Sanal Geçişler Nedir?

  • 9. Bu kesintili yolda “gerçekliğin” sabit bir edimsellikten değil, bilebileceğimiz bir takım edimsellik olasılıklarından ibaret olduğu dünyada, bir parçacığın hareketini ne kadar derinden incelerseniz o denli anlaşılması zor hale gelir. “Anlaşılmazlık” kuantum hareketinin en büyük sorunudur; daha büyük sorun ise bütün o kayıp olasılıkların nereye gittiğidir!
  • 10. Doğanın türlü olasılıklarından biri hangi aşamada ve niçin , kendini “gerçek şeyler” dünyasında sabitler?

            Olasılık dalgası görünümündeki bir elektron bir yörüngeden diğerine geçmeye niyetlendiğinde, gelecekteki durağanlığına yönelik, sonunda yerleşebilme olasılığı     olan tüm yörüngelerin nabzını aynı anda ölçer! (Zilli Kız örneği!)

            Bu yoklama mahiyetinde etrafa gönderilen dokungaçlara sanal geçişler denir.            Elektronun sonunda geçtiği kalıcı evine ise “gerçek geçiş” deniyor. 

  • 11. “Sanal geçişler” enerji tutmazlar ve bu yüzden de enerjiyi daha ileri gitmeden tersine çevirirler. (Yukarıda dokuzuncu maddedeki “bütün kayıp olasılıklar” tanımı sanal geçişler için kullanılan bir ifade.)
  • 12. “Çok dünya” kavramı, her birinde bir versiyonumuzu bulabileceğimizi ve bu farklı versiyonların farklı olaylar zincirinin gelişmesini sağladığını öne sürer. “hiçbir kayıp olasılık yoktur!” Bunun izlerini evrimin mucizevi ilerleyişinde görebiliriz. Az ömürlü iki mutasyon uzun ömürlü (asıl geçiş) bir melez oluşturabilir. Biz insanlar büyük bir olasılıkla böyle iki “sanal türün” melez birleşmesinden oluştuk.
  • 13. Eğer tüm potansiyel şeyler tüm yönlere doğru sonsuz olarak uzanıyorsa bunlar arasında bir ayrılık olabilir mi? Bütün şeyler ve bütün anlar her noktada birbirleriyle temas halindeler; “tüm bu sistemin BİRliği onu mükemmel kılmıştır. Parça bütünde ve bütün her bir parçadadır. Zaman ve mesafeler anlam yitirirler. Kuantum şu ana kadarki en büyük kavramsal meydan okumadır.

Çalışmamın bütünü için; bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=203

Sanal geçişlerin enerji tutmamaları ve sonunda “gerçek geçişe” ulaştırmalarına rağmen bi anlamda maliyetsiz olmaları ilginç değil mi?

Dalga, eneriyi taşıyan titreşim değil miydi? Olasılık dalgası daha farklı bir amaçla kullanılıyor olmalı. Ve bu durumda henüz enerjiyi taşımaya başlamamış! “yoklama mahiyetinde etrafa gönderilen dokungaçlarbu cümle bana ilk okuduğum yıllardan beri sihirli bir etki yapıyor, hatta bir kitabımda bu dokungaçların yani sanal geçişlerin, onu yanlışlıkla görenler açısından MUCİZE olarak adlandırılabileceğini önermiştim.

Sanal geçiş ve gerçek geçişi, günlük hayattaki karşılakları ile değerlendirecek olursak, bir kişinin “karar” aşamasındaki hayallenmeler diyebileceğimiz hatta halk arasında “boşa koydum dolmuyor, doluya koydum olmuyor!” sözü ile ifade edilen pozisyon Sanal Geçiş’lere uygun düşer galiba.

Hatta çok sevdiğim bi arkadaşım istediği şeyin gerçekleşmesini hiç önemsemezdi; çünkü o hedefle ilgili, günler gecelerce süren olasılık hayallenmelerinin gerçeğinden çok daha zevkli olduğunu iddia ederdi. O zamanlar bu durumu hoş ve ilginç bulmuş olmakla birlikte, onun tembelliğine de yormuştum biraz.  Oysa şimdi bakıyorum da maliyeti olmayan bir yöntemmiş :)))

Zohar, kuantum benlik kitabında bunu”zilli kız” komik ismini verdiği bir örnekle açıklar. Şu an kitap yanımda olmadığı için ben özetlemeye çalışayım :

Kendisine en uygun eşi seçmek isteyen bir hanım kızımız var onu Dome meydanı gibi bir şehir meydanın ortasında farz edin. Bu meydana bakan birçok ev ve otel odası var. Hanım kızımız bu kararı vermek için kendini odakladığında bu meydanı çeviren her evin içinde bir başka erkekle birlikte oluyor, öyle bir eşzamanlılık var ki, dışardan gözlemleyen birisi, kızımızın aynı anda tüm balkonlarda potansiyel eşiyle birlikte görebiliyor. Buradaki vurgu, kuantumun eşzamanlılık, parçacığın dalga hareketi ve potansiyeller denizine yapılıyor doğal olarak. Kişinin zihinsel ve tekil olarak düşünebileceğinin milyon katı bir potansiyele aynı anda giriş çıkış yapılıyor. Bu işleme sanal geçişler ismini veriyor ve neredeyse kişiye hiç enerji kaybettirmiyor. Neden? Çünkü hanım kızımız kendi düşünme kanalını -bilinçli olarak-kullanmıyor. Bu yoklamaların sonucunda (kız bundan habersiz) söz konusu dalga, olasılığın biri üzerine çöküyor. İşte o anda birden kızın içine en uygun eş doğuveriyor.

Bu durumları genelde bilinçli olarak açıklayamadığımız defalarcasını yaşamışızdır. Dalganın çöktüğü olasılık, elektronun gerçek evine geçtiği yer oluyor ya da kişinin sebebini bilmeksizin emin olduğu ve karar vermekte tereddüt etmediği, bazı başka kaynaklarca “bilme hali” denilen durum oluyor. Bütün bu örneği ve bilgiyi bir başka bilginin terminolojisine çevirecek olursak; Niyet, en uygun olasılığı avlıyor hem de zahmetsizce. Buradaki en önemli husus, bilinçli bir çabanın olmayışı ve dalga fonksiyonuna geçmek için kendini nötr (beklentisiz, endişesiz) hale getirmek ve bir süre bu pozisyonda beklemek.

7 Yorumlar

  1. orlando says:

    Sanal geçiş bahsinde ben, hayal kurmanın sanki biraz erk harcatan bir eylem olduğunu düşündüğümden, bunun yerine, imgeleme yada imajinasyon kavramlarını tercih ediyorum nedense..:)

  2. says:

    Arada lisan farkının dışında ne gibi ayrımlar var?

    Bu arada şu başlıktaki https://sibelatasoy.com/?p=126 ilk yoruma da bi göz atalım, bana sanki bişeyler çağrıştırdı, ne dersin?

  3. orlando says:

    ben, imgeleme yada imajinasyonu, yeni yaratı ve durumların sanal yapılanmaları, oluşum antremanları gibi algılıyorum.hayal kelimesi ise çok daha geniş bir anlam içeriğine sahip .geçmişe dair hayallenmeler, isteklerimiz, şöyle olmasaydı böyle olsaydı ne olurdunun kurguları vs gibi..

  4. says:

    Söz konusu dokungaçların, zaman okunu taktıklarını sanmıyorum, yani geçmişe doğru da sanal geçişler yapılır, hatta D’nin “özetleme” işi tam da bu işleme benziyor sanki?

  5. orlando says:

    elbette geçmişe doğruda sanal geçişler yapılır.danah zohar ın “kuantum benlik” kitabında, kendi çocukluğuna gidip, o küçük kızçocuğunu iyileştirmesi örneğinde olduğu gibi..sanırım anlatmak istediğimi doğru ifade edemedim hala:) öyleyse şöyle bir örnekten yola çıkayım.annem, günün büyük bir bölümünü, keşke hayatım böyle olmasaydı, şunlar şunlar yerine bunlar olsaydı, eski dostlarımdan ayrılmasaydım, bursa ya yerleşmeseydik, vs vs gibi sonu gelmeyen düşünceler içinde ve bunların yerine olmasını istediği hayalleri koyarak, kah ağır hüzünlerle, kah o hayallerin anlık mutluluklarıyla geçirir.tüm bu uzun süreçlerde, ne denli yorulduğunu ve tükendiğini görürüm..hayal/hayallenme kelimeleri de bende bu nedenle, boşa ve gereksiz enerji kaybı olarak çağrıştırır kendini..sanırım ben sonuçtaki kazanca bakıyorum..dj örneğindeki özetlemede kartala yem olmaktan kurtarır bizi.sanırım fazla faydacı biriyim:)

  6. says:

    Hayır, harika düşünen ve b-ağ kuran birisin.
    Tabi ki şikayet ve sızlanma türü şeyler buradaki hayallenme tanımına girmiyor, ancak aralarda “bi şey nasıl olsa hoşlanırdı” kısmını gerçek bir hayale dönüştürebiliyorsa, o zevki yaşamış gibi alıyor olması gerekir ve bu bölüm de ona enerji kaybettirmez diye düşünüyorum.
    Senin kastettiğin farkı anladım, arada hem çok ince bir nüans hem de dağlar kadar büyük bir nüans var, evet 🙂

  7. […] Buna kararsızlık diyemeyiz henüz, normal bağımsız bir insan olarak kendimizi “sanal geçişler” yapmaya olanak verecek biçimde nötr bulunduruyoruz. Bu işlem fazla sürmez, sanal […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir