Kol Boyu Almak

Siz, biz, hepimiz “kol boyu” terimini okul yıllarından hatırlarız ama eminim hiçbiriniz  Sibel Atasoy kadar bu konuyu rahat, güzel ve anlaşılır bir anlatımla anlatmamış ve hele hele hiç böyle bağlantı kurulduğunu duymamışsınızdır.
———————————-
“Peki o söylediğin “kol boyu” neydi teyzeciğim?”
“Sizin okullarda jimnastik dersi yok muydu? Nasıl sokuyordu hocalarnız sizi hizaya?”
“Evet, kol boyu alırdık doğru da, ben ilişkiyi anlayamadım.”
“Anlarsın anlarsın. Şimdi anlayacaksın. Düşün bakalım, ne işe yarar kol boyu?”
“Hımm… Belirli bir mesafe aralığı bırakmaya yarar sanırım” doğru mu gibisine önce dayısına sonra kadına baktı.
“Hah! Bak nasıl bildin işte … Yanındakine o mesafeden fazla yaklaşamazsın ama uzaklaşamazsın da, değil mi?” Arada hocanız bunu tekrarlatır, uzaklaşan varsa ya da yakınlaşan yeniden aynı mesafeyi tutturur. İşte, aşık ama engelli bir adam yakaladı mı kadınlar, onu daima kol boyunda tutarlar. Ondan akan beğeniyi, takdiri ve seninki gibi aşık şehla bakışları hep alacak kadar yakın fakat ancak parmağının ucunu dokunacak kadar uzak. Kadın evleneceği erkeği bulduktan sonra bile kol boyundakileri saklamaya devam eder, bir ömür sürse bile. Artık adamların mecali ne kadarsa! Onlar kadının görevlerini eksiksiz yapabilmelerinin enerji kaynağıdır. Kol boyunda hiç adamı olmayan kadın, tez çöker.”
“Yani Meltem’in bana ihtiyacı var?”
“Hah şunu bileydin” kıkır kıkır beş yaşında bir çocuk gibi güldü yaşlı kadın.
“Ara sıra sana kol boyu aldıracak, çünkü emin olmalı aynı yerde beklediğinden. Bunu da unutma evlatçığım”

Bir Kadını Öldürmek kitabından alıntı

Fahri Yavuzer

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir