Sevgili okuyucu, Anayurt Lemurya serisinin bu ilk kitabına Laniakea ismini vermemin kısa gerekçesini duymak isteyebileceğini düşünüyorum. Kitabı yazmaya başladığımda yaklaşık 15000 kelime civarına gelene dek dosyanın ismi Boyutlar arası Yolculuk idi fakat bir sabah aniden onu değiştirip “İsimsiz roman”a dönüştürdüm. İsimsiz’le yaklaşık otuz bin kelimelik yol aldığımda, oluşan enerji kendine isim talep etmek adına üzerimde güçlü bir baskı uygulamaya başladı ve yine bir sabah ya da akşamdı bundan emin değilim onun adını Laniakea olarak değiştirdim.
Kitabı yazdığım süreçte güneşimizin bağlı olduğu Samanyolu galaksisinin içinde yer aldığı devasa bir süperküme keşfedildiği haberini okumuştum, ona verilen isim beni şaşırttı çünkü ben bu ismi bir yerlerden anımsıyordum. Biraz düşününce Laniakea’nın Huna bilgisinde sonsuz cennet anlamında kullanıldığını hatırladım (hatta onun hakkında yazılmış küçük bir özeti de kitabın sonundaki gri sayfalara ekledim), ilginç geldi, gülümsetti ve unuttum gitti. Bana hep böyle olur.
Unuttum zannedermişim aslında! Size tüm hayallerin, vizyonların ve yeni diye iddia ettiğimiz her şeyin unutulmuşların çorbasından çıktığını, onun sadece yeni bir bağlanış gerçekleştiren eski olduğunu söylesem nasıl karşılarsınız? Simya diyenleriniz, sentez ya da mucize diyenlerimiz olabilir. Her neyse… İki şey arasında; her zaman anlam bulma, anlam verme ve üstelik tüm anlamlara takıntılı biçimde bağlı kalma özelliğimiz duvar gibi yükselmekte, üstelik ayrılığın keyfiliğini yalanlarcasına dik ve sağlam durmakta. İyi ya da kötü demiyorum, sadece ne yaptığımızı hatırlamadan geçmek istemiyorum.
Aynı şey başlangıç ve sonlara takıntımızda da rahatça görülebilir. Lineer düşüncenin boyutunda bizim için konumlar; başlangıç ve son, geçmiş ve gelecek hayati derecede önemlidir. Önem kelimesi hafif kalır. Bunu neden yaparız? Bence anlam vermek için kullandığımız araçlardır bunlar ve anlam insanın kendine değer biçmesi için gerekli bir ön şart gibi neredeyse. Yaşamaya değer bulmalıyız hayatımızı aksi takdirde ölümden korkmayız ve ölümden korkmazsak tüm mizansen boşa gidebilir! Tabi iddia ettiğimizin aksine bilinmeyenden, kaybolmaktan da korkarız biraz, oysa Büyük Merkezi Güneş iki düşüncenin arasındaki boşluktadır.
Kitabı bitirdiğimde bir başka haber kaynağında Laniakea’yı keşfeden astronomun Hawaii üniversitesinde çalışan ve Hawaii dilinde uzman olan biri olduğunu okudum. Hay Allah olayda en azından çıkarmaya çalıştığım gibi bir gizem yoktu! Eski batı düşüncesinde insan bilemediğinde, cahilliğine gizem adını veriyordu oysa şimdilerde Doğu ve Batı, her biliş ile bilinmeyenin -bilinme hızının kat be kat üstünde- büyüdüğü konusunda fikir birliğine vardı. Belirsizliğe ve boşluğa saygı ile bakmaya başladı belki de insan dört boyutlu algısını çatlatmak istiyor artık. İçimde sevinçli bir çocuk evet evet diye bağırıyor fakat beşinci ve sonraki boyutlar lineerlik içermediği için saymayı da bırakmanız gerekiyor.
Me ke aloha pau ole (Sonsuza kadar dost kalalım)
Sa