Işık-aydınlık yoluyla aydınlanamazsınız

Işık-aydınlık yoluyla aydınlanamazsınız. Bu aynı zamanda karanlığı da içinize almakla ilgilidir.
Diğer bir büyük engel de , “Oh tanrım, eğer karanlığa dalarsam, karanlığı kabul edersem, ya şeytanlaşırsam?” Şeytan-kötü= Evil. Ve bakın buraya– bir kalem alabilirsem – bakın bu sözcüğe.( tahtaya yazar) Evil = kötü, şeytan ve aynı zamanda live= yaşamak ve de veil= perde demek. Bakın, yani bu şeytan=satan. İngilizce bilmeyenler için, İngilizcede böyle ilginç bir sözcük oyunu var.
Ve, “Karanlığıma izin verirsem, karanlığa dalarsam ne olur? İzin vermek…” diyorsunuz. Şimdi, karanlık nedir? Tobias size yıllar önce söyledi. Bunlar kendinizde sevmediğiniz, hoşlanmadığınız şeyler. Karanlık sizin tanrısallığınızdır. Kendinize izin vermediğiniz şeyler. Ama burada muazzam bir korku var. “Ya şeytana dönüşürsem?” Ve şeytan nedir?Evet, insanlar o, karanlıktır, diyeceklerdir, o…..bilirsiniz, bu daha ziyada felsefi bir şey ama şeytan- kötülük aslında basitçe bireylerin bastırdıkları karanlığın ifadesi olan kitle bilincidir. Birçok insan kişisel karanlıklarını bastırırlar. Bu bir nevi, kitle bilincine gider, bir nevi büyük martikse, ve orada fermente olur ve gerçekten kötü kokar, gaz haline gelir ve patlama yapar.
Bir kişi bunu alacaktır – bir birey– ve şeytan olacaktır. Ama bir bakıma, bu bütün insanların içindeki bir karanlığın ifadesidir. Bu illa ki, bütün insanlar bu tek bir kişinin kötü eylemine hizmetteler demek değil ama tam olarak olan budur. Bir kişi bir biçimde karanlıktan bu streodi ( bir nevi kimyasal bileşene streoid denmektedir.) alır ve şeytanlaşır.Evet, sorumuz aydınlandığınız kadar karanlıklaşırsanız ne olur? Şeytana mı dönersiniz? Nedir bu? Bu bir düşüncedir. Evet, bunu düşünmeyin ama hissetmenizi istiyorum. Adamus

*

“Neden bilgi ve yöntemlerini insanlara öğretmek için bir program haline getirmiyorsun” sorusuna cevaben…

Eminim birileri yapacaktır ve zaten halihazırda yapanlar vardır. Bunu tıpkı bilimciler gibi herşeyin teorisini tek bi parmak şıklatmasında bulalım iddiasına kapılmadan (ki bu da olabilir, sadece takılmadan demek istiyorum) kendini hazır hisseden insanlar yeni dünyanın yapı taşlarını birer birer teleşsızca hazırlıyorlar (Örneğin Ken Wilberin her şeyin Teorisi üzerine on yıldır dikkat çekmeye çalışıyorum). Ben de üzerime düşeni yapıyorum, her gün 10 saatten fazla çalışıyorum, üstüne eğildiğim şeyleri ya da çıkarımlarımı paylaşmaktan hiç çekinmiyorum, soruları altın kıymetinde buluyorum, kitaplar yazıyorum, Bir Kadını Öldürmek kitabındaki oyun kuramım üzerine söylenebilecek “yeni bi lafım var mı” diye çırpınıyorum (madem hala hayattayım). İnsanları ve insanlık çabasını büyük bi şefkatle seviyorum. Daha ne yapayım?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir