İnsan Kalıbı

 Birleşim noktasına destek veren farkındalıkta ustalaşmadır. ” Biz belirli bir konumda sabitlenmiş birleşim noktalarından ibaretiz. Bu hem düşmanımız hem de dostumuz; iç söyleşimiz ve kayıtlarımız. Bir savaşçı ol! İç söyleşini kesip, kayıtlarını yapıp bir kenara at. Yeni görücüler kayıtlarını yapıp onlara gülerler. “Kayıt olmazsa birleşim noktası özgür kalır.”

Don Juan, kaydımızın en dayanıklı yanlarından biri olan Tanrı fikrinin, birleşim noktamızı orijinal yerine bir ultra Japon yapıştırıcıyla bağlayan büyük bir güç olduğunu, başka büyük yayılımlar bandıyla başka bir gerçek dünya birleştireceksem, birleşim noktamı tüm bağlarımdan koparıp, hiçbir yardım almadan İNSANIN KALIBINI görmem gerektiğini söyledi. İnsan kalıbının ne olduğunu sorduğumda, birçok kez onu görmene yardımcı oldum; “İnsanın kalıbı, organik yaşamın büyük bandı içinde, sadece insanın kozasında görülebilen devasa bir yayılımlar demetidir. Ayrıca görücülerin kendileri için bir tehlike olmadan görebildiği Kartal yayılımları parçasıdır. Farkındalıktaki ustalaşmanı perçinlemen için son aşama algı engelini yıkman ve bunun için de yeterince erke toplaman gerekir. Yeniden canlanma yolculuğu yap. Bu konuda öğrettiklerimi anımsamaya çalış.

DJ devam ederek, yeni görücülerse insan kalıbının bir yaratıcı olmayıp, aklımızın almayacağı çeşitli insansı sıfattan oluşmuş, düşünebildiğimiz bir örnektir. Kalıp bizi hiçbir şeyden yarattığı için, kendi imge ve benzerliğiyle yaptığından değil biz onun bizi damgaladığı şey olduğumuzdan tanrımızmış, insan kalıbına karşı secdeye durmamız kibir ve insani öz merkezcilikten başka bir şey değilmiş.

DJ’nin açıklamaları beni endişelendirerek rahatsız etmeye başlamıştı. Sonra sözünü kesip Tanrının varlığına inandığımı söyledim.Don Juan’sa Tanrıya inanmamın herkes gibi kulaktan dolma dayanakları olduğunu, görme eylemini içermediğini, kalıbı gören herhangi bir kimse bile otomatikman onun Tanrı olduğunu sandığını söyledi. Yeni görücülerin şans eseri görmeyi kenara bırakıp, insan kalıbını istedikleri zaman görme yetisine ulaştıklarını, bu nedenle” Tanrı dediğimiz şeyin erki olmayan statik bir insanlık prototipi  olduğunu gördüklerini söyledi. İnsan kalıbı hiçbir şartta bizim adımıza müdahale edip bize yardımcı olmaz bizi cezalandıramaz yada ödüllendiremezmiş. Biz basitçe onun mührünün ürünü ve onun imgesiymişiz. İnsan dediğimiz belirgin lifçik türü unsuru bir araya toplayan bir “Dökme kalıbıymış.”

 Ona neden insan kalıbını her zaman eril olarak gördüğümü sordum.  “Bunun birleşim noktanın o zamanlar yeni konumuna yapışık kalacak kadar değişmez olamadığından ve yana doğru insanın bandına kaydığından, engel bir duvar ve insan kalıbı da insandan başka bir şey olmazdı. Sen kadın olsaydın kalıbı bir kadın olarak görecektin.” Diye cevapladı… ” İnsan kalıbını görmenin iki yolu vardır: Birleşim noktasının kayışı yana doğruysa kalıp insan olarak görünür. Kayış insanın bandının ortasına doğruysa kalıp ışıktır. Bugün yaptığının tek değeri birleşim noktasının orta bölümde kaymış olmasıdır.

5 Yorumlar

  1. sultan says:

    bu “insan kalıbı” tarifi muhteşem birşey.. zihnimde şimşekler çaktı gibi… ne muhteşem bir açıklama.
    insan için birleşim noktası ifadesi kullanıyor. pek bu ifadeyi açabilir miyiz? birleşim ve nokta.. demek ki birçok olgu ya ya enerjinin aynı anda noktalaşttığı bir oluşu ya da algıyı; enerjiyi temsil ediyor.
    hemen aklıma bir cümle geliyor:
    “sen kendini küçücük bir varlık sanırsın; halbuki bütün evren sende dürülüp bükülmüştür” hz. ali
    ne birleşir de insan olur’un tipik bir yanıtı.çok ilginç…
    bgün bir yazımda kendi öğrenim sistemimde ele aldığım ve algılamaya çalıştığım uzaydan bahsetmiştim. küresel olduğunu düşünüyorum. varsayalım bu küresel varlık içersinde de (makro-mikro) birleşim noktası var… (=dünya demeyeceğim şimdilik:) o konuyu irdelemedim. az ve öz bakış saflarındayım) ve bu birleşim noktasını insan kalıbı olarak görebilir miyiz??? evet yine kozasal bir daireselliği var ama evrenin erkesinin kesişim noktası .. ve düşünebilir miyiz ki oyun budur… biz bütün evrenin dürülüp bükülmüş haliyiz. muhteşem bir algı bu…
    birleşim noktası kaymalarını inceledim. diyor ki
    –ışıltılı “küre”nin içindeki bir konuma yer değiştirmesi… –> B. N. kayması
    –ışıltılı kürenin dışındaki bir noktaya kayması.. –> birleşim noktası devinimi/hareketi…
    peki bu hareketlerin sonucu nedir? insan bedenindeki yansımasından öte uzayda; evrenimizde bunu incelersek ne görürüz? düşüş ve yükseliş mi???
    orta ve ışıklı alan sağ ve sola gidebilme ya da küreden üste çıkabilme özelliği…
    kalıbın damgaladığı şey olmak nedir acaba? mührünün ürünü olmak??? mühür.. yani erke birlikteliklerinin bir ürünü olmak mı?
    ve bir anlamda da birleşim noktasının özgürleşmesi algısı var? bu ne demek? yani arrık özgürsün… evrenin erkesiyle bağını koparıp “birleşim noktası devinimi” yapabilirsin:) why not?
    (sesli düşünme örneklerim olarak bakılması daha sağlıklı olacaktır:) )
    diğer bir deyişle dışarda bir yerlerde tanrı yok.. sen inanmadığın; onu tanrı kılmadığın sürece… tanrı “algısı”nı /algılanışını sevmesem de eğer bir tanrı varsa o da ancak sen “olabilirsin”. amacının tanrılık olmaması önkoşuluyla… sadece ilk defa kendin olmuşsundur. hepsi bu… belki neo; belki anka kuşu:) kimbilir??? o hho ben baya yolculuğa daldım…
    neyse..
    bu birleşim noktası fikri; sanki uzay algımla insan algım arasında bir bağ oluşturdu…
    dökme kalıp olmak; gerçekten bu işte.. evrenin birleşiminin/ birlik enerjisinin dökme kalıpları… marifetnamede gördüğüm o şekiller şimdi anlamlanıyor.. hep merkezde insan ve dünya çizilmiş…
    düşünmeliyim…
    bu yazıyı hazırlayan herkese tekrar teşekkürler…

  2. says:

    Bu yazı, Castaneda serisinden “içten gelen Ateş” kitabından yaptığımız bir özettir. Hayret ve şaşkınlığın bana çok tanıdık geldi, ilk okuduğumda beni de tepeden tırnağa sallamıştı 🙂
    Kalıp deyip geçmemek lazım, bizim uygarlık neredeyse tamamen kalıp sistemine dayanıyor.
    Epey eskiden beri bazen gözüm kapalıyken tam burnumun dibinde bir duvar olduğunu görürdüm, ilk seferinde panik olduğumu hatırlıyorum, insan sonradan alışıyor 🙂
    Bu arada Dünyanın kendi çevresinde dönüşünü, bireysellik oluşturma çabası, güneş çevresinde dönüşünü ise birleşiklik/bireyselliğin tersi gibi görmek mümkün; eğer bu önerme doğru olsa idi, bireyselleşme çabamızın epeyce yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Oysa Venüs’ün bir günü bir yılından uzundur, bu da o gezegenin bireyselleşme konusunu çoktan geride bıraktığını ve belki bizden daha gelişmiş bir bilince sahip olduğunu gösteriyor olabilir. 🙂

  3. Sultan says:

    merhaba; carlos casteneda kitapları ilgimi çekiyor. özellikle don juan’ ın konuşma yaptığı kısımlar… hala basımı yapılıyor mu? bilgin var mı?

    venüsün bir günü bir yılından uzun demişsin. bu olguyu ilk defa duydum. zamanı tersine çevirme ile ilgili bir olgu mu acaba? X=V/t yani x mekanda yer değiştirme zamanın tersiyle doğru orantılı… buna bir kaynakta değiniliyordu. ama anladığım bu. velhazılı kelam bizde gün ve yıl kavramları aynı olgular. yıl; günün sayıca çoğaltılmış şekli olarak bilimsel geçerlilikte.kabaca bir tasvir… ve kesinlikle ilüzyonca bir tasvir

    güneş konusuna girmişken tekrar: benim dünyanın güneş çevresinde dönme olgusuyla ilgili bir “acaba” sorum daha geldi. astroit kuşağı. neden güneşin çevresinde tam bir yörünge şeklinde resmediliyor. oysa tiyamattan koptuğu bilimsel iddiası var. hem de kuşak öyle bir gösteriliyor ki tam ve kusursuz bir yörünge şeklinde. mars (4. kuşak) sonrasında sanki bir 5. kuşak gibi… bence burda bir mantıksızlık var… çok sanal bir düşünce bu… hem dünya üzerinden araştırma yapan bir bilim adamı nasıl güneşi tam olrak çevrelediğini kesin olrak bilebilir?ancak dünyayı ve yakın gezegenleri çevreleyen kısmı kadar görülebilmiştir.güneşe yakınlaşabilseler buuum! olurlar ki ardını çevreleyen bir yörünge çizsinler. kesinlikle mantıksız:):)
    sevgilerimle…
    gözün kapalıyken duvar görmek; gerçekten ilginç:):)ama bu duru görü yeteneğinin blokajı gibi bir anlamda mı? belki de:)
    ama şu insan kalıbı fikri çok ilginç… evrende insanı anlamak için… imge olmak; mührün ürünü olmak… çok anlamlı…

    1. says:

      CC kitapları yeniden basıldı artık rahatça bulunabiliyor. Yıl, dünyanın güneş etrafındaki bir turuna, gün ise kendi etrafındaki turuna verilen isim, diğer tüm gök cisimleri için de bu anlamda kullanılıyor.
      Bu arada, her gözümü kapatışta görmüyorum duvarı neyse ki, bu bikaç kez olmuştur ancak 🙂

  4. Sultan says:

    ben takvimlerde bahsediyorum aslında:) teorik olarak aynı olguyu tekrarlıyoruz gibi… ama bu açıdan bakınca daha belirgin:) kendi etrafındaki turu daha uzun.. ya da öyle bişi:):)
    kitap hakkındaki bilgi için de teşkkürler:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir