Lost Girl ve Baba Yaga

Lost Girl’de Baba Yaga motifi biraz basite alınmıştı, doğrusu daha iyi bir görsellik beklerdim. Yine de Baba Yaga’nın bizim dünyada yaşamıyor oluşu gayet net vurgulanmıştı, onun dünyasına ancak bir aynadan ya da sudan geçiş yapılabiliyor oluşu ne kadar da Don Juanvari! Ayrıca lanet konusu oldukça iyiişlenmişti, didaktik değildi ve anlaşılabilirdi. Tabi tüm izleyenler kendi açılarından anlayacaklardır. Benim anladığım, bir kişiyi lanetlediğinizde ve bunun sonuçlarını görüp bundan etkilenmediğinizde bir sorun yok eğer sonuçlardan dolayı vicdan azabına düşerseniz vay geldi başınıza işte ozaman Baba Yaga’nın yiyeceği oluyorsunuz. Tabi bana göre en rahatı kimseyi lanetlememektir çünkü en azından bu birinci seçenekten daha kolay ve insani 🙂 Ayrıca dikkat çeken diğer bir husun öteki gerçeklikte buradaki güçlerin/kabiliyetlerin geçersiz hale gelmesiydi.
Yine bir önceki bölümde gece kabuslarını işlemişlerdi ve gerçekten de insanın kendi zayıflığının oluşturduğu bir hayalde nasıl yüzlerce yıl tutsak kalabildiğini, her şeyin nasıl da korkularımız ya da arzularımız doğrultusunda şekil değiştirebildiğin en sade şekilde görebiliyoruz. Bunu izlerken Fringe’deki şekildeğiştirenler geldi aklıma , biliyorsunuz orada da temel konu paralel diğer dünya ile başlamış ve uzunca süre bu minvalde ilerlemişti.

Lost Girl gerçekten ilginç bir fikir, muhtemelen Castaneda, psikoloji, ve mistisizmi iyi çözüp yeni yere bağlayan yazarlarla karşı karşıyayız. İkinci sezon 3. bölümde artık durumlar öyle hal aldı ki, insanların başına gelen her hoş ve nahoş şeyden bir çeşit fae sorumlu! Animistik döneme modern dönüş derim ben buna. Aslında tam olarak bi ismi var, Entegral düşünce… Acaba Ken Wilber bu diziyi izliyor mudur?

Yine dizinin ikinci sezon7.ci bölümünde Kurtlarla Koşan Kadınlar Kitabından Fok Derisi -Ruh Derisi masalı ele alınmıştı.  İsterseniz kontrol edin –tıklayınız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir