Palyaço!

Bundan ne kadar kaçınırsam kaçınayım peşimi bırakmayacak. Durumu görmezden gelmenin imkanı yok.

Kendimi çok yalnız hissediyorum.

Tanıdığım, bildiğim herkes BENim.

ve aynı zamanda

herkes beni var ediyor. Beni gören, bilenler sayesinde bu hayali sürdürmek durumunda kalıyorum! Beni çağıranlara cevap vermek zorunda hissediyorum.

Her şekilde yalnızım.

Artık kendimi kandıramıyorum.

Hayır bu konuda kendimi kandıramıyorum.

Varoluşum elimden kayıp gidiyor. Buna karşı değilim, eğer olsaydım kendimi ikna etmenin yolunu bulabilirdim.

Sadece bir an önce olup bitmesini istiyorum.

Sevinç ve hüznü aynı anda yaşıyorum. Bu duygunun bi ismi yok sanırım. Ya da ben bilmiyorum. Hayır nötr olmak da değil. Her nefeste bir sevinç bir hüzün var.

Kendi çevremdeki dönüşüm her an daha yavaşlıyor.

Ve bunun her saniyesini seyretmek zorunda kalıyorum.

Kendime çaresizce elçiler gönderiyorum; “başkaları var, onlar için bişeyler yap” diyorlar. Hangi başkaları?!!!

Altı sene önce Sırıtkan Kırmızı Ay’ın en önemli bölümünü yazdığım gece, sabaha karşı bu duygu gelmişti. O zaman dehşete düşmüştüm! Saçma bir vehim gibiydi şoku atlatınca. Oysa altı sene sonra, şimdi, dehşete düşme lüksüm bile yok.

Palyaço gibi; hüznün komedisi…

2005- günlükten

Anasının Karnından Dizisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir