Tanrılık sapıtma: Aşk

Hayır, insanın bir aşıkı oldu mu, bu sapıtmıştır ötekinin aklı başındadır diye, aşksız bir adamı aşıka üstün tutmamalıdır. Sapıtmanın kötülük olduğu açık açık bilinseydi böyle konuşmaya hak verilirdi; Halbuki en büyük iyilikler bize muhakkak bir tanrı vergisi olan sapıtmanın aracılığıyla gelir. Delphosi’nin kadın bilicisi, Dodone’nin kendi kadın rahipleri, Hellas’ı devlet işlerinde olsun, halkın özel işlerinde olsun bir çok önemli hizmetleri sapıtma halinde- iken gördüler; Akılları başlarında olduğu zaman ya pek az şey yapabiliyorlardı, yahut hiç bir şey.

 Tanrı vergisi bir seziş sayesinde Sybilla ve daha nice kimseler birçok insanlara birçok defalar gelecekte tutacakları doğru yolu önceden göstermişlerdir. Bunları sözünü etmek herkesin bildiği şeyler üzerinde oyalanmak olur. Fakat şu nokta gerçekten dikkate alınmaya değer; Kelimeleri yaratmış olan eskiler Mania’(Karşılığı sapıtma olan kelime ya da aşk) çirkin ve ayıp bir şey anlamında kullanmadılar. Böyle olsaydı sanatların en güzeline geleceği öğreten sanata, o kelime ile ilgili olarak Manike derler miydi? Ona bu adı verdiler, çünkü Manianın bir Tanrı vergisi olarak, gerçekten güzel bir şey olduğunu kabul ediyorlardı. Şimdikiler bu kelimelerin içine bir t sokuşturarak, Mantike ( bilicilik bilimi, tanrılar bilimi anlamında da- kullanılırdı) sözünü vücuda getirdiler.

 Kendinden geçmenin ve sapıtmanın Musa’lardan gelen bir üçüncü çeşidi vardı. Bu, ince ve temiz bir ruhu ele geçirdiği  onu uyandırır, önüne katar ve eskilerin gördüğü sayısız büyük işleri lirik veya başka cinsten şiirlerde coşkun bir dille anlatarak, gelecek nesillerin eğitimini sağlar. Biri, sadece nazımda ustalığın iyi bir şair  olmaya yettiğini sanıp Musa’lardan gelen sapıtmayı içinde durmaksızın şiir kapısına yanaşmaya cesaret ederse, ancak yarım yamalak şair olabilir; Çünkü ilhamlı bir insanın vücuda getirdiği şiir, daima, heyecansız bir insanınkini gölgede bırakır.

 Sana daha başkalarını da söyleyebilirim ama, bize Tanrılardan gelen sapıtmanın bütün güzel neticeleri işte bunlardır. Öyleyse, sapıtmadan dehşet duymaktan sakınalım ve kendini tutabilen aşığı sapıtmış aşığa üstün tutmak gerektiğini iddia edenler karşısında şaşkınlığa düşmeyelim. Bu tür iddia sahibi olanlar, bahsi kazanabilmek için, Tanrıların, aşığa ve sevgilisine aşkı, onların iyiliği için vermediklerini ispat etmelidirler. Bizde, buna karşı aşk denilen bu sapıtmayı  Tanrıların, aşığı ve sevgilisini son derece mesut etmek düşüncesiyle verdiklerini ispat etmeliyiz. Şüphesiz  bu ispatımıza bilgiçler inanmayacaktır; Fakat bilgeler inanacaklardır.

 Öyleyse her şeyden önce, Tanrılık olduğu kadar insanlık da olan ruhun tabiatı hakkında, hem kendi eylemlerini, hem de kendine gelen etkileri göz önünde bulundurarak, gerçek bir fikir edinmeye çalışalım.

Sokrat’ın Phaidros ile söyleşisi‘den özetleyen Sibel Atasoy

Özetin bütünü için Bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=132

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir