Terketmenin Romanı

Aktüel Dergisi – 1.08.2002

Sibel Atasoy “Sırıtkan Kırmızı Ay” adlı fantastik gerilim romanını yayımladı. Yıllarca büyük şirketlerde yöneticilik yapıp lüks içinde yaşadıktan sonra Fethiye’de Robinson’luğa soyunan yazarın hayatı romanından daha fantastik.
    *****

    “Xasiork” aslında bir site. Başına veveve, sonuda da nokta com ekleyeceksiniz tabii. Ekleyip de tıkladığınız zaman karşınıza “Ölümsüz Öykü Kulübü” çıkacak. İyi de olacak, çünkü bu kulüpte daha çok genç olmak üzere her kesimden yazar öykülerini yayınlıyor. Aralarında 14 yaşında bir çocuk da var, sinema öğrencileri de, ev hanımları da…

    1.5 yıl önce xasiork’u kuran Orkun Uçar 33 yaşında, çeşitli basın kuruluşlarında çalışmış, tarot yorumculuğu yapmış ve “aşkım” linkinden anladığımız kadarıyla Winona Ryder hayranı bir bilimkurgucu. Sitede güzel işler yapıyor, en azından “hayırlı” işler. Genç öykücülere kendilerini gösterecekleri bir alan açıyor; üstelik bu öykücüler zor bir alanda, Türkiye’de pek özgün eser verilmeyen bir alanda, bilimkurgu – fantastik – gerilim dünyasında eserler veriyor.

    Xasiork, birkaç ay önce yayınevi oldu. Yayımlandığı iki kitaptan biri tabii Orkun Uçar imzalı “Kızıl Vaiz”. Uçar, “Ölümsüz Öykü Kulübü”nden yola çıkarak bir bilimkurgu – gerilime imza atmış. Türün meraklısı mutlaka okumalı. Yayınevinin ikinci kitabı ise bu yazının ana konusu olan Sibel Atasoy’a ait: “Sırıtkan Kırmızı Ay” Aslında Atasoy’un romanından daha fantastik bir hayatı var. İşletme doktoru olan yazarımız uzun yıllar büyük şirketlerde yöneticilik yaptıktan sonra yedi yıl önce İstanbul’dan ayrılmış, Fethiye’de bir adada yaşamaya başlamış. Kitapta da hissedilen “terkediş” öyküsünü ondan dinleyelim.

    *****

    PARA ÇIKMAZA SOKUYOR…

* Neleri terkettiniz?

    – Hemen her şeyi. Mevcut apalotlerimi, parayı, mevkiyi, kartvizitleri, tanıdıklarımı. Hepsini terkedebiliyorsunuz. Bunu öğrenince çok güzel oluyor. Çünkü insanın geçinmesi ve hayatta kalabilmesi için gerekli para aslında çok az. Bunu fark ettim. İstanbul’dan gitmeden önce genel müdürdüm, her şeyim vardı, iyi para alıyordum. Kendi arabam ayrı şoförlü makam arabam ayrıydı. her şeyim vardı ama kazandığım parayı bunun için harcıyordum zaten. Ona göre bir yerde oturmanız gerekiyor, beymen’den giyinmeniz gerekiyor. Ye kürküm ye dünyası. O zaman size kendi hürriyetiniz için hiç zaman bırakılmıyor. Bu çıkmazı görüp kurtulmayı başarabildim.

* Hangi şirketlerde çalışmıştınız?

    – 10 yıl Çukurova Grubu’nda. sonra Adana’da Pektaş Grubu’nda. O dönem Balkanlar’ın en büyük fabrikası olan Sümer Tekstil’in mali işler genel müdür yardımcılığı yaptım. Sümerbank özelleştirilmeden önce fabrikalarının standart maliye sistemlerini kurdum, eğitimler verdim. İş hayatım çok çeşitlidir ama söylemek istmiyorum. Okuyucuyu da çok alakadar etmez herhalde.

    * Fethiye’de nasıl yaşıyordunuz?

    – 2.5 sene bir adada yaşadım, para kazanmadan. Cüzi bir birikimim vardı.

* Buradaki paranızı ne yaptınız?

    – Ben gittiğim yere çıplak gitmeyi severim, her şeyi yeni baştan oluşturmayı severim. Eşimden ayrıldıktan sonra tıngır mıngır gittim. Çok zor değil. Bir salata, bir makarna güzel bir öğün oluyor. Biraz kitap konusunda sıkıntım oldu o kadar. 2.5 sene kadar yapayalnız Robinson hayatı yşayınca, baktım ki çok vahşileşiyorum orada arkadaşımın aracılığıyla bir otel işletmeye başladım.

* Neden insanlar arasına döndünüz?

    – Kim dağa çıkarsa çıksın, erer. Herkes erer bir süre sonra. Ama dağdan inip de ilk insanla karşılaşınca egosu devreye girer ve ermişlikten düşer bir anda. Onun için mesele insanların arasında erebilmek ya da aydınlanmak. İki senedir İstanbul’a geliyorum. “Şehnaz Tango”nun yazarı Oya Yüce arkadaşım. Israr etti yardımcı ol diye. Şimdi TRT’deki “Yedi Numara” dizisiyle uğraşıyorum.

* Ölümsüz Öykü Kulübü’yle nasıl bağlantıya geçtiniz?

    – Tesadüfen Orkun Bey’le tanıştım. Siteyi çok beğendim. çaba hoşuma gitti. Orada 67 öykü, birçok yeni girişim var. 14 yaşında yazar var; öyküsü kitabımdan güzel. baktım yeni bir oluşum kurmak istiyorlar, finans zorlukları var. Tanışalım dedim, tanıştık. Sonra yayımevi kurmaya karar verdik.

* Fantastik bilimkurgu kerakı nereden geliyor?

    – 15 yıldır metafizik, felsefe, psikoloji çalışıyorum. Merak ettiğim için. Türkiye’de yayınlanan tüm kitapları okudum. Üç senedir de kuantum fiziği okuyorum. kuantum fiziği ile Doğu mistisizmini kendi içimde sentez yaptım. Garip bir kişiyim işte. Ve garip bir kşi olarak da kalbimi ve zihnimi bir an için açtım bu kitapta. Ama bu anlık bir şeydir. Bir sonraki anda başka biri olmuşsunuzdur.

    *****

   

YAZARIN AĞZINDAN “SIRITKAN KIRMIZI AY”
    Roman Fethiye’de geçiyor. Normal hayatlarını sürdürmekte olan dört arkadaş var, üç bayan bir erkek. Orta yaş civarındalar. Önce bunların kendi hayatları, birbirleriyle ilişkileri anlatılıyor. Rahat, zamanın yavaş ilerlediği bir ortam.derken başlarına şu an söyleyemeyeceğim çok beklenmedik, tnımlanmadık bir şey geliyor. Tanımlı bir şey olmadığı için gerçeklik altlarından çekiliyor. O gerçeklik duygusunun kurtarılması gerekiyor. O yüzden de çok büyük bir bocalama oluyor. Dört kişilik bir fanusun içinde gibi oluyorlar. Bunu kimseyle paylaşamyorlar, çünkü kimse onlara inanmaz. Araştırmaya başlıyorlar. pekçok yönden. Kitabın büyük bir kısmı bunun neden olduğunu ya da geri dönüşün olup olmadığını araştırmakla geçiyor. Psikologdan medyuma, astrologdan bilimadamına, kuantum fiziğine kadar her yol deneniyor bunun anlaşılabilmesi için. sonuçta gidilecek bir yer olmadığını keşfediyorlar aslında.

 

 

1 Yorum

  1. ..Endless.. says:

    Her şeyi terk edebilme yetisi özgür kılıyor insanı..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir