His Dark Materials trilogy- Philip Pullman

Bitmesin bitmesin diye içimden mızıldanırken yine de Witch’s dreem dün bitti. Böylece yanımda getirdiğim ikinci kitaba başladım; American Gods… Bir yandan okuyup bir yandan da eyvah bu kitap ne kadar kalın olsa da bana yetmeyecek bu seyahatin sonuna kadar diyordum.
Diyordum ki, salıncağımın yanından geçmekte olan onyedi yaşındaki arkadaşım Adam Sinan aniden durdu ve bana eğer istersem bir kitap daha doğrusu bi üçleme önerebileceğini söyledi. İngilizce mi ama dedim, evet dedi. Hımmm bi bakayım o zaman dedim biraz ümitsizce (ve bunu belli etmemeyi umarak). Adam otuz saniye içinde kitapları bulup getirdi.

His Dark Materials trilogy- Philip Pullman
Hemen ilk kitaba başladım, Northern Lights. İlk on sayfaya geldiğimde şaşkınlık içindeydim, kırk sayfaya varınca artık dayanamadım, bu bir tesadüf olmaktan öteydi. Hemen yazarını araştırdım ve fantastik dalında birbaşka dahi ile daha (Neil Gaiman’dan sonra) tanışmakta olduğumu anldım.  Zaten okuduğum ilk kırk sayfa bunun kanıtı olmuştu bana. Müthiş bir konu, harika sade bir anlatım. Yine birçok sembolle karşı karşıyayız. İşin ilginci Witch’s dream ile venezuella büyü dünyasına dahil olmuştum boyluboyunca, bu kez İngiltere fantastik büyü dünyasına konuk oluyorum.

Sanırım zaman içinde söyleyecek çok şey çıkacaktır. Ama en güzeli şu an artık kitabım biterse korkusundan kurtulmuş durumdayım 🙂 Ve en ilginci içimden geçeni, beklediğimden çok daha müthiş bir serüvenle taçlandıran Adam’ın telepatik olarak beni anlamış olması 🙂

*

Hani şu 3.boyut ve perde olayını bilirsiniz. Perde iner ve oyun başlar! Çünkü öncenizi, sonranızı, amacınızı unutursunuz ve yeni piyesin bir rolü olursunuz. Oyunda/rolünüzde başarılı olmak ve perde yeniden kalkmadan önce seyircilerden yüklü bir alkış almayı umut edersiniz. Aslında oyunla ilgili pek çok kişi, senaristi, yapımcısı, yöneteni, teknik ekip diğer oyuncular, seyirciler vs hepsi aynı beklenti içindedirler ve başarının herkesin kendi payına düşeni iyi yapmasıyla gelebilecek bölünemez bir bütün olduğunu da biliyorlardır.
Güzel, perde olayını tiyatro ile özdeşleştirince açık biçimde anlıyoruz. Yine de… Eh işte yine de bu “unutma” olayından çok şikayetçi olanlar var, çaresini arayanlar (fallar, kehanetler, mistik mıstık pek çok yolla) var, demek ki tiyatro örneği tam içe sinmemiş diyorum. İşte bu yıllar önce okuduğum trilojide öylesine güzel biçimde sunulmuştu ki; “neden bilmeden yapmak, yaşamak zorundayız” sorunsalı, herkes benim gözlerimle okuyabilsin isterdim. Hiç de felsefi bi yanı yok ya da her şey kadar var, aslında her şey fizik! Şimdi söylesem aa bu çok basit canım aşikar dersiniz 🙂
Yine de söyleyeceğim, kendim için, bi daha unutmayayım diye. çünkü ne olacağını, ne yapmanız gerektiğine dair kesin bilişiniz olduğunda o şey anında minik bi atom altı parçacığı gibi şekil değiştiriveriyor. Yani geçmiş olsun oluyor. Senaryonun bunca anlık olarak update edilebilmesi size de benim gibi, gücümüz hakkında fikir veriyor mu?

2 Yorumlar

  1. Keyifle okudum :)) Çok güzeldi gerçekten. Teşekkürlerimi sunarım..

  2. says:

    Muhteşemdir evet, bitmesin dedirtenlerden 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir