Kurtarılmış bölge.

Günaydınn ve iyi haftalar frekanslarrr…Yoğun köprü trafiği her zamankinden biraz dana uzun sürdü bugün, herhalde yağışın da etkisi var. Dün gece ben yatarken kar yağıyordu. Yine sokak lambalarının ışığında altın eriği saçılırmış gibiydi.

2006.Günlükten alakasız bi alıntı(belki de bilmediğim bi alakası vardır, kim bilir):

İngiltere’de yapılan bi araştırmaya göre; futbol, erkeklerin hemcinsleriyle yakın ilişkiler kurma fırsatı veriyormuş. Kendilerini en rahat ifade edebildikleri saha buymuş. 500 kişi üzerinde yapılan bu araştırma, her yaştan erkek için, üzerinde her daim iletişim kurulabilecek bir sohbet konusu yarattığını, strateji ve takım ruhu konusunda kritik yapma ihtiyacını giderdiğini ortaya çıkarmış.

Futbolla ilgili her türlü işin tamamen erkekler tarafından işgal edildiği zaten ilgimi çekiyordu. Futbol bir nevi kurtarılmış bölge. Kimden? Kadınlardan tabii :)))

Fethiye’de çok sevdiğim karı koca bir çift vardı. (halen var) Bey koyunun koyusu bi fenarbahçeli. Kendini buna öyle kaptırmış ki, zaman zaman kimliğinde; işinin, milliyetinin ve hatta belki cinsiyetinin bile önüne geçmiş bir tanımlama bu. Ona takılmak için şöyle derdim bazen: “G…., fenerli kaplumbağaların su topu maçını izledin mi?” bütün şakalarımı büyük bi ağırbaşlılıkla kabul ederdi.

Eşi Y… ise gerçekten sevdiğim bir arkadaşımdır. Onları dışardan izlemek benim için çok eğiticiydi. Sevgili Y. de kocası gibi mühendistir ve üstelik matematik şampiyonudur, dört işlemi akıldan yapar, canasta oyunlarımzda nerdeyse hesap kağıdı tutmamıza gerek kalmazdı. İlginç olan, gözü fenerbahçeden başka hiç bi şeyi seçemiyen kocasını çok sever. Üzerine kitap yazılası, hatta belki de psikoloji sosyoloji bilimine büyük katkısı olabilecek tezler hazırlanası bi aile.

(Kulakları çınlasın)

Erkekler neden kurtarılmış bölge ihtiyacındalar dersiniz?

2 Yorumlar

  1. Turan says:

    Konusacak baska sey bulamadiklari icindir, belki de…futbol herseyi egalize ediyor, yani bileni ve bilmeyeni ayni seviyede oluyor…

  2. says:

    Sibel Bilge korku

    Fer Yal Kaybedenler Klubü’nde iki erkek kahraman arasındaki konuşmada şöyle diyor; “Kadınların özelliği ne biliyor musun? Seni sen yapan özelliklere aşık olup, sonra senden o özellikleri almaya kalkıyorlar.” Bunu inanıyorlarsa, kadınların almaya kalkışmayacakları ya da rağbetin az olduğu bir bölge arıyor olabilir çoğunluk. Fakat futbol ile hiç ilgilenmeyen erkekler de var tabii.

    Rüya Güya Şöyle bir yaklaşım var. Psikiyatride, anneye olan bağımlılığı yüzünden, birey olamamış kişilerde gruba dahil olma isteği doğarmış. Fanatizmin temelinin de, birey olamamaktan kaynaklandığı söylenir.

    Fer Yal Bağımlılık yerine sevgi koyunca düzeliyor herhalde. Özgür sevgiyle annesini seven ve futbol ile ya da bir grupla ilgisi olmayan erkek bireyler var.

    Sibel Atasoy Harika yorumlar getirmişsiniz. Bu arada şunu da ekleyelim, fotbolla ilgilenmek başka fanatik olmak başka, ikincisi bağımlılık kapsamında değerlendirilebilir belki 🙂

    Rüya Güya Futbol aslında bana göre, eski çağlardan beri süre gelen arena kültürünün dönüşmüş hali. Neyse ki, aslanlara yem olan insanlardan, döğüştürülen şovelyelerden, evrilerek kansız bir oyuna dönüştü ama futbolda birilerinin çıkarları uğruna, çoğunluğun ruh hali ile oynanıyor.

    Ayşe Işıl Keser Bence, çoook eskiden, bizler mağarada çocuk beklerken, onlar yırtıcı hayvanlarla mücadele ederek besin bulma savaşındalardı ya hani, avcılık toplayıcılık zamanlarında bu takım kültürüne alıştılar, bu dostluktan brotherhood durumundan mutluluk duydular, şimdi günlük hayat onların elinden ”erkek gibi ” hissettirecek her şeylerini aldı. Artık kadınlar mağaranın içinde değil, yırtıcı hayvanlar yok, marketten topluyorsun yiyeceklerini, iş hayatı zaten iğdiş edilmiş gibi hissettiriyor, bir futbol kaldı ellerinde. Gerçi futbol izlemesi en zevkli spordur, heyecanı adrenalini insanın en temel zevklerinden birine benzer. Futbol biraz mikro hayat gibi, asla sadece futbol değildir. 🙂

    Hürriyet Kalalı iletişim becerileri had safhada zayıf da ondan:)))…Kendilerini eşit hissedebildikleri bir alan,..hepsinin akıldanelik yapabileceği bir alan..hepsinin sorumluluk almadan eylemi sorgulayıp yargılayabilecekleri bir alan. Velhasıl dengesiz eril enerjinin hayatiyetini sürdürmek için bulduğu yöntemlerin başlıcası..Aidiyet, şeref, zafer, gibi değerleri yüceltebildikleri bir alan..agresyonlarını görece zararsız bir alanda boşaltarak kendilerine ve çevrelerine zarar vermeleri de önleniyor böylece..:)))

    Yusuf Eryigit Bir ilavede ben yapayım, buna kahvehaneleride ekleyebiliriz.
    Çünkü oralarda erkeklerin sığınak evleri gibidir.
    Yani sürekli kadının yüzüne bakarak kendisini görmeye tahammül edemeyen erkek çareyi kahveye kaçışta bulmaktadır.
    Buradan çok enteresan şeyler çıkıyor.
    Ben dedimki aşk denen mıymıntı düşünceye asla inanmam, ben erkekle kadın arasındaki birlikte olacakları süreyi garanti altına almış olan tapuya inanırım.
    Ne zamanki süreç bitti, aşk denen meret artık dayanılması ve taşınması güç bir yüke dönüşür.
    Kadın olsun erkek olsun orada artık acı çekmenin ötesinde bir şey yoktur.
    Şöyle ki, kadın ve erkek belli bir süreliğine anlaşıp evlendiler.
    Bu süre zarfında her iki tarafta öyle veya böyle görevini yerine getirdi.
    Sürenin bittiği anda cinsel duygular acilen bir yokluğa girer ve kişi artık iş yapamaz hale gelir.
    Burada çiftlerden birisi zorlamaya girip eğer ayrılmak istemez ise ya mesai yapmak zorunda kalır, yada borçlanır.
    Çünkü partnerinin bedenini harekete geçirecek hisleri o bedene aktaran arka plan işçisine ödeme yapmak zorunda.
    Ya kendisi yapacak bu işi, yada bir başkasını bulup sokacak ki o bedene mekanizma harekete geçebilsin.
    Örneğin bir adam var ve bu adam sözleşmeyi tamamlamış fakat kadın meseleye asılıp illada bırakmam diyor.
    Burada kadın zamanı uzatıp ekstra film yapmak istiyor.
    Kendine göre mutlak vazgeçilmez bir nedeni olmalı.
    Kadının kocası arka planda çıkıp gitti fakat bunlar bedensel olarak hala bir aradalar.
    Her gün kavga yapsalarda zaman zaman cinsel birleşimde bulunuyorlar.
    Burada bir adam lazım ve bunu kadın bulmuş olmalı, bu adam cinsel birleşim esnasında adamın bedenini hareket ettirir, aksi taktirde kadının elinde soluk bir patates kalır.
    Aşk denen ve insanların kendilerini parçaladığı meret bu işte, yani bir süreliğine kodlanan hisler.
    Süre bitti, hisler yok oldu, olmayan aşk ise kaybolup sırra kadem bastı.
    Akıl var mantık var binlerce hayat yaşayan asıl ruhun gelip tek bir hayatta aşık olmasını izah etmek bile mümkün değil.
    Peki biri biri için delirenlere ne demeli?
    Belli bir süreye kodlandıkları için deliriyorlar çünkü bu bir nevi bedene verilen emir gibi bir şey.
    Belli bir süre bedende bu işi yapan ve zaman tükendiğinde terk eden hisler.
    Dünya yaşamında asla ve asla kimse aşk ve sevda üzerine kodlanmaz çünkü buna ne gerek vardır nede dünya öylesi bir yerdir.
    Aşk ve sevdanın yaşanacağı yer dünya nimetlerinin tümden toplanıp bitirildiği döneme denk gelirki buda zaman ötesinde kişi kazancının üzerine oturduğunda olanaklıdır.
    Bir başka anlamda herkesin yükünü denklemekle meşgul olduğu bir yerde oturup saatlerce çene patlatmak akıl karı değildir.
    Bundan dolayı kaçar erkekler futbol sahalarına ve kahvehanelere.
    Oralarda da ruhsal bazda karşılıklı dert yanarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir