Kurgulardan haberler

Her bölümde biraz daha sevdiğim dizi; Better Call Saul

Eğer bir şey izlerken ya da okurken kimin haklı olduğuna dair tereddüt yaşıyorsanız o iş muhtemelen OLMUŞ bi iştir. Senaristler size kendinizi gösterebilmeyi başarabilmiştir, değilse iyiler ve kötüler savaşı olur, size hangi tarafta olacağınız ilk sahneden son sahneye kati biçimde vaaz edilmiştir ve bunları seyretmenin hiç bir zevki yok, ister yerli ister yabancı olsun fark etmez
Jimmy’nin öyküsünde hayatın katmanlı dokularında gezinebiliyorsun, heyecan var, sempati, üzüntü, merak var.
Galiba bizim 7 Numara da böyle bir çalışmaydı ve onun için de senelerce unutulmadı. Böylesi kurgular yazabilen Oya Yüce gibi, Vince Gilligan ve Peter Gould gibi kültürleri tartışma götürmez üstelik bunu “kuantum fiziğini annesine anlatabilen” Feynman gibi aktarabilmeyi başaranlara selam olsun. Tabi böylesi kişilerin kıymetini bilecek yapımcılar da bollaşsın diye dileği toparlayalım 🙂
Günaydın iyi haftalar dilerim sevgili frekanslar.

*

Durgun fransız yapısıyla bile çok etkileyici bir film Cache – Saklı
Gerçekten de film müziği bile yok, başrol oyuncularının yüzüne ilk doğrudan zum filmin 41.ci dakikasında yapılmış,düşünün artık. Yönetmen bana göre şöyle diyor, dikkatinizi ne müzikle ne ünlü oyuncularımla dağıtmayacağım hayır bunu yapmayacağım sadece olayı görün, içinizde hissedin çünkü bu hepinizin hayatında oluyor!

“Sinema tarihinde çok az yönetmen, Michael Haneke kadar filmlerini seyircisi için çekmiştir. Filmlerini birer seans gibi tasarlayan, seyircisini varoluşçu bir teste sokan hınzır bilim adamı gibi. Haneke filmi izlemek belki bu yüzden yorucu. Derdi seyirciyle, insan denen meçhulle olan bir sinemacı karşımızdaki. Kolayca sapabileceği anlaşılmama yoluna değil, anlaşılma yoluna baş koymuş, filmlerini anlaşılması için çeken bir isim..Unutuş barışın fiyatıdır, demişti Eduardo Galeano. Toplumsal bellek, geçmişle hesaplaşma, suçları bastırma, görmezden gelme, bencillik, bilinçaltı.”

*

İlginç bir film The Master, ellili yıllarda travma tedavisi, önceki hayatlar, hipnoz
Pek lineer bir anlatımı yok o sebeple herkesi hoşnut etmeyebilir ama BBC’nin seçtiği filmlerde ilk 25’e girmiş. Oyunculuklar müthiş
Şöyle bir film eleştrisi de var:
‘Birey olduğumuzu zannettiğimiz’ bir yanılsamanın içinde neden büyük bir ailenin içinde yer almak isteriz?

*

Bir tane de kitap bitirdim bu hafta: Mabedin Sırrı

Bir roman kurgusundan çok arayışlar derlemesi demek geliyor içimden. O kadar çok bilgi sığdırılmış ki, ara ara başınız döner gibi oluyor fakat kendini arayan bu adamın dili pek kuvvetli, zaten “Varlığın sırrı dilimizde gizli olabilir.” diyor ki çok isabetli bir saptama bence de. Anlatıcı Hafi, kendi izini süren hafiyeden geliyor sanırım, eski dedektif romanlarının anlatım dilini harfiyyen ve bütün sempatisiyle kullanıyor. Gölgesi Kafi’yi öldürmek istiyor, ya da tam tersi. Tesadüfe bakın! (Benim 2004 yılında yazdığım Bir Kadını Öldürmek kitabını anımsattı). Yazar sık sık tesadüflere inandığını söylüyor, bu kadar sık söylemesi inanmak istediğini de gösterebilir gerçi 🙂
Epistemik-Epistemoloji kelimeleri rekor düzeyde kullanılmış tıpkı Bir Kadını ÖlDürmek romanında OYUN kelimesi kadar diyeceğim ama düşününce o kadar da değil diyorum şimdi gülümseyerek.
Anadolu şövalyeliğinin fütüvvet kökleri, bektaşilik, Kabalistik yorumlar, Hegel, hurufilik… Lilith’in varla yok arası aşkı. Ayrıca İstanbul sever bir yazar, mekanların isimleri, atmosferleri, gediklileri üzerine de çok detay var. Kısaca bitmeyen yolculuk, bitmeyen arayış…
Elinize sağlık sevgili Kaan Demirdöven, okurunuz,anlayanınız bol, sevdiğiniz gecelerin bereketi çok olsun.
*

Bu da benden olsun:

İnsan olmaya gittim, geri geleceğim.
Dükkan senin keyfine bak kardeşim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir