Özgür bir toplumda bilim

İki SORU

Bilim konusundaki her tartışmada ortaya çıkan iki soru vardır;

 

(A) Bilim nedir? • nasıl ilerler, sonuçları nelerdir, standartları, usulleri, sonuçları öteki alanların standartlarından, usullerinden, sonuçlarından ne bakımdan farklıdır?

(B) Bilimi bu kadar yüce yapan nedir? – bilimi öteki varoluş biçimlerine kıyasla daha yeğlenir yapan ve bunun sonucu olarak da farklı standartlar kullanmasını ve farklı sonuçlar elde etmesini sağlayan nedir? Modem bilimi Aristotelesçilerin bilimine ya da Hopi’lerin evrenbilimine kıyasla yeğlenir yapan nedir?

Soru (B)’yi yanıtlamaya çalışırken bilimin alternatiflerini bilimsel standartlarla yargılamamız gerektiği gözden kaçmamalıdır. Soru (B)’yi yanıtlamaya çalışırken incelediğimiz şey bu standartların kendileridir, o nedenle onları yargılarımıza temel yapamayız.

Soru A’nin tek değil birçok yanıtı var. Bilim felsefesinin her ekolü. bilimin ne olduğu ve nasıl işlediği konusunda farklı bir öykü anlatır. Buna ek olarak, bilim adamlarının. politikacıların ve genel kamuoyu “sözcüleri”nin anlattıkları da vardır. Bilimin doğası üzerindeki giz perdesinin hala kaldırılmamış olduğunu söylediğimizde gerçeğe fazla uzak düşmüş sayılmayız. Ama mesele yine de tartışılıyor, günün birinde bilim konusunda alçakgönüllü bir bilginin ortaya çıkma şansı vardır.

Soru B’yi soran hemen kimse yoktur. Bilimin kusursuzluğu varsayılır, kanıtlanmaz. Bu konuda bilim adamları ve bilim felsefecileri, kendilerinden önce biricik Roma Kilisesi’nin savunucuları nasıl davrandılarsa öyle davranırlar: Kilise öğretisi hakikattir, bunun dışında kalan her şey pagan saçmalıklarıdır. Gerçekten de bir zamanlar din-bilimsel retoriğin cephaneliğinde bulunan belirli tartışma ve örtük ikna yöntemleri şimdi bilimde kendilerine yeni bir mekan bulmuşlardır. Bu fenomen, garip ve bir miktar üzücü olsa da bir avuç müminle sınırlı kaldığı surece aklı başında kimse için rahatsız edici bir şey olmazdı: Özgür bir toplumda birçok garip inanışlara, öğretilere, kurumlara yer vardır. Ama bilimin üstünlüğünün onun doğasından geldiği varsayımı bilimin de ötesine geçerek hemen herkes için bir iman nesnesi haline gelmiştir. Dahası, bilim artık tikel bir kurum değildir; Kilise bir zamanlar nasıl toplumun temel dokusunun bir parçası idiyse, şimdi de bilim demokrasinin temel dokusunun bir parçası olmuştur. Kilise ile Devlet artık elbette birbirlerinden özenle ayrılmışlardır. Oysa Devlet ile Bilim iç içedirler.

Özgür Bir Toplumda Bilim – Paul Feyerabend

Burada üzerinde durulan konu insanlığın tam şu andaki noktasında gerçekten çok önemlidir. Bu durum Bilimin kullandığı araçların sorgulanması durumudur ve  kadın-erkek bilim adamı ayrımını içermekle birlikte bundan daha geniş ve vahimdir.

Kişisel görüşüm son yüzyılda mühim miktarını Fizikçilerin oluşturduğu, bilimin her dalından ciddi bilim adamlarının bu yanılgıyı fark etmiş oldukları,  kişilikleri ve yöntemlerini bu doğrultuda sorgulamış olduklarıdır. Tabii bu insanlık için umut verici bir gelişme olmuştur.

Yukarıdaki eleştirel kitap 1987 yılında basılmış ve kitabın hemen bütünü son derece ilgi çekicidir.

Bu konuyu tamamiyle kapsadığını düşündüğüm ve

“Bilimin Kesinsizliği”

Topiğinde yazısından alıntı yaptığım Fizikçi Feynman’ın görüşlerine bir kez daha göz atmak sanırım aydınlatıcı olur. Bakınız: https://sibelatasoy.com/?p=237

Sibel Atasoy

10.03.04

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir