Taraf olmak-1

Bazı katı gerçekçiler, şu yazıp çizdiğimiz, konuştuğumuz her şeye gülüp geçiyor, bazen de bunların dünyayı sevmemenin belirtisi olarak görüyorlar. Örneğin annem herhalde böyle düşünüyor. Gözüyle görmediği ya da sonucunu şıp diye almadığı bi şey onun ilgi alanına girmiyor. Öyle midir gerçekten, dünyayı sevmiyor muyuz biz?

Durup gerçekten de düşünmek lazım 🙂
Öyleyse bile bunu itiraf eden bir tek kişiye rastladım bugüne kadar. O da sevgi kelimesini kullanmadı, dedi ki; “bana ne dünyadan ve insanlardan, hiç ilgimi çekmiyor, bi sorumluluğum yok onlara karşı!”  Zeka ve hayal gücünü düşündüğümde bu sözü kanımı dondurdu o an. Üstelik bu dahinin, bu cümleyi son derece olağan bi şekilde söylediği ellili yaşlarına gelene kadar, onu dünyaya kazanmak için kimbilir ne çok fırsat geçmişti elimize ama kullanamadık! Şimdi iş işten geçtikten sonra onu “sorumsuzlukla” suçlamak ne kadar kolay!

Caudwell’in pekala ispatladığı gibi, büyünün yerini alan bilim; Ken Wilber’in “insan bilinci” araştırmasında  %50 lik bir çoğunlukla gücü elinde bulunduruyor. Eşitliğin yerlerini değiştirirsek, Büyü hala %50 ile iş başında! Hiç böyle düşünmüş müydünüz?
Evet azıcık abartıyorum kelimeleri,  bu noktaya dikkat çekmenin şu an için başka türlü yolunu bulamadım!

Büyü ile Bilim’in en göze çarpan ortak noktası, bu işle uğraşanların yani büyücü ya da bilimcinin NİYETleri… Gerçekte sonuçlarına katlanacağımız şey, yapılan büyü ya da icat değil, onun aracılığı ile sürüklendiğimiz Niyet!

İşte bu sebeple gerçekçilerin adını dahi duymak istemedikleri “gizemcilik” ya da “metafizik” alanda en yaygın ortak söylem; “bu dünyanın bir seçim yeri olduğu” dur. Neyi seçeceğiz peki? Niyetimizi tabi ki.
İnsan niyetini biliyormu ki onu seçebilmiş olsun?

Tabi ilk açmaz bu, bildiğinde doğru mu biliyor yoksa kendini kendine saklamış mı oluyor? Naden saklasın ki diyebiliriz, belki de dünyada yapılan iyi/kötü reklam kampanyasının etkisiyledir, bilemiyorum. “Bilinçli saklama” niyetin gereği pek tabiidir bence ama bilinçsiz saklama herhalde reklam etkisiyle olabilir.

Bütün bunlar şimdi nerden aklıma geldi bilmiyorum ama aslında niyetim “tarafsızlık” kavramına göz atmaktı! 🙂

Küçükken biraz da aşağılayarak sanırım; “ortadan kamyonlar gider” diyorduk. Yani tarafsızlıktan anladığımız şey (tarafsızlığın asıl anlamı değil)üstü örtülü de olsa kınanıyordu. Ayrıca şöyle bir deyim de var: “taraf olmayan bertaraf olur!” Demek ki bizi taraf olmaya zorluyorlar, olmazsak yok olacağımızı söyleyerek bizi açıkça uyarıyorlar.

Söz konusu “taraf”lar da neyin nesi diyen varsa, kısaca onun; (eskimekte olan)dünyanın varlığını sağlayan dualite, yani kutuplar olduğunu söyleyeceğim.

Peki bir yandan taraf olmayanın bertaraf olacağı sopası gösterilirken diğer yandan bu dünyanın amacının bizatihi taraf seçmek olduğunu söylemek ne anlama geliyor?

-devam edeceğiz herhalde-

3 Yorumlar

  1. tiversonus says:

    :)) devamını merakla bekliyorum, güzel bir yazı ancak şu an’da:))

  2. […] Yazının öncesi: TIKla […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir