Rüyalama Merkezinden notlar

Bu hafta kampta hep BAKçılaar vardı, defalarca birlikte oynamıştık belki böylece bilinmeyen bi dil birliği vardı aramızda,aynı gece dördümüz de rüyamızda birlikte olduğumuzu gördük. Sevgili Şenay, görüşmecilik yolunda kararlı adımlarla yürüyor, hatta benim bir rüyamı bile analiz ettiler gece muhabbet seansında.
Rüya çalışma saatlerinde ise her rüyanın çözülmesi yunus gösterileriyle kutlandı.Hava güzeldi biz güzeldik. Sonunda tuzlu suda yunup nötrlendik kendi yolarımıza gittik.

*

Ben, niyete güvenmeyi seçtim. Bu sebeple “bozma/zarar görme” vs gibi şüpheleri geride bıraktım. Niyetimi açık ve net olarak bilemesem de şaşırtıcı düzeyde isabetli deneyimleri yaşatır.Yani seni de niyetin, senin için tam da gerekenleri planlamaktadır. Burada bizim yapabileceğimiz kendimizi kasmamak, sabırsızlık göstermemek ve anın getirdiklerinin kıymetini bilip bunun için teşekkür etmeyi unutmamaktır.

*

LD’nin İktome’den bahsetmesi üzerine, Florinda’nın Shabano kitabındaki kabile reisinin isminin de İktome olduğunu hatırladım ve o dünyadan gizli kabilenin de bu durumda Siyu olduğunu çıkarsadım. Kitaptan ilk aklıma gelen sahne, kadının doğan çocuğunu nasıl ağacın altına gömdüğü ve yaşamla ilgili verdiği dersti. Aynı anda aklıma Grace Anatomy dizisinden bir bölüm geldi, orada bir intörn doktor çocuk doğurmuştu, avuç içi kadardı, nefes bile alamıyordu ancak inatla onu yaşatmak istedi, yine doktor olan çocuğun babası vaz geçip gitti, mütehassıs doktorlar kibarca bebeğin şansı olmadığını söylediler ancak intörn dr olan anne sağduyusunu kaybetmişti ama yine de karar onundu! Bebek defalarca ameliyat edildi! Yaşamın nereden (doğal olandan) nereye (modernlik denilen) geldiğini, insanların insan yaşamına verdiği önemin fena halde değişmiş olduğuna dikkatim yoğunlaştı. Canlı bebeği gömmekten, zaten nerdeyse yaşamayanı hayatta tutma inadı arasında hangisinin sevgi olduğuna dair acaip bi bocalama yaşadım.
Sonra birden Kuzeyde bebekleri doğduklarında donmuş su birikintileri içine attıkları, güneyde çöl kumlarına gömdükleri geldi birbiri peşi sıra. Kuzey insanları o soğuk suyun bir aşılama olduğunu söylüyorlardı, eğer bebek güçlüyse hayatta kalıyordu ve onu bir insan yapmak için kabilesinin ona vereceği emeği hak ediyordu.

Bütün bu örneklerden eskiden yaşam şartları çok zordu, kıtlık-fakirlik dönemiydi sonucunu çıkarıp esas olanın intörn annenin durumu olduğunu söyleyenler çıkacaksa onlara şunu sormak istiyorum; “yani dünyada şu an artık zenginlik mi var?”
Sessizlik… Ama gerisinde çağlar boyu yüklenen deneyimlerin dindirilemez çığlıkları ve hıçkırıkları var. Bu sessizlik değil çaresizlik
(Rüya ve vizyonlar-henüz yazılmakta olan bir kitaptan)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir