Üçüncü Kuvvet ya da Etkisiz Kılan

Bu konuya açıklık getirmek için işe Gurdjieff’in üç prensip ya da “üç kuvvet” kanunu ile başlamak istiyorum.

Bu üç kuvvet hakkındaki öğreti, bütün kadim sistemlerin temelinde mevcuttur. İlk kuvvete aktif veya pozitif, ikinciye pasif veya negatif, üçüncüye ise “etkisiz kılan” kuvvet denilebilir. Üç kuvvet kanunu insanlardan uluslara her ebat ve zamanda eksiksiz işleyen bir mekanizmadır. Örneğin bir insanın her hangi bir konuda oluşan arzusu, kişisel girişimi aktif kuvvettir. Kişisel girişimine karşı çıkan, alıştığı bütün psikolojik hayatının yarattığı “atalet”, pasif ve negatif kuvvet olacaktır. Bu iki kuvvet, ya birbirini denkleştirecek ya da biri diğerine hâkim olacak, fakat aynı zamanda o da başka bir hareket için çok zayıf düşmüş olacaktır. Böylece iki kuvvet, biri diğerini yutarak ve hiçbir sonuç meydana getirmeksizin birbirinin çevresinde dönüp duracaktır. Bu durum bir hayat boyunca devam edebilir, ta ki üçüncü kuvvet devreye girene kadar. Üçüncü kuvvet, devreye girdiğinde ilk iki kuvvetten birini “etkisiz” bırakır. Ya pasif olanı etkisiz kılar ki bu durumda aktif kuvvet serbest kalır ve kişi girişiminde başarılı olur. Ya da aktif kuvveti etkisiz kılar, böylece ikinci kuvvet yani atalet hâkim gelir ve o girişimden vaz geçilir. Bu poziisyonda aslında istek kaybolur! Böylece başlangıç durumuna dönülür. Yani üçüncü kuvvet gelmeden önceki “yapmak istiyorum olmuyor” şeklindeki cehennem azabı doğal olarak ortadan kalkar. İşte bu sebeple üçüncü kuvvet aktifi de pasifi de etkisiz kılsa sonuç mükemmeldir, yani fark etmez. Üçüncü kuvvetin devreye ne zaman gireceği, hatta girip girmeyeceği bile belirsizdir, öyle ki dünyadaki hemen birçok örnekte olduğu gibi iki kuvvet sonuçsuz olarak birbirini dengelemekte/yutmakta ve ortaya müspet ya da menfi sonuç çıkmamaktadır. Eğer her hangi bir şeyde bir “durma” veya aynı yerde tükenmeyen bir “tereddüt” varsa, o yerde üçüncü kuvvetin eksikliğinden söz edebiliriz. Gurdjieff’e göre, eğer üç kuvvetin belirtisini her harekette görebilseydik, o zaman âlemi, olduğu gibi görmemiz mümkün olurdu (“Olduğu gibi görme” kalıbı tam da Castaneda öğretisindeki “görme” kavramına denk olarak kullanılmaktadır).

Gurdjieff ayrıca her maddenin dört safhasının veya halinin bulunduğunu da söyler ve yukarıdaki üç kuvvet kanunu ile ilişkilendirir. Bir madde; birinci yani aktif kuvvetin iletkeni ise karbon adını, ikinci yani pasif kuvvetin iletkeni ise oksijen adını, üçüncü yani etkisiz kılanın iletkeni ise azot adını alır. Ve eğer bir madde, kendi içinde kendini gösteren kuvvet ile ilişkisi hesaba katılmadan ele alınırsa bu maddeye hidrojen denir.

Aslında karar mekanizması yazısında (https://sibelatasoy.com/?p=2943 ) bahsettiğim, ortalamaya vahşice çekilme de tamamen ilk iki kuvvetin birlikte çalışmalarının eseridir. Dualitik varoluşumuzun temeli üç kuvvet kanunu gereğidir, bunu değiştiremeyiz. Bu kanuna tabi olmayan âlemler var mıdır? Bununla ilgili olarak maddenin dördüncü halini irdelemek gerekir düşüncesindeyim.

8 Yorumlar

  1. ras says:

    keşke bir sonraki yazınızda şu negetif kuvvetin zati belirtilerini ve onu etkisiz kılmanın pratik ilkelerini irdeleseniz, kendinizle tartışşanız bizlerde nasiplensek. Saygılarımla, vesselam 2468…

    1. says:

      Bunu şimdi kendime sordum. Tam olarak Gurdjief’in neyi yaşayıp öğrettiğini bilemiyoruz ancak aniden aklıma arka plan tezi ile alakalı olabileceği geldi ( şu adreste https://sibelatasoy.com/?p=126 bulabilirsiniz). Belki daha spesifik bir soru beni tekrar düşünmeye itebilir. 🙂

  2. ras says:

    ilgili yazınızda bahsi geçen (A) alanını Gurdjief’in Aktif alanının türevi olarak kuguladım. “Niyet” (A) alanında oluştuktan sonra, (B)alanına aykırı olmaz, uyum sağlarsa ve yeteneklerimizi betimleyen (C) alanında da karşılığı varsa Gurdjief’in 3. kuvveti etkisini gösterir, karşılığı yoksa durum dengede kalır. Belkide arka planımızı oluşturan niyetler ile Gurdjief’in kuvvetlerinin hiç bir ilgisi yoktur. Ancak iki yazınızdan sezinleyebildiğim ilgi, Gurdjief’in kuvvetlerinin, niyetleri oluşturan arka plan bağlantılarının bir sonucu olduğudur. Yani tüm arka plan bağlantısı kendini tamamladığında; 3. kuvvet devreye giriyor.Belkide tam tersidir; 3. kuvvet devreye girdiği için arka plan bağlantısı tanımlanıyordur. Yanılıyorsam düzeltin lütfen. Anlaşılamayan ise, Şuur’un her bir alanda ayrı ayrı tanımlanması gerekip gerkmediği, şuurun ağ bağlantısı kurabilmek için her bir aşamada aktif olup olmayacağı, şayet bu husus netleşirse, şuur ile Gurdjief’in 3. kuvveti arasındaki ilişkide belki daha gözlemlenebilir olacaktır. Bu arada -gevezeliğimi mazur görünüz- (C) alanı diye örneklediğiniz yetilere ulaşmak şuurlu bir çalışmanın mı ürünü olacak? yoksa şuur burada tamamen etkisiz midir? Zamanınızdan çalmaktayım, saygı ve hürmetlerimle. 2468

    1. says:

      Rica ederim,bence dünyada en önemli şey “gerçek” bir soru bulabilmektir. (Neden derseniz bunu ayrıca konuşuruz), bu sebeple size teşekkür borçluyum.
      İsterseniz bir an için üç kuvvet kanunu bir yana bırakalım ve arka plan tezine odaklanalım çünkü bana göre çok önemli bir konu. Senelerdir insanların dikkatine buna çekmek için uğraşıyorum fakat başarılı olduğum söylenemez. Bunu neden yaptığıma gelince, hayatım boyunca, isteklerinin gerçekleşmediğini, şanssız olduklarını, hayatın adaleti olmadığını söyleyerek şikayet eden insanları dinledim ve onlar adına üzüldüm, çözüm aradım. Arka plan tezinin son derece mantıklı ve anlaşılabilir önermesinin onlarda bir aydınlanma yaratacağını umdum fakat belki konu benim zannettiğim kadar açık değildir. Herneyse
      <Bence A/B ve C alanlarının hiç birinde şuurlu olmak gerekli değil, bunlar otonom sinir sistemimizin kendiliğinden çalışmalarını andırıyor. Fakat şuurla ilgili ince bir nokta var tabi, buna geçmeden önce belirtilmesi gereken husus, A alanındaki niyetli durumun, B alanındaki tüm niyetler bağlantısına uygun olup olmadığının kontrolü kısmıdir galiba. Ağ bağlantısını düşünmeye çalıştığımda bloke olacak gibi oluyorum. Bu inanılmaz bir alan, tüm hayatınız boyunca önemli önemsiz birçok niyetlenmenin sebep ve sonuçları açısından birbirine bağlandığını düşünün. Aslında bu nerdeyse kader ağı gibi bir şey. Ancak aynı zamanda insanın özgür iradesi ile ve bilinçsizce yaptığı niyetlenmeler. İnsanlar sebep sonuç ilişkilerini pek de ciddiye almazlar, alanların da takip edebileceği birleşim düğümleri sınırlıdır doğal olarak, nasıl ki herkes satranç oynayamaz ve oynayanların da hepsi farklı hamla sayısını görebilir; kimi 3 hamle sonrayı görebilirken kimi 8 hamleye kadarını görebilir fakat neticede sınırlıdır hepsi. Eğer sınırsızca hamle sayısı görebilseydik,ağ bağlantımızda karşılık bulmayacak olan isteği A bölümünde istemeye hiç niyetlenmezdik! :)))
      C bölümü ise yine bence B bölümüne oranla önemsiz bir konumda. Çünkü niyet taşımıyor, sebep sonuç gibi karmaşık bir bağlantısı da yok. Banka kasasında duran kıymetli eşyalarınız gibi. Varsa vardır yoksa yoktur.
      Sizin de söylediğiniz gibi Gurdjief'in 3 kuvvet kanunu tam da bu mekanizmayla ilgili olmayabilir. A bölümü birinci kuvvete, B bölümündeki ağ bağlantısının A’yı “karşılamama” durumu da 2. kuvveti andırıyor. Ancak C bölümü kesinlikle 3.. kuvvet değil 🙂
      Sorunuzu tam anlayamamış da olabilirim.
      Bu tez iyi anlaşıldığında hiç kimse bi daha şanssızlıktan, isteklerinin olmamasından şikayet etmez sanıyorum. Çünkü apaçık belli ki, bir istek yerine gelmiyorsa karşılama şartı yok demektir. Onu hemen geçip yeni bir konuya yönelmek gerekir. Çünkü C bölümündeki ibi dolu potansiyel kullanılmakiçin emre hazır bekliyor, kullanılmazsa birsüre sonra toprak olacak! Farzedin ki banka hesaplarında sanırım 50 yıl işlem görmeyen aktifler hazineye aktarılır gibi :))) Tabi B bölümündeki niyetler ağı ise deli gibi dönenip duruyor 🙂
      Şuurun gelişmişliğine bağlı olarak insan gerçekleşmeyen isteğinin B bölümünde hangi niyete ters düşüp geri çevrildiğini görebilir! Bunu görenleri hemen anlarsınız çünkü onlar şikayet etmez, vakit filan da kaybetmezler 🙂 Ne yaparlar? Ters düşen niyetlerin düğümlerini çözüp serbest bırakırlar. Böylece istek yürürlüğe konur C bölümüne geçilir, eğer orada yetenek yok ise istek gerçekleşir ama muhtemelen göz doldurmayacak biçimde kalır. Yeteneksiz sanatçıların büyük azim ve disiplinli çalışmayla hayatlarını sürdürebilecek bir ortalama tutturmalarına benzer. Takdire şayandır. Zaten Searle de, niyetli durumların arka plan yetilerini geliştirmeye yönelik çalışma yaptığını ve her halikarda yetinin sonunu bulduğunu söyler.

  3. Turan says:

    Merhaba Sibel,

    “”Eğer her hangi bir şeyde bir “durma” veya aynı yerde tükenmeyen bir “tereddüt” varsa, o yerde üçüncü kuvvetin eksikliğinden söz edebiliriz. “”

    Pek zannetmiyorum. Eger pasif veya aktif kuvvetler üstün ciktiklarinda ücüncü bir kuvvete zaten gerek kalmiyor. Burada ücüncü kuvvetin varligi o iki kuvvetlerindaki kuvvet dengesinden belli oluyor. Dengede olmayan iki kuvvete, dengede olmayan kuvvetler denir ama bu ücüncü bir kuvvetin varligini kanitlayamaz.

    1. says:

      Yürüttüğün mantık doğru, bu kanıt olarak görülemez. Gurdjieff bir görücü ve ben bunu bildiğim için üçüncü kuvveti sırf bu sağlam olmayan savdan ortaya koyduğunu sanmıyorum. Bir müsait vaktimiz olursa bilgileri hatırlamak için bi tekrar bakarım ya da okuyuculardan da belki yanıt gelir.

  4. Turan says:

    Bu ücüncü kuvvet sistem disanda olmasi gerekiyor ki o dengede olan kuvvetlere disardan müdahale edesin. Sistem icerisindeki kuvvetler ya positiftir ya da negativ, ben ücüncü bir kuvveti sistem icerisinde göremiyorum.

    Bu konulari aydinlatmak icin tabii ki zamanim var…

  5. says:

    Aktif ve pasif kuvvetler, yani pozitif ve negatif kuvvet daima dengededir zaten, olmasaydı bu dünya denilen rüya çöküverirdi 🙂 Ne dersiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir