Evrilme hangi yöne?

Düşünüyorum da, insanın birleşiklikten ayrılıp tekil (birey) hale gelebilmesi muazzam bir çaba gerektirmiş olmalı. Tüm duyu organlarını kısıtlamak, sınırlamak, her türlü biliş hissini yok saymak ve yok yerden şüpheler geliştirebilmek için insan nesli binlerce yılda olağanüstü uğraşmış gibi geliyor artık bana. Zaten eski mitleri okuduğum zamanlarda “birey olma” mücadelesini derinden hissetmiştim, içim sızlamıştı fakat o zamanlar bunu birazcık “yükselme” gibi algılıyordum sanırım yani lineer bir bakış açısıyla, bitki-hayvan ve insan gibi bi sıralama içerisinde zorlukla tırmanılan bir aşama gibi görmekteydim birey olmayı.

Oysa şimdi Birey olmanın tekilliğini, çok boyutluluktan bir kısıtlama, birleşiklikten, sonsuz şefkat ve güvenden geriye düşen bir sınırlama hali olarak da algılamaya başladım. Şüphesiz her ikisi de bir evrilme durumu, sadece başlangıç gelişme ve sonuç bölümlerinde bir değişim var, daha doğrusu her iki hissim de aynı anda doğru; çünkü olayı daha bir bütünsel görebilmeye başladım.

Sanırım buna kutlu buluşmam diyebilirim 🙂

*

Hücrelerimiz bizi dinliyor. Onları aramamızı bekliyorlar.

Telefon numarasını biliyor muyuz?

Biliyoruz: saf niyet

Saf niyet, yani onlara(bütünlüğümüze) olan aşkımız.

Her şey böyle basitken meseleleri bu kadar karmaşık hale getirebilmiş olmamıza şaşıyorum. Şimdi ben bu basit bilgiyi anneme söylesem bana güler. Araya onlarca latince-farsça-arapça kelime, binlerce uygulama talimatı, diplomalar, bilgece bazı laflar tıkıştırsam olur mu acaba? Hala aynı basit şeyi söylemiş olabilir miyim: Hücrelerin seni dinliyor!

Sanırım bu işin sırrı her zamanki gibi uygulayarak göstermek

Don Juan’ın dediği gibi Gizemlerle bezeli dünya! Hay bin galaksi köftesi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir