The Protector ve Şahsiyet

The Protector; Türk Netflix dizisi, Şimdilik 3 bölüm izledim. İstanbul manzaraları güzel, oyunculuklar iyi daha da oturur. Senaryo zayıf, seslendirme berbat. Kendi lisanımı anlayamıyorum, Ağızlarının içinde geveliyorlar.
Senaryo güdüklüğü maalesef, harcanan tüm çabayı, zamanı ve bütçeyi yutup sıfırlıyor. Fakat bu işler de nasıldır bilen bilir; tamamen kapalı ilişkiler üzerine dayalı bir sistemdir bu, daha iyi bir senaryonun o yapımcının eline ulaşması için mucize gerekiyor çoğu kez.
Türkiye’de çekilen ilk Netflix dizisinin fantastik olmasını göze aldıysanız (henüz ülkemiz bu aşamaya gelmedi, bari polisiye seçseydiniz diye geliyor içimden çünkü o konu yavaş yavaş gündem alabilir) çok iyi bir senaryo aramalıydınız.
*
Bu hafta Şahsiyet dizisini bitmesini istemediğin leziz bir yemek gibi ağır ağır çiğneyerek tükettim. Bu dizi bence Dünya seviyesinde orta düzeyi yakalamış, hayrete şayan ve Türk dizileri için bir ümit basamağı olmuş. Senaryosunu Hakan Günday’ın yazdığı, yönetmenliğini Onur Saylak’ın üstlendiği dizide başroller Haluk Bilginer, Cansu Dere ve gençliklerinden tanıdığımız iyi aktris ve aktörler var.
Hikaye, eşi menendi görülmemiş bir seri katil serüvenini anlatıyor. Yüzlerce polisiye film izlemiş kitap okumuş biri olarak buradaki özgünlüğün garantisini rahatlıkla verebilirim. Tabi bunda senaryo yazarı Hakan Günday’ı tebrik etmek yetmez Haluk Bilginer’in acaba tamamen doğaçlama mı oynuyor dedirten muhteşem kabiliyetini, Dünya çağındaki başarısını göz ardı etmeden geçemeyiz.
Dizideki tüm erkeklerin kara sakallı ve bıyıklı oluşu içimi daralttı nerdeyse dizinin yarısına kadar, bütün Çinliler birbirine benzer misali kim kimdir tanımakta zorlandım. Sakal moda diye bunu abartmak zorunda mıydınız?
Çekimler güzel, jenerik harika, 12 bölüm boyunca ülkenin tüm sorunlarına el atan, hatırlatan bir yapısı da var; üstelik bunu yeri geldiğinde ve asla didaktik olmayan bir şekilde yapmış dizi.
Keşke on bölümde bitseymiş, dün gece seyrettiğim son iki bölüm olmasaydı vereceğim puan çok daha yüksek olurdu. Final bu dizinin olgunluğuna gölge düşürmüş bana göre, sanki başka birisi yazmış! (özellikle muhbir polisin seyirciye hiç bir detay vermeden vardığı sonuç ve Son bölümde hukuk ve adalet adına verilen söylev bence hatalı yönlendirme olmuş)
Hukuk devleti olmayı bir yana bırakırsan kendini tüm eleştirdiğin olaylar ve kişiler düzeyine sabitlemiş olursun, içinde yaşadığın yer de demokrasi, cumhuriyet olmaktan çıkar, muz cumhuriyeti olur ki sen zaten baştan beri bunu eleştiriyorsun! Ne yaman çelişki değil mi?
Senaryo yazarı çok iyi olmasına karşın polisiyenin teknik detaylarını es geçmiş, olay yeri inceleme, profil çıkarma gibi özellikle seri katil vakalarında elzem olan detaylar.
Elinize sağlık ve devamını bekleriz efendim.
Oleyyyy… Oleyyyy…
Not: Bence dizinin adı da içeriğin ruhunu yansıtmıyor. Ya da bana öyle geldi.
Bu arada sanırım Puhu tv ye de teşekkür etmemiz lazım. iyi bir ürünü tanıdıkları için. (nasıl çalıştıklarını bilmesem de)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir