Önemli bir Konu: Nitelikli Çocuk Edebiyatı

Çocuk edebiyatı, Türkiye’de özellikle 2000’lerin başından bugüne çarpıcı bir hızla önemsenmeye, ciddiye alınmaya başlayan bir tür. Artık anne babaların da, öğretmenlerin de kitap seçme ve değerlendirmede ustalaştığı, çocukların okuyacakları kitapları oldukça geniş bir yelpazeden seçme olanağı bulduğu bir ortamdan bahsediyoruz.

Gelgelelim, bir edebi tür olarak çocuk edebiyatı ne yazık ki akademiden ve eleştiri dünyasından hala hak ettiği ilgiyi görebilmiş değil. Bugün çocuk edebiyatını ciddiyetle değerlendiren, tartışan, anlamaya çalışan kişi ve/veya kurumların sayısı maalesef bir elin parmaklarını bile geçemeyecek kadar az.

Ne zaman bu konuyu düşünsem aklıma Türkiye’deki duruma çarpıcı bir tezat oluşturan İskandinav ülkeleri geliyor. İsveç başta olmak üzere bu ülkelerde köklü bir çocuk edebiyatı geleneği mevcut ve nüfusa oranladığımızda hayli etkileyici rakamlara ulaşan çocuk kitapları hem son derece nitelikli hem de çok popüler.

Pippi-uzunçorap

Peki, işin sırrı nedir? Nasıl oluyor da bu ülkelerin çocuk kitapları, son derece cesur konulara değinmelerine ve pek çok ayrıksılıkları olmasına rağmen dünyaca sevilen, çocuk edebiyatındaki yönelimleri değiştirebilmiş edebiyat yapıtları olarak var olabiliyorlar? Bununla da kalmayıp, nasıl çocuk kitapları üzerine oldukça saygın akademik yayınlar ve eleştiriler yayımlanabiliyor? En son söylenecek şeyi baştan söyleyerek yanıtlayalım: Bu ülkelerin çocuk edebiyatını kendisine özgü kılan şey, yazar ve yayıncıların okurlarına, onların birey oluşlarına, özgürlüklerine, kararlarına, tercih yapma haklarına verdikleri büyük önemde yatıyor. Tüm dünyada özgürlükçü çocuk edebiyatı anlayışının ilk örneklerinden biri olan ve yayımlandığı 1945 yılından bugüne hala pedagoji, feminizm ve sansür bağlamlarında tartışılagelen Pippi Uzunçorap’ın bu coğrafyadan çıkması, tesadüf olmasa gerek.

Esinlendirici yazının bütünü için tıklayınız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir