MARmelat Zamanı

Şu anda Gezi parkta oluşan değişik bi yaşam tarzı denemesi de var, dinlediğim kadarıyla fazlaca aksayan bi şey yok hatta çoğu insan ilk kez tatlı bişey keşfetmiş gibiler, diyorlar ki, beklemiyorduk,her sabah yeniden şaşırıyoruz.
Yakın arkadaşlarım hatırlayacaklardır ikibuçuk yıl kadar önce “MARmelat” isimli -açılımı :Marifet meydanı- bir proje yapmıştım, konuyla ilgisi olabilecek insanlara anlattım, tepkilerini ölçtüm, hatta Marmelat’ın bir tv programı olsun, ismi de “güneş dansı” olsuna kadar ilerlettik projeyi sonraki yıl!
Yine de tüm destek ve iyi niyetlere rağmen, kişilerin hayat gailesinde fiiliyata dökülmedi, hazırda bekliyordu.
Şimdi düşünüyorum da meğer zamanını bekliyormuş ve insanların bunu kendilerinin keşfetmesi gerekiyormuş. Gerçek ayma, dönüşüm de böyle oluyor zaten, zorlama farkındalık, zorlama bilgelik yok :)))

geziAcaba daha geniş aurada bu rolleri sen verdin diye latıfe yapan arkadaşlara  derim ki; Kişisel değil ama kurgucuların deneyimin keçi yolunu çizdiğini söylemek yanlış olmaz. Bilimkurgu ve fantastik edebiyatın, edebiyattan öte işlevini zaman zaman paylaşıyoruz.

2013 yılı geleli beri , boğazım, kulağım, çene ve yüz civarında ara ara ama gayet istikrarlı biçimde aksamalar oluşuyor. Bi kısmını atlattık sanırım ancak boğazımdaki kaşınma ve ona bağlı gece öksürüğü geçmek bilmedi, geçenlerde doktora gittim, bana şöyle dedi; isterseniz yumuşak bi karşı çıkma yapalım önce!
Gülmemi zorla tutup, tabi tabi ben de bunu tercih ederim dedim. Şimdilik ılımlı bi takipteyiz, yudum yudum su içip gargara yapıyorum!
Beşinci çakranın anlam ve önemi geldi birdenbire aklıma, hele şöyle bi hatırlayalım dedim 🙂

http://www.sihirlius.com/butunsel-saglik/5_cakra_acma__-_bogaz_cakrasi

*

Olduğunu bildiimiz (sonuçlarından anladığımız) ancak bilinçli eylemler ya da kararlarla deiştiremediğimiz, öngöremediğimiz, kontrol edemediğimiz bir plan işliyor. Plan ya da sistem de diyebiliriz. Toltek felsefesinde TİN olarak dilimize çavrilen kavramı andırıyor bana. Kişisel hissimi sorarsanız, harika ve iyi ki var derim, çünkü şaşırtarak sıkıntıdan ölmemizi engelliyor 🙂

*Bildiğiniz-siz-,  basitçe zihninizin yaratımıydı. Burada Dünya’da tasarlanmıştı, burada Dünya’da geliştirilmiş, arıtılmış ve programlanmıştı.  Siz, veçhelerin en tuhafı olan zihin değildiniz.
(Castaneda-Adamus-sa ve daha bisürüsü-ortak yapım)

Kamusal mekanlar tükenmekte… Acil acil acil demokrasi

*

Bildiğiniz-siz-,  basitçe zihninizin yaratımıydı. Burada Dünya’da tasarlanmıştı, burada Dünya’da geliştirilmiş, arıtılmış ve programlanmıştı.  Siz, veçhelerin en tuhafı olan zihin değildiniz.
(Castaneda-Adamus-sa ve daha bisürüsü-ortak yapım)

Şimdi soru “ Farkında olmak ya da farkında olmamak?” soru bu. Gerçek soru bu. “ Farkında olmak yâda farkında olmamak?”  ve her birinize, bu bölüme başlarken soruyorum. Yanıt nedir? Farkında olmak mı farkında olmamak mı? Farkında olmak ya da olmamak çünkü bulunduğunuz realite, Orta Bölge. Orta Bölgedesiniz.

Bir gözünüz açık, bir gözünüz kapalıyken,  her iki gözü de kapalı insanların dünyasında gezinip, bir sonrasında ne olacağına emin olamadan, uyanışın korkunç namert Orta Ülkesindesiniz (bölge) .Umut için isteğin olduğu ama hala, kasvetli, gri, düşsüz olarak, Orta Ülkedesiniz(bölgedesiniz).

Bu Orta Ülkede, bu ülkede bir gözünüz kapalı olarak, her iki gözü de kapalı insan kardeşleriniz arasında yürümek…

5 Yorumlar

  1. Hilmiye Altıngöz says:

    Merhaba cümleleriniz kafama aşağıdaki cümleleri sıraladı.
    Diyor ki,sistem
    Bütündeki bilgi zerrede.
    Sana hepsini koydum.
    Önce adını,sonra sesini duyacaksın.Rahatsız olacaksın.

    Eğer farkındalığın biraz daha artarsa,dinlemeye başlayacaksın.Daha da rahatsın olacaksın.

    Sonra,rahatsızlığın iyice artarsa bil ki”Farkındalığın” içine girmeye başladın.Çok rahatsız olacaksın.

    Ama garip bir huzur,rahatsızlığına eşlik edecek.Artık tam da Sibel Hanımın belirttiği “bir gözü açık,bir gözü kapalı” haldesin demektir.

    “Farkında olmak”
    Vicdan Bilgisine ulaşmanın,tekamülün yolu.
    “Farkında olmak”
    Zaten varoluşun koşulu gibi.
    Sanki ancak iki göz açılınca sadece “huzur” kalacak gibi.

    Bilmiyorum, biraz düşünsem farklı şeyler yazarmıydım.Sadece son zamanlarda rahatsızlığım iyice arttı.Bildiğim bu.

    Sevgiler,

  2. says:

    Rahatsızlık konumu değişim zamanını işaret ediyor, şüphesiz ki annemizden öğrenerek gerçeimiz haline gelen; mevcut düzeni belirsizliğe karşı korumak olduğundan bu bize huzursuzluk veriyor; ancak eğer birazcık göz açılması olmuşsa bu duyguyu dengeleyen “sonunda değişebilme ve bilmedik bi şeyle karşılaşıp şaşırabilme” mutluluğu oluyor bana göre.Hepsi söylediğiniz gibi iç içe aynı zamanda var.

  3. Farkındalık biraz firaktır.. her ne kadar bazıları onu kadr etmek ve kadir kıymet ile karıştırırlarsa da.. çünkü farkındalık var olana ilişkindir. Kadr etmek yok olana yani yoksul, yoksun ve yasak olana ilişkindir. Fark’a bakar mısın.. için de bir kfr var.. ark’ta giden suda çok şekler akıyor.. zaman içinde cereyan eden fark ile şuur içinde mereyan firak nereye akıyor bir bilsek.. kadr ettiklerimiz bir başka olurdu ve aşka olurdu.. firak ve zevaliyle bizi “Arattıran’a.. onu bulsak ne kaybederiz.. bulmazsak ne kazanırız ?

    1. says:

      “zaman içinde cereyan eden fark ile şuur içinde mereyan firak nereye akıyor bir bilsek..”
      Biraz açabilir misin ve anlayabilmemiz için de az çaba göstersen lütfen?

  4. Önce sentaks sorunu sonra semantik konusu.. baktım söz dizimi güzel.. sentaks ile semantik arasında da biraz LUGAT karıştırma sorunu var.. yani gerçekten anlayabilmek istiyorsan ne bileyim örneğin tercüme yapıyorsan mecburen SÖZLÜKLERİ karıştıracaksın.. yani firak’ın ayrılık olduğunu bilmiyorsanız sözlükte bulursunuz.. sonra cereyan’ın yanına tekerleme olsun diye merayan yazılmamıştır.. belki ilk def’a ben kullandın çünkü tam yerine geldi manzara koyduk.. cer-ayan ve mer-ayan.. yani cer dışarda mer içerde “ayan” olur.. içimizdeki mürür-u zamanları “an” dışardaki cerir-i mekanları “ak” olarak adlandırırım.. akan dış ve anan iç EŞZAMANLI’dır… şimdi bunun semantik yanının açılımını yapmak ve olgusal kanıtlarını sıralamak ayrı bir konu.. Çaba’ma gelince bağışlayın.. daha yeni yeni içerik yazmaya alışıyorum.. sayenizde yirmi yıl süren BİÇİM davamı yeni platformu taşıdım.. eğer bilgi ve içerik vermek istiyorsam elbette KELİME’lerine biraz daha dikkat edecek.. sözlüğü baş vurdurtmayacak fakat kıç vurdurtacak sözcükler seçeceğim.. ama sözlüğü baş vurmayan böyle insanlara nasıl tahammül.. pardon “dayanç”.. bak bi de böyle illa türkçe olacak diye hemen sözcük uydurma huyum var.. göstereceğim o da ayrı bir sorun.. Yani sorun çok.. örneğin öyle bir yazı yazmalıyım ki hatası sıfıra yaklaşsın ve ben bir daha o yazıyı düzeltmeye kalkmayayım.. acaba siz bunu yapabiliyor musunuz ? Çünkü tashih telifin en az iki üç katı zaman alıyor! Hay Allah.. tashih düzeltim.. telif özgün yazım, demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir