Şaşırtıcı rüyalar

Şaşırtıcı rüyalar

9.10.03 de gördüğüm rüya

Büyük ve modern bir hastane ya da üniversiteye benzer bir yapının içinde küçük bir oda var. Burada bir iş ya da deneme yapıyorum; bu hem izinli hem de illegal gibi bir şey. Koridorlardan geçip odaya geliyorum içeri giriyorum, tam karşıda büyükçe bir fotokopi makinasını andırır bir alet var. Sol duvarda ise tam diktörtgen şeklinde duş kabinine benzer bir yer. Kapısı yok. Su yukardan aşağıya milyonlarca ince çizgi şeklinde, akmadan ve ses çıkarmadan iniyor. Bir çeşit ışık, hologramı çağrıştırıyor. Üzerimdeki elbiseleri çıkarıyorum o duş yerinde banyo yapacağım. Bu arada kapı çalınıyor. Aslında kapı açık olmasına rağmen kişi içeri giremiyor, ben çıplak olduğum için hafifçe aralıyorum. Babamın ben çocukken daha sinirleri bozulmadan önceki kilolu ve şakacı hali. Bana yönetimin araştırma sonuçlarımızı merak ettiğini, artık onlara bir açıklama yapmamızı beklediklerini söylüyor. Bu arada bana yardımcı olan genç bir kız varmış, onun sigortalı olup olmadığını da soruyorlarmış.

Ben o kızcağızın iş saatlerinden sonra yardıma geldiğini ve bende çalışır görünmediğini söylüyorum ve araştırma sonuçlarımı da yakında bildireceğimi söyleyip kapıyı kapatıyorum.

Duşun önüne geliyorum tam o garip suya girecekken o ince su/ışık çizgilerinin üzerinde yazılar olduğunu fark ediyorum. Okunaklı, şiir gibi bir yazı derken ağır fizik formulleri ve matematik hesaplar akmaya başlıyor. Bu beni şaşırtsa da şok edici değil. Adımımı atıp o tuhaf ışık yağmurunun altına giriyorum.

Aslında bu sabah bir başka rüyayı hatırlayarak uyanmıştım, onu nereye yazdığımı henüz bulamadım. Gerçi yeniden yazabilirim çünkü gayet net olarak hatırlıyorum.

Evet şimdi onu da buldum, bu daha eski bir rüyaymış (1999) ve Sırıtkan Kırmızı Ay’da kullanmışım.

“Küçücük bir oda gibi , eskiden tabutluk tabir edilen ölçülere yakın bir mekandayım. Kapı yok, onun yerine kedi, köpek kapısı gibi dar bir aralık var yalnızca. İki büklüm duruyor gibiyim, karanlık değil, ancak rahatsız bir duygu var içimde. Ayrıca buradan hiç çıkamayacakmışım gibi ümitsiz bir durumdayım, çünkü o aralık benim vücudumun geçmesine kesinlikle müsait görünmüyor.   Sonra dışarılardan -geldik, herkes gemiden çıksın- gibi bağırışlar geliyor kulağıma… Dar aralıktan dışarı bakınca bir iki kişi görüyorum, beni de uyarıyorlar oradan çık diye, umutsuzca dar aralığa yaklaşıyorum, kapı olsa çıkardım, çıkamayacağımı anlamıyorlar mı, benimle alay mı ediyorlar diye düşünüyorum. Fakat nasıl oluyorsa ilginç bir şekilde hiç zorlanmadan çıkıyorum.

Bunun bir uzay gemisi olduğunu gözlerimle değil söylenenlerden algılıyorum. Dışarısı hayatımda hiç görmediğim hatta bir filmde bile görmediğim kadar değişik bir yer; Çok aydınlık ama güneş yok. Göz alabildiğine uzanan sarı kumdan vadiler ve tepeler, başka hiçbir renk ya da ayrıntı yok, ayağımı bastığımda kum hissi olmuyor, elastiki bir zemin, ayağım hafifçe batıyor ve sonra alttan itiliyor ve ayağıma hiçbir şey bulaşmıyor. Benim gibi kadın erkek bir çok tanımadığım insan inmiş gemiden… Sonra aniden tepelerin arasındaki inanılmaz büyüklükteki, amorf şekillerde yüzme havuzlarını görüyorum (ya da gölet). Su müthiş berrak, mavi ve  çok ama çok derin. Bir süre havuzun kenarlarında, tepelerde yürüyorum ve bir şekilde ayağım kayıyor ve çok yüksekten suya düşüyorum. İçimde hiçbir korku ya da şaşkınlık hissi yok, her şey son derece doğal geliyor bana. Suyun içinde benim gibi yüzen başkaları da var.”

7 Yorumlar

  1. Turan says:

    Birinci rüyani söyle yorumluyorum: Ne yaptigini herkes bilmesine ragmen iceriligini hic kimse ya fark etmiyor, ya da anlamiyor. Baba disa karsi kurallari temsil etmeli. O sunun icerisindeki garip formüller senin ic dünyani temsil ediyor. Ic dünyan ile disa dönük yaptiklarin arasinda büyük fark var.

    Sana bi sorum olacak. Sen kendinin yeterince anlasildigini zannediyormusun?

    1. says:

      Rüyayı gördüğüm yıllarda pekanlaşılmıyordum sanki.

  2. Turan says:

    Insan yaza yaza da kendini gelistiriyor. Yazmak bir evrimsel olaydir. Seni tanidim taniyali yazilarini sürekli severek okumusumdur. Hepsini tam anlamasam da yine de cok güzel yazilar yaziyordun ve halen de yaziyorsun. Yazilari analamak sirf yazarin elinde degildir, okurun da üc asagi bes yukari ayni seviyede olmasi gerekiyor, en azindan kullanilan terimleri bilmesi gerekiyor. Senin terimlerini anlamayan biri icin seni anlamak tabii ki zor olabilir.

    Baska birsey daha var, o da kendini sürekli yenilemeye calisman oldugudur. Senin yenilikci oldugun kadar sana hizimiz yetmiyor. Cok üretken birisin…

    1. says:

      Şüphesiz anlatan ve anlayanın frekansları en azından yakın olmalıdır. Gurdjieff de bunu gayet güzel tarif etmişti, biz de bi ömürlük deneyimimizde bunu gördük 🙂
      Beni dışardan bakan zeki bir kadın şöyle tanımlamıştı eski tıllarda:”Sibel sen hep kendine challange halindesin!”
      O söyleyince ben de kendime dönüp baktım ve onu haklı buldum :)))nn1

  3. Hightech says:

    Seneler onceki yazınızı şimdi group okudum. İki rüyanızda daha evvelki enkarnasyonuzla ilgili.
    gibi görüyorum. Gurdjieff in dediği aynı şeyi anlamak için aynı frekansta olmalıdır yoksa birinin dediğini diğeri başka anlar.Yarışta önde olan varlıklar artık kendiyle challange halindedir.Bu bizlerde böyledir.Yazılanları okuyanların söyleneni anlamasını beklemek
    hayal ötesi bir şeydir yani sonuçta işık olan varlıklar aydınlattiklarıyla yetinmelidirler.
    Yoksa hayal kırıklığına uğrarlar.Insanın kendiyle yarış içinde hem çok güzel hemde çok
    yorucu olur. Birde şu anki bazı yazılarınızda ki sorularınızın cevaplarını biliyor olmak
    yani yaratıcıya bir nebze ulaşabilmiş olmak insana bu dünyada ne işim var dedirtiyor.
    Bu yazıyı size bir nebze ışık olmak ve bu dünyada yanlız olmadığınını bilmeniz için yazıyorum. Selamlar ve sevgiler.

    1. says:

      Merhaba, şimdi rüyayı okudum ve ilk kez ne ile ilgili olduğunu net biçimde anladım,bu tamamen bu hayatımla ilgili kozmik bi rüyaymış, bunu bana işaret ettiğiniz için size minnettarım. Zaten her zaman bana yalnız olmadığımı hissettirmişsinizdir.
      Bu aralar yeniden dünya değiştirdim! durumum bir yönüyle çok ümit var çünkü daha önce hiç bilmediğim bir yerdeyim; öyle ki yer ki bana verdiler ancak içii döşemeyi tamamen bana bıraktılar. Bu büyük bir onur haliyle fakat daha önce bilmediğim bi şeyleri nasıl görselleştireceğimi, şeylerin bizatihi içindeki zeki yan ile nasıl bir ortaklık kuracağımı, daha önceden bilmeden yapıverdiğim şeyleri şimdi nasıl niyetli biçimde oluşturacağımı tam bilemiyorum ama zaman kısıtım yok en azından. Sizin gibi tanıdığım tanımadığım desteklerim de var 🙂

  4. Hightech says:

    Bluebox taki sorunuzun cevabını oraya yazdım okuyabilirsiniz. Motorlarla ilgili sorularınız basit
    ve Üni. verdiğim derslerden biri zaten o konularlar.Müsait bir zamanımda onuda yazarım.
    Sevgiler saygılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir