Passengers ve Dahası

Dün gece Passengers filmini izledim, güzel bir konu işlemişler. Sıkılmadan izleniyor. Son yarım saatte olanlar ise Bilimkurgu sınırlarının ötesine geçip başka bir boyutun yardımını filan gerektiriyor,yani insana atfedilecek şeyler değil yaşananlar, bu sebeple BK uzmanlarını hiç de mutlu etmediğinden eminim 🙂

Bu filmden hatırımda kalacak sahneler herhalde, geminin harikulade dış dizaynı (5000 kişi kapasiteli) ve kozmos bahçesini açıkta seyrettiğin teraslardır. Tabi kosmoza balıklama atladığın küçük gezintiler.
Ha bir de önceden fragmanında görüp bizi şaşırtan yerçekiminin kalkıp yüzme havuzu suyunun havada yaptığı dans! Tabi buna yüzerken yakalanan kahramanımız için hiç de hoş bir anı olmadı.
*
Çok eskiden okuduğum bir kitap bu sabah raftan önüme düşünce, onu da bi tekrar etmem gerektiğini anladım: L.Y.Watson-Ölüm Yanılgısı
Bunun doğru olduğunu varsayarsak, sara bir bozukluğun belirtisi değil, belki de tedavisidir.
Ölmek, hemen klinik ölümü izleyen bir anlık br süreç değildir. Ani ölüm vakalarında bile olağanüstü karmaşık, birbirine bağlı geçmişi yaşayış dizilerine zaman vardır.
Ölüm, bütün yaşam boyunca vardır ve yaşamın sürekliliğini sağlayabilmek için, kritik anlarda onun öğelerinden yararlanılmaktadır. Artık organizmayı YAŞAMAK İÇİN ÖLEN biçiminde tanımlamaya başlayabiliriz.
*
Oscar adaylarından birini daha izledim. Bu yılki adaylar bir tuhaf, ne iyi ne kötü diyebiliyorsunuz. Geçen yılki adaylar çok etkileyiciydi kıymet bilememişiz, hatta bi kaç yılın oscarlarına yetebilirlerdi. Neyse Hell or High Water için hiç bir akılda kalıcı konusu olmamasına rağmen yine de güzeldi diyeceğim. Teksas’a gitmiş hatta bi kaç ay yaşamış gibi hissediyorum şu an kendimi. Müzikler şahane, çekim güzel, oyunculuklar harika! Konusuz bir film ancak bu kadar iyi olabilirdi. Yani sıradan ve akılda kalmayacak bir kurgu; iki kardeşin Texas’ın batısında bir dizi banka soygununa karışması ve biri kızılderili diğeri de emekli olmak üzere olan iki polisin bu kolay avın peşinde koşmasını anlatıyor. Fakat aslında kızılderililerin olan bütün bu toprağın orduyla bile değil bankalar aracılığıyla yağmalandığını, fakirliğin tıpkı illetli bir hastalık gibi nesilden nesle geçtiğini dert ediyor bu film. İnsan üzülüyor tabi.
Bu arada bölgesel ata sözleri, mizah içeren konuşma ve atışmalar da zevk veriyor. Fakat ille de müzikleri…
*
Üç Cisim Problemi bu hafta bitmedi, halen elimde. Ted Chiang‘tan sonra Cıxın Lıu artık çağdaş Çinli Bilimkurguculara iyice dikkat kesilmemi sağladı. Bu çok eski büyük medeniyetin epeyce acı görmüş uzantıları dünyaya neler söylüyor siz de merak etmiyor musunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir