Kuantum Rikkat

Kuantum düşünce, kuantum iyileşme

Bıdı bıdı şaştım kaldım cadı kazanı

Sevelim sevilelim, eğitimler seminerler

Kurum kurum olmuş bacalar, çakralar

Aileyi dizelim, ruhunuzda gezinelim

Takıntı, kırıntı, kırpıntı, altın makas rıfkı

Çanlar kimin için çalıyor? Dikkat dikkat

Mesaj yanlış geldi, aldın mı bebeğin gazını

Bir musibet bin nasihattan evla kızım Rikkat

Yeni şeyler yeniden genelleşme kurbanı

Genelleşeceklerin geneli başımdan aştı

Bir çuval incir, bir an önce yiyelim

Yoksa yakındır eskinin yeniyi yutması

Aceleye gelmesin insan insana uymaz

Eli dursa ayağı durmaz, kel başa şimşir tarak

Kusturmadan bırak beni, zorla güzellik olmaz

Kuantum düşünce, kuantum ön sevişme

Merdivenin trabzanı kırık gönlümde hıçkırık

Aman da yaman, bir başkadır adıyaman(!)

Ağır dur molla sansınlar, alerjiden oldu hapşırık

Kılı kırk yardın be Sibel, uğultular bin desibel

Gözümün nuru, canım cicim yiğidim bacım

Konular ezilmesin kilimin altına itilmesin

Sürümden kazanmayın, insanı dürüm yapmayın

Bizden geçit olmaz, önden söylemezsek hiç olmaz

Kuantumun hasını, gel al artık şu bebeğin gazını.

 

s.a

20.08.09 – Beylerbeyi

 

2 Yorumlar

  1. Ismail says:

    Konuyla pek alakalı değil ama sufism de 4 basamak vardır derler. Şeriat (Kanun, nizam, adalet simgeler burada), Tarikat (öğrenmeyi simgeler burada), Marifet (ögrendiğini öğretmeyi ve uygulamayı simgeler burada) ve Hakikat (Spiritüel ve materyal gerçeği simgeler burada). Bence siz hakikate adım adım yaklaşıyorsunuz GİBİ.

  2. says:

    Başka bazı kaynaklardan edindiğim (ve yorumladığım) kadarıyla her insanın “hakikat” mertebesinde bi ABİSİ varmış. Hemen arkasında durur, onun kendi bilinciyle işe girişmediği konularda gerekeni yaparmış. Ama eğer insan meseleyi kendi bilinciyle (egosuyla) ele aldıysa ona da öylesine saygı duyarmış ki, en yanlış iş olsa bunu yapmasına izin verirmiş. (Ben bu şahsı-ABİYİ- bi vizyon esnasında görmüştüm! O bi şahıs olmaktan çok uzak tabi, latife yapıyorum)
    O abinin, kardeş hakkındaki hisleri tam bir sevgi işte. Hiç bir şarta bağlı olmayan, asla karşılıkla alakalı olmayan, yüzde yüz kendini tahsis etme durumu. Onun durumu bazen beni ağlatıyor.
    Bu durumun çocuk büyütmekle fevkalade benzerliği var. Bakıyorsunuz ki çocuğunuz bi uçurumun kenarında durmuş, burdan atlayacağım ve işte şunları bunları kazanacağım diyor. Siz ise bu uçurumdan ya atlamışsınız ya da atlayanları ve akibetlerini çok görmüşsünüz, ya ölmüşler ya sakatlanmışlar. İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
    O bu deneyimi kendisi yapmazsa asla sonucu göremeyeceğiz; çünkü önceki atlayanlar belki yetersizdiler o sebeple zarar gördüler(!), bu sefer ne olacağını kimse bilemez değil mi? Denenecek ve görülecek. İşte orda çocuğun koluna yapışmadan önüne serilmeden ayakta durmak ve seyretmek var ya, offf offff…
    Bilet almadan piyango kazanmayı ummak (lazlar bunu yapar belki ama), ne derece afakiyse, imtihana girmeden sonucu almak da mümkün değil.

    (!) Zarar gördüler dedim fakat bunun da açılımı var, bunların hiç biri zarar değil, belki o zarar görenlerin yeni denemesi benim çocuğumun atlayışını getiriyor. “başarısızlık” kelimesi aslında mevcut olmayan altı boş, yalnızca başarı kelimesini var etmek için icad edilmiş bir kelimedir. Her yapılan başarıdır; çünkü bizim aramızda ayrı gayrı yok. Gerçekten yok, hepimiz aynı ve tek olan kendimize(bütün olarak görürseniz belki daha kolay anlaşılır ama o aslında hem de TEKtir.) hizmet etmekteyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir