygulanmıştı) insanların davranışlarının yalnızca algılarına duygusal nüanslar eklendiğinde değiştirilebildiği bulundu.  Aksi takdirde öğrendiklerini unutuyorlardı! İlişkilendirilmiş bir duygu ya da his bir deneyimin hatırlama unsuru için temel bir ön koşuldu. Bu bulgu bile şeylerin beyinde değil KU’ da(beden hafızası) depolandığının açık bir kanıtıdır. (urban shaman öğrencileri bu konuyu hatırlayacaklardır)

2016-02-01 11.01.17

Dönüşüm değişim gerektirir. Değişmesi gereken şeylerden biri de “hatıralarımızla” ilişkimizdir.

2016-02-01 11.17.04

Hem kişisel hem de toplumsal düzlemde “yeniden sahneleme dürtümüze” bağımlı hale mi geldik? Bunu iyice bir düşünelim.

Bu travmaları çözmek, anne ve çocuk ilişkilerinden başlıyor, yazarın ve psikiyatr arkadaşının bu konuda geliştirip uyguladıkları bir terapi/şifalanma/oyun yöntemi var: Değişik ülkelerden anne ve bebeklerinden (özellikle köken olarak savaş ve sıkıntı içeren, travma yeniden sahneleme dürtüsüne bağlanmış) bir gurup oluşturuluyor. Bu anneler ikişer kişi karşılıklı geçerek bebeklerini battaniye içinde sallarken kendi kültürlerine ait şarkılar söylüyorlar, sonra çocukları yere bırakıyorlar ve özellikle tef gibi vurmalı çalgılar dağıtıyorlar çevreye, kendileri bunları çalarak dans ediyorlar. Önce şaşıran bebekler bir süre sonra büyük bir hoşnutlukla annelerini taklit ediyorlar. Adeta mutluluktan uçuyorlar çünkü ortama sevgi ve yakınlık, güven hissi hakim oluyor.
İnsan organizmasının travmatik savunmasızlık ağının içine düşmüşken bile huzuru ve canlılığı kaydetme kapasitesini kullanarak, toplumlarımızı hem kendimiz hem de çocuklarımız için güvenli kılmaya başlayabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir