Büyücü Benlik

Her birimizin içinde bir büyücü-o ben-im var. Ancak o ne zaman dışarı çıkar biliyor musunuz? Tüm öğrenilmiş çareler tükenip, ölümden önceki tüm zaman bittiğinde, “buraya kadarmış”sözleri dudaklarınızdan döküldüğü an (üstelik artık ne üzüntü ne korku ne de umut yılanı yoktur bu sözlerin tınısında-belki çok hafiif bi hüzün), işte tam o AN, büyücü benliğiniz ortaya çıkar, gerekeni şimşek hızıyla yapar. Gözlerinizle takip etmeyi ummayın bile! Sadece o geri yerine (içinize) döndükten sonra değişen durumu görebilirsiniz. Hayretle ağzınız açık kalır. Orada bi şey olmuştur ama nasıl? :))))
(not. dikkat edin ağzınıza sinek kaçmasın)

**

Bir yerde durduklarında, aradan geçen zaman Alev’e bir ömür gibi gelmişti. Kendisini güçlü kollarıyla kıskaç içine almış olan adam hiç zorluk çekmeden onu arabadan çıkardı. Araba yeniden tozu dumana katarak ileri fırladı. Alev etrafa göz attı, kimselerin olmadığı bir tepeydi orası, akşam hafifçe inmeye başlamıştı.
Serbest kalmak için gayrıihtiyari bir silkiniş yaptı ama bu, mengenenin daha da sıkı…şmasından başka bi işe yaramadı.
Adamın bütün hareketleri profesyoneldi, duygudan eser yoktu, hatta kaba bile değildi!
Kadını sürükleyerek tepenin üstüne kadar götürdü. Kenara yaklaştıklarında oranın denize ve kayalıklara yaslanmış bir uçurum olduğunu anladı Alev.
Zihni ancak o anda durumu kavradı.
İlginçtir; ölümü düşündüğünde hep aklına gelen ‘buraya kadarmış’ cümlesi gelmemişti bu kez, tam tersine, hiç tanımadığı bir duygu kapladı içini. Ona duygu bile denilemezdi aslında, ne olduğu bugüne kadar tanımlanmamıştı Alev’in bellek bankasına.
Adamın kasları son bir gerilimle hareketlendi, kadının bedenini hafifçe yukarı kaldırdı, tam aşağı fırlatacağı anda garip bişey oldu.
Daha sonra Alev bunu şöyle anlatacaktı; çünkü olayı ondan başka görmüş olan tek kişi uçurumun dibini boylamıştı: “İki kolum arkamda bitiştirilmişti, kıpırdayamaz haldeydim, bir an ayaklarım yerden kesildi. İşte o an, üçüncü bir el gördüm tam alnımın hizasından uzandı ve adamın iki gözünün ortasına şiddetli bir yumruk indirdi. Adam havaya uçarken ben de savruldum ve yine o el beni tuttu ve toprağın üzerine sağlamca koydu. Adamın çığlığı kulağıma geldiğinde herşey çoktan olup bitmişti. Ortada el filan yoktu. O el diğer ellerime benzemiyordu, bulutumsu bir yapısı vardı, saydam olmaya yakın, uçuk gri renkliydi ve o yumuşak görüntünün bu kadar güçlü olmasını asla beklemezdiniz!”

Her nasılsa hayatta kalmış olan kadın, tepeden aşağı doğru sakin adımlarla yürüdü. Belki de şok etkisindeydi, bilinmez. Bir telefon sesiyle uyandığında ana yola çıkmış, otostop yapmaya hazırlanıyordu.
-Henüz yayımlanmamış bi romanımdan-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir