Özgünlük üzerine

Ya akıl ya gönül gibi bi ikileme kim soktu ki bizi, niye her ikisi ve daha fazlası çok boyutlu biçimde bizim gerçeğimiz olamasın? Ayrıca, “bilme” denen hatırlama, aniden ayma hali öylesine emin bi durumdur ki (çok boyutlu biliş) içinde buna dair artık en ufak şüphe veya sorgu belirmez. Fakat bu hal dışında edindiğimiz diğer bilgilere karşın sorgulama hassamızı uyanık bulundurmak en tabi birey olma duruşudur. Yani “ya öyle ya böyle” Aristo mantığından gerçekten çıkalım artık. Her şey kendi özgün durumunda neyi gereksiniyorsa onu yaparız biz bilinçli insanlar, yani DJ’nin de söylediği gibi; “anda gerekeni yapmak” budur.

*

Ciğerlerim Zaman’ın havasını tattılar

Üflediğim geçmiş: kayan kumlar… -bir şiirden

Az önce şunu fark ettim; Hücrelerime ve zihnime atılmış kayıtları her iptal edişimde (bunu sık sık ve yoga nefesleriyle yapıyorum), düşüncemin ve sözlerimin, gerçekleşme süresi hızlanıyor! Bu kez yeni bi tehlike beliriyor; çünkü gerçekleşmesini istemeyebileceğim şeyleri adeta yayından çıkmış bir ok gibi anında havada tutmam gerekiyor! Gerçekleşme hızı hiç bir dalgınlığı affetmiyor. Şüphesiz eskiden de bunlar gerçekleşiyordu ama hızları çok düşüktü ve bunları hangi yayla fırlatmış olduğumu bulmak zor hatta bazen imkansız oluyordu. Eski kayıtların boşaltılması büyük bir çeviklik ve dikkatle yaşamayı da gereksiniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir