Kişisel Yol Öyküleri-1

Dört bir yandan, değişim, dönüşüm, kişisel yol haberleri alıyorum bu günlerde, bunları duymak harika, emeklerimiz boşa değil, hepimiz bir yanımızdan şifalanıp, özgürleşiyoruz. Bazen ümitsizliğe kapılır gibi olsak da o kadar geçici ki, üzerinde durmaya gerek bile yok. Dayanışmamız, sevgi ve saygımız galip geliyor. Bireyselliğimiz ve bütünlüğümüz birbirleriyle dengeye geliyor, ,her biri diğerinin varlığını kendisi için sebep görüyor! İşte bu dualitenin ve ikili aristo mantığının aşıldığına işaret değilse nedir frekanslar?

İşte Şenayımızın öyküsü:

Rüyalarla,BAKla,Sibelle Değişim/Dönüşüm Yolculuğu

Sibel’i tanıyalı 2 sene olmuştur herhalde. O süre içinde de neredeyse tüm BAK çalışmalarına katıldım. Katıldıkça da BAK bende bi tutkuya dönüştü. Nasıl dönüşmezki; beni kendimden çıkaran, anı yaşatan ve gelen rolle başka bi gözle dünyaya baktıran… Uzun vadede, kolaylıkla kendimden çıkmam ve dünyaya farklı gözlerle bakmamda bana yardımcı oldu, BAKlar… Nerde olursa alırdım bu oyunu. Çünkü o kadar kendi içimde ve kötü olarak gördüğüm dünyamda kaybolmuştum ki.. Neyseki BAKlarda rahat bi nefes alıp o dünyanın dışına çıkıyordum yada bi şekilde bana kendi dünyama dışardan baktırıyordu çünkü aldığım rollerin hep benle alakası vardı.. Kendi dünyamın hem dışına çıkıp hemde ordan dünyama baka baka annemle yada babamla tartışırkende birden o tartışmanın dışına çıkarak durabildim. Tüm yaşadığım olayların içinde kaybolma derecem ciddi oranda düşmeye başlamıştı. Bir senelik BAK katılım süreci sonunda Nepal’e bir yolculuk yaptım. Orada da olaylara dışardan bakabilme sürecim devam etti. Döndükten sonraki ilk BAKımda Sibelle uzun uzun konuşma fırsatı bulduk. Daha doğrusu ben konuştum; Nepali ve kendimi anlattım, o da dinledi. Orada sanki aramızda bi bağ oluştu.

Bu yılın Mayıs ayında facebookda Sibel’in rüya kampı duyurusunu görünce birden çok heyecanlandım, “Buna katılmalıyım.” dedim. Kaydımı yaptırdım ama ilkine ciddi bi rahatsızlıktan katılamadım. İkinci kampa ise uçarak gittim resmen. Otobüste sadece ruhum uçuyordu kampta ise sanki tüm bedenimle uçtum. Herşey o kadar kararında ve yerindeydiki; tam bir kusursuzluk ortamı. Evin düzeni, yemekler, havuz, sohbetler, yüzleşmeler, aymalar ve tabiiki Sibel… Oraya kalbim dolu gitmiştim; sahte, olmaması gereken birinin doldurduğu kalble.. Ayrıca erkek üstünlüğü, kıskançlık, aşağılık kompleksi de bana eşlik eden duygulardı oraya giderken… Aşağılık kompleksinin zıttı üstünlük kompleksimde yanımdaydı. Uzaylı rüyalarım vardı ve ben onlarla üstün varlıktım.. İlk rüya olarak onlardan birini seçtim. Rüyadaki uzaylıda, mekanda o bana gereksiz aşkımı ve aşağılık kompleksimi anlatan simgelermiş oysaki.. Rüya evinde yani kamp evinde gördüğüm diğer rüyalarında analiziyle o benimle beraber oraya giden gereksiz aşkın, aşağılık kompleksimin, kıskançlığımın, erkek üstünlüğümün iç yüzlerini bir gördüm ki feleğim şaştı. İyiki de şaştı yoksa onları nasıl bırakırdım o feleğin içine gömülmüş Şenayla.. Döndükten sonra kendimi çok iyi hissediyordum.. Bide sanki ağzıma bal çalınmış devamınıda istiyordum.. Neyseki iki hafta sonra bir daha oldu.

Kamp olmadan öncede hayatımda ilk defa kışlık evde yalnız kaldım. Ailem hiçbirşey demedi. Ailemiz ataerkil bi aile olduğu için bi kız çocuğunun evde yalnız kalmasına izin vermezlerdi o zamanlar, ki biraz önce yazdığım gibi o zamanlar kendimi bi kız çocuğu olarak görüyordum. O seferki kampada ailesinden korkan bi kız çocuğu olarak gittim. Bi rüyam vardı; bir bilge bana havlayan köpeklere sevgiyle yemek vermem gerektiğini söylüyordu. Bende, “Ama ben havlayan köpeklerden korkarım.” diyordum. Ama ben yinede havlayan bi köpeğe sevgiyle yemek verdim rüyamda. Havlayan köpekler simgesi bende babamı temsil ediyordu. Rüya bana babama olan korkumu ve bu korkuyu nasıl yenebileceğimi anlatmıştı.. Ama en çok babamdan bu derece korkmuş olmam beni şaşırtmıştı. Rüya bana korkunun derinliklerini göstermişti, unutamayacağım şekilde. Rüya analiz edilirken bu korkunun nasıl tüm yaşamımı etkilediğini de farkettim. Öyle bir farkettim ki o korkuda sanki benden gitti. Ayrıca kampta yaptığımız BAKla artık Sibel’in asistanı olmama karar verdik. Kampa gelen bir diğer arkadaşımızı da ben önceden BAKlardan tanıyordum. Onun rüyalarının ilginç analiz sonuçlarıyla bende rüya görüşmeciliğine bir bakış attım. Kamptan o arkadaşımızla beraber döndük evet döndük ama nasıl döndük ikimizde bilmiyoruz. Kampta yakaladığımız yüksek farkındalık içersinde olduğumuz için dönüş yolunda bu dünyaya inmemiz zor oldu; zor olduğu kadar da çok komikti. O kadar güldük ki..

Kamptan sonra bi süre ailemin yanına yazlığa gittim. Babam inanılmaz derecede farklıydı. Floryada kalmama bişey demedi hatta tersi “canım kızım” diye hitap ediyordu bana. Annemede daha tolere edici davranabiliyordum. Böyle yaşamımın kolaylaşması ve pozitifleşmesiyle tabiiki diğer kampıda daha da güçlü bi şekilde iple çeker oldum. Bu kampta aileme olan bakış açım, kadınlara, erkeklere olan bakış açımda bayağı derinlikli değişiklikler oldu. Bir rüyamda da Sibel’in ve benim enerji bedenlerimiizn nasıl çalıştığını gördük. Artık ben bütünüyle Sibel’in öğrencisi olmuştum.

Ara dönemde ben yine kışlıkta yalnız kaldım. Babam bi iş sebebiyle yanıma geldi. Sinirliydi, agresifti, şikayetçiydi. Ama benim farkındalığım üzerimdeydi. Ona sevgiyle yaklaştım ve sakin olarak. Ona birden enerjim geçti ve oda sakinleşti. Artık yapabiliyordum; ailemin etkisinde kalıp bi duygu demetinin içinde kaybolmuyordum kolay kolay..

Sonraki kamplarda rüyalarım daha da açılmaya başladı ve normal yaşamımla paralel gitmeye başladı. Ayrıca analiz üzerine daha da ilerlemeye başladım. Kendime güvenim arttı, ailemle ilişkilerim düzeldi ve en önemlisi de bir kadına dönüştüm. O kız çocuğu artık kadın olmuştu ve kendimi bu şekilde çok seviyordum. Babamda hayatımda hiç duymadığım şeyleri söyledi; “Kızım, sen ne kadar güzelleştin böyle”, “Nasıl hamaratlaştın; Sibel’in kampları sende işe yarıyor.”, “Ben seni çok seviyorum kızım”… Havlayan köpek simgesiyle rüyama giren küfürbaz, döven, öldürmeye meyilli babam artık karşısındakine saygıyla ve sevgiyle yaklaşan birine dönüşmüştü… Bu benim için mucizeviydi…

Son kamplardan birinde rüyamda Heroes dizisinin karakterlerinden Samuel’i gördüm; kötü kalpli, çirkin, kendi isteklerinden başkasını umursamayan ama çok güçlü Samuel… Bende Heroydum rüyada, samuray kılıcım vardı ve zamanı-mekanı bükebiliyordum. Bunları yapabiliyordum ama Samuel’den de dehşet korkuyordum. Hatta kaçıyordum Samuel’den. O beni göz hapsine almıştı; ne yapsam, nereye gitsem beni görüyordu. Samuel rüyamda bir simgeydi, önemli bir simge. Sibel’in sorularıyla ne olduğunu yada kim olduğunu başta bulamadık. Sonradan parmağındaki yamukluğu hatırladım; anneminde bir parmağı yamuktu. Rüyamdaki Samuel annemdi ve ben annemden o derece korkup kaçıyordum ama o beni hep görüyordu. Anneme bakış açımında bu kadar dehşet olduğunun farkında değildim; kötü kalpli, egoist.. Ben onun o haliyle savaşıyordum rüyamda ve bende onun gibi oluyordum.. Aslında oydum; ben annemdim; annemin uzantısıydım.. O an Heronun keskin kılıcıyla bir karar verdim; artık annemin uzantısı olmayacaktım.

Kendimde annemi gördükten sonra annemlede ilişkimiz farklı bir boyut kazandı. Büyük ölçüde annemi olduğu gibi kabul ettim ve tartışmalarımız azalmaya başladı. Bana “Yavrum” demeleri fazlalaştı ve Sibel’in yanına gitmelerimi kabul eder hale geldi. Çünkü önceden onun dizinin dibinden ayrılmamı istemezdi. Dizinin dibinden ayrılıp yaptığım herşey yanlıştı. Hatta dediğim herşeyde yanlıştı; ben yanlıştım.. Çünkü ondan farklıydım ve hep onun istemediği şeyleri yapıyordum. Rüya kamplarından önce yanlış olduğum için hem kendimi suçlardım hemde annemi.. Ama annem bana yanlış demeseydi, benimle savaşmasaydı ve bu kadar güçlü olmasaydı ben hiçbirzaman içime dönmek istemezdim. Bu özgürlük, aydınlanma yoluna hiç girmezdim. Bundan dolayı annemi suçlamayı bırakıp ona teşekkür etmeye başladım; annem de bana aynı babam gibi sevgiyle, nazik ve yumuşakça karşılık vermeye başladı. Benim için annemin bu dönüşümü de mucizeviydi.

Anne ve babamdaki mucizevi değişimlerden sonra yaşamım epeyce kolaylaşma başladı. Çünkü onlarla bende dönüştüm; farkındalığı yüksek, kendini seven, kendiyle gurur duyan güzel bir kadınım artık. Yine zorluklar yaşıyorum hatta çok büyük sıkıntıların verdiği zorluklar. Fakat artık kimseyi suçlamıyorum çünkü o zorluğu, sıkıntıları yaratanın kendim olduğunu; benim seçimlerim sonucu herşeyin oluştuğunu biliyorum. İçimde bişeylerin o zorluğu deneyimlemek istediğini de biliyorum. Ben o zorlukları, sıkıntıları deneyimleyip de farkındalığımı kaybetmedikçe farkındalık yüzdemin arttığınıda biliyorum. Galiba rüya kamplarında içimde bişeyler uyandı yada ben yeni, uyanık bir bene doğdum. Eğer öyleyse de yeni adım Aybilge olsun.

Tüm bunlardan dolayı ve şuan bulunduğum noktadan dolayı teşekkürler; Sibel Atasoy, Carl Jung, rüyalarım, BAKlar, ailem, beni Sibel Atasoy’a getiren diğer çalışmalar ve kendim; hepimize sonsuzca teşekkürler…

Şenay Karakkaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir