Keşiften önce son durak/Adamus

Özgürlük. Ne diyorlar? Özgürlük, kaybedecek bir şeyi kalmamanın diğer adı. Orada mısınız? Kaybedecek başka bir şeyiniz kaldı mı diye bugün bakacağız?

Evet, bu aydınlanma denilen şey, insanın tasarımına bırakılsaydı ve izin verilseydi, bunun sonucunun aydınlanma gibi olacağını zannetmiyorum çünkü o zaman sınırlamalar olacaktı. Oturup da “Nasıl aydınlanacağım, aydınlanma böyledir, aydınlanmam budur” deseydiniz, çok fazla sınırlamalar, önyargılar, dengesizlikler olurdu. Ve insan, kendi enerji beslenmesine devam ederdi. Ve insan, Ben-im kimliğinden ziyade, insan kimliğini yüceltme çabasını sürdürürdü. İnsan, çevresindeki diğer tüm elementlere- toplu bilinç- karşı çok kırılgan olurdu. Kendi geçmişine, kendi zihnine, yaratıcı düşünmeye karşılık analitik düşünce biçimine karşı çok kırılgan olurdu. Böylece, bunun insan tasarımı olmaması iyi bir şey.

Adamus frekansıİnsan veçhesi ki, bugün onun bir parçası burada oturuyor. Olduğunuz insan veçhesi, iyi ki bu aydınlanma denen şeye izin veriyor- onu düşünmekten, onu tasarlamaktan çok, çok farklı, çok, çok faklı- yalnızca izin vermek. Bu izin verme, bu geçen Şaud’da konuştuğumuz gibi, var saymak çok fazla güven ister. Muazzam güven ister ve çok, çok az insan bu düzeyde güvene varabilir.

Şimdi olduğu gibi, rehberleriniz olmadığında, daha derine gidersiniz Yalnızca dram ya da korkudan öteye gitmek zorundasınızdır. Sıklıkla, seçimler korkudan yapılır. Önünüzdeki senaryolardan en az korkulanı, basitçe seçilir.

Deneyiminizde, bu noktada ilginç bir şey de olur. Ölüm korkusu, en çok kaçtığınız şeydi. Ondan kaçınırdınız. Bu dramatik ya da duygusal kararları verirken, bakıp, şöyle derdiniz, “ Bu karar beni, potansiyel olarak ölüme götürür mü? Özellikle acı veren bir ölüme” ve eğer yanıt “Evet” ise o potansiyelden kaçınırdınız.

Şimdi, birçoğunuz için, ölümün artık gerçekten bir belirleyici bile olmayışı, kayda değer ilginçlikte. Bir belirleyici bile değil. Öyle, bir bakıma, çünkü ruhun karanlık gecesinden geçtiniz. Ve bazılarınız hala burada olmak istediğinden emin bile değil. Bazılarınız, ölümün çözüm sağlayacağını düşünüyor ama sağlamaz. Sağlamaz. Size aniden müthiş bir iç görü vererek tüm sorunlarınızı ortadan kaldırmaz. Sadece, ölüsünüz anlamına gelir.(Bazıları güler) Ölü. Diğer her şey hala oradadır. Yani bunu böyle de düşünmelisiniz ya da burada hemen izin verebilirsiniz.

Ama bu duygusal faktörlere -korku faktörleri- dayalı seçimler yaptınız. En az korkulanı seçtiniz ama şimdi bunun ötesine gidiyorsunuz. Kendi gerçeğinize daha derin dalıyorsunuz.

Seçimlerinizi, aydınlanma, özgürlük dediğiniz şeyin bakış açısından yapıyorsunuz. Sizi ne özgürleştirecek? En yüksek düzeyde farkındalığa ne izin verecek? Ben-im‘inizin hayatınızla bütünlemesine, ne izin verecek?

Biz ilerlerken, giderek daha az dış rehberlik olduğunu anlayacaksınız. Bunu tam olarak takdir edeceksiniz. Gerçekten kendinizi takdir edeceksiniz.
Gerçekte dışarıda olmayan, dış varlıklar olarak yarattığınız, aslında içinizdeki varlıklar olan veçheler. Bu güzel. Ama bunlar giderek azalacak ve daha çok kendi hakikatinizi keşfedeceksiniz. Bu güzel, güzel, güzel bir şey.

Biz, aydınlanmak için buradayız. Enerjinizi bu fiziksel bedene akıttığınızdan, bu fiziksel bedene bu yaşamda özünüzü bütünlediğinizden beri, her şey aydınlanmaya ilişkindi. Her şey. Geriye dönüp bakabilirsiniz. Bu yaşamınızın tarihini yazabilirsiniz. Her şey aydınlanmayla ilgiliydi.

Komik olan – bu bana komik geliyor, size değil- komik olan hatanın olmamasıydı. Evet. Komik olan, çabalasanız bile hata yapamayacağınızdı. Komik olan, hata yapabilirmişsiniz gibi davranmaktı ve bunu hala yapabilirsiniz. Dışarıda bu seçimler varmış gibi yaptınız ve bir numaralı kapıda gerçek bir piç, iki numaralı kapıda çok iyi olmayan bir şey ama göreceli olarak iyi olan bir şey, üç numaralı kapıda inanılmaz içgörürler olabilirdi, ama aynı zamanda sizi, cehennemin çukurlarına ebedi olarak, sonsuzluk gibi daimi olarak atabilirdi.(Birkaç kişi kıkırdar) Böylece hata yapabileceğinize dair bazı toplu bilinç programlarını kabul etme rolü yaptınız. Bilin bakalım ne oldu? Yapamadınız. Gerçekten yapamazsınız.

Gerçekte – bunu daha önce söylemiştim- gerçekte siz, içinizden, varlığınızla uyumlu olmadığını bilerek, doğru olmadığını bildiğiniz bir yöne dümeninizi yönlendirebilirsiniz ve bilin bakalım ne olur? O sadece, sizi gerçek yolunuza yeniden yönlendirecektir.

Sizin gerçek yolunuz, aklımdayken, iyi kız, iyi çocuk yolu değildir. Bu çeşit “iyi bir şey seçimini yapmak zorunda olmayı” da bir yere sıkıştırdınız. İyi kız ol, iyi çocuk ol. Hayır, değil. Bazen aydınlanma sadece sevimli değildir. Hoş değildir. O…o…Bazı zamanlar diğerleri sizi sevmezler ama bu sizin için doğru seçimdir.

Neden böyle? Neden böyle? Pekâlâ, söyleyeyim size: Çünkü toplu bilinç, belli rahatlıklar ister, sizin şeyleri belli bir biçimde yapmanızı ister. Ebeveynlerinizin birçoğu, sadece iyi çocuklar olmanızı ve yaşlandıklarında onlara bakmanızı istedi. Öğretmenleriniz iyi çocuklar olmanızı istedi. Neden? Evet, bu onlar için en kolayıydı. Böylece, birçok seçim, bu iyi olma temelinde, doğru şeyi yapma temelinde yapıldı.

“ Aydınlanmadan beklentiler “ başlık. Hepsi büyük harfle. “ Herkes sizi sevecekti.” Ve gerçekte, bir dönemin içine gireceksiniz. Bazılarınızo dönemden geçti. Bazılarınız hala o dönemin ortasında. Sizi hiçte sevmeyecekler. Geçen ay ne konuşmuştuk? Pislik olmak, fevri olmak, ortada apaçık olan dram ve zırvaya karşı, artık sabrı ya da hoşgörüsü olmamak. Ve onlar, sizi sevmeyecekler. “Senin neyin var? Bu tahtırevana ne zaman çıktın ?”
Ve insan, insanı korumak istiyor. Çünkü gerçekten, komik bir biçimde Ruh (spirit)ya da ben-im dediğinizle, insan arasında bir paralellik var. Onlar, bu aydınlanma yoluna bir biçimde birlikte adım attılar ama birdenbire bu, farklı yönlere gitmeye başladı. Çünkü insan, popülarite istedi ve biraz sonra keşfedeceğiz ki çok para istedi. O, kendine bir mabet inşa etmek istedi. O ölmek istemedi. Tüm varlıkların en muhteşemi olmak istedi.

Böylece insan, aydınlanmayı idrakinde bir düzlüğe geldi. Başka bir anlatımla o, buna ilk başladığınızda, o kitabı okuduğunuzda ya da bir derse başladığınızda, ilk başladığınızda insanın coşması şeklindedir. “Ohh! Nihayet çözüm ve bir şey buldum! Ve delikanlı, bu her şeyi kolaylaştıracak! Ve ben artık, kimsenin beni sıkıştırmayacağından emin olarak, sihirli güçlerimi kullanacağım. Ama insan, aydınlanmada kendi düzeyine, kendi sınırlarına erişir. Ruh devam etmeyi sürdürür. Bu içteki Ben-im, devam etmeyi sürdürür. Ve sonra, bu ikisi arasında bir mücadele ve savaş olur. Oysa sadece insan savaşmaktadır. Ruh(spirit) aldırmaz.

Ruh( Soul ) benliği, gerçekten aldırış etmez. Ama insan, Ben-im’i sürüklemeye çalışır. Gerçeği ve öz, onun seviyesine geri adım atar. Ve bu böyle yürümeyecektir. İnsan sonunda “ Ne olduğunu sen biliyorsun. Ben gerçekte bu aydınlanma işinde iyi değilim ve benim gündemim en başından beri geçersizdi. Sanırım, başladığımda- ben, insan olarak-gerçekten bunun içine girdim. Aslında bütün bu ruhsal malzemeyi, bir biçimde kendimin muhteşemliği için, yalnızca kendimi biraz daha akıllı, biraz daha genç, biraz daha zengin yapmak için kullanıyordum” diyene kadar, kendini; korkunç bir dram, sefalet, kargaşa, kırılmışlık ve berbat bir sağlık içinde bulur. Ve en sonunda insan der ki; “Sen biliyorsun, ben yalnızca izin vereceğim. Bu her şeyden daha büyük bir şey.”

Çok az Üstat “Bedenlenmiş” Üstat olmuştur., onlarda sadece meraklarından . Çoğunlukla, Üstatlar,- şıp-diye bırakıp, gittiler. Evet, siz tümüyle aydınlanacaksınız, diyelim. Ve artık tökezlemeyecek misiniz?
Sence İsa, geceleyin bir taşa takılıp düşerek yüzünü hiç dağıtmadıı mı?
İsa’nın sakalında ekmek kırıntılarıyla bütün gün dolaştığını düşünmüyorsunuz ve belki de orada birkaç tane pislik olduğunu ve..
ben Bedenlenmiş Üstadın gerçekte aldırmayacağını düşünürdüm. Sakalında birkaç ekmek kırıntısı varsa bile-fark etmez. İşin doğrusu, bahse girerim ki birçoğunuz gerçekten, bilerek bir şeyler yapacaksınız. Üstünüze biraz leke bulaştırmak gibi, orada insanlar… gün boyunca şey gibi yapar….( Herkes, lekeyi işaret ediyormuş gibi yapar) ve sonra siz şey gibi…(Aptal bir sırıtma yapar; güler) biliyorsunuz. Ve iki farklı renkte çorap giymek gibi, bilirsiniz işte. Büyük marifet! Ya da normalde yapmayacağınız, yaptığınız takdirde sizi biraz utandırabilecek şeyler yapmak.

Aslında sanırım, bazı tiksindirici ve kaba şeyleri en sonunda yapabilmek için kendi yolunuzda çekileceğinizi düşünüyorum ve gerçekten artık aldırmayacaksınız. Çünkü bedenlenmiş bir Üstatsınız, ne olmuş yani! Ne olur yani. Ispanak dişlerinizin arasında duramaz mı? Onu oradan çıkarmak yerine, bir parçada öbür dişinizin üstüne koyarsınız. (Güler) Ve bütün gün, insanlara gülümseyerek ortada dolaşırsınız ve sonra da kendinize gülersiniz, bir çeşit…..(Hareketlerle gösterir; daha çok güler) ve birkaç kişi, size işaret etmeye çabalar ve…
Gerçekten bunlara güleriz ama bunları yapmaya çalışacağınız bir noktaya gelirsiniz. Çünkü uzun zamandır, baskı altındasınız ve kuralları izliyorsunuz ve dişlerinizde ıspanak yok ve sonunda yapabiliyorsunuz ve aldırış etmezsiniz. Gerçekten aldırmazsınız. Yalnızca bırakıp, yaparsınız. Evet. Güzel. İşin doğrusu, bunu biraz da diğer insanlar bulundukları monotonluktan çıksınlar, biraz ders alsınlar diye kullanırsınız. Sabahleyin tişörtünüzü giymeyi unutsanız ne olur yani?

Kadınlar yükselemez mi? Evet, buraya nasıl geldik… Hiç kadın yok, siz erkek olan Üstatların öykülerini okuyorsunuz. Bunda yanlış olan ne? (Birisi “Tarih”) der. Onun öyküsü (Kelime oyunu yapar-history- tarih, his story-onun öyküsü) Evet, onun öyküsü. Quan Yin, yükselmiş miydi? (Birisi “Evet” der) Kadın mıydı? (Başka birisi “Evet”der) Onun umurunda mıydı? Hayır. (Adamus kıkırdar)
Daha çok kadın var. Her şeyden önce eski Gizem Okullarında, bizim şaşırtıcı biçimde, erkekten çok kadınlarımız vardı. Son yaşamlarına, dişi bedende gelen çok fazla Yükselmiş Üstat vardır. Niye böyle?
Bunu sessizce yapabiliyorlardı. Çünkü bütün erkekler, etrafta savaşıyorlar ya da İsa hakkında böbürlenerek koşuşturuyorlardı. Ve kadınlar, sadece evde kalabiliyorlardı. Bilirsiniz, ev işleriyle ilgileniyorlardı ama aslında kendileriyle ilgileniyorlardı.
Çok kadın var diyebilirsiniz, ama onlar, Yükselmiş Üstatlar Kulübünde kadın değiller.- Benim hoşuma gitmesine rağmen erkektim. Ama dişi enkarnasyonlarla gelen çok fazla Üstat vardır, çünkü yapabiliyorlardı. Üzerlerinde talepler ve baskı yoktu.
Ve aslında, bu kadınlar için biraz daha kolaydır. Dişil enerji için biraz daha kolaydır. Evet, biraz daha sezgisel ve daha az sert. Evet. Ama aydınlanmadan geçerken, biraz daha şirret oldukları zamanlar olur. (Hafif bir duraklama olur) Bu komikti. (Güler) Doğru mu değil mi? Evet. Teşekkür ederim. Güzel.

Sizden isteyeceğim diğer şey, şimdi ile gelecek toplantı arasındaki zamanda, gerçekten aydınlanma araştırmanızda yaratıp, ortaya saldığınız veçhelerinize bakmanız. Onları geçmiş yaşamlarınızda yarattınız ama pek çoğunu, gerçekten bu yaşama getirdiniz. Sadece bir tane yaratmadınız. İki tane de değil, düzinelerce aydınlanma veçhesi yarattınız. Böylece ben, ruhsal olma beklentileri, aydınlanmış olma beklentileri, Üstat olma beklentileri veçhelerine, Beklenti Veçheleri diyeceğim. ( Expectation-beklenti ile aspect-veçhe sözcüklerini birleştirerek kelime oyunu ile yeni bir sözcük türetir. Aspectation) (Birisi biraz alaycı bir tavırla “Ha ha ha!” der ve bazıları kıkırdar) Bu size, hatırlamanız için yardımcı olacak. Bugün benim doğum günüm, lütfen alkışlayın.

Beklentileriniz var, aydınlanma beklenti veçheleriniz var. Bunların çoğu, bire bir veçheler. İlginç olan, birbirleriyle birlik içinde değiller. Birbirleriyle uyum içinde değiller. (Bu veçheler Gurdjieff’in muhtelif benleri! Sibelin notu)

Birçok farklı veçheniz var ve ben bunları gerçekten keşfetmenizi, isteyeceğim. Çünkü hala bir veçheniz var – oh! Bu beni deli ediyor – o kendini hala, bir Hint fakiri varlık olarak görüyor. Hint fakiri bir üstat olarak, kaba elbiseleriyle, yalın ayak, elinde bir teneke kupayla “ Evet, bir üstat, gerçek aydınlanmış varlık yoksuldur” diye düşünerek, kapı kapı dolaşıyor. Bu iğne deliği kadar bir şey. Yolda bir yerde, bir biçimde buna programlanıp kabul ettiniz. Kendinizin olarak kabul ettiniz ve taşıyıp durdunuz.

Bir başka aydınlanma veçheniz daha var. Bu veçhe, benim ve Tobias’ın bazı sözlerini duydu ve “ Pekâlâ, hayır refah ve bolluk içinde olmanız gerek” diyor. Ve bu iki veçheyle ne olur? Üff ! Üff! (Savaş) Böyle. Ve birisi, sizin favoriniz olan, “Evet, ama biz bollukta olmalıyız” derken, eski ve derinden işlemiş olan diğeri, “ Hayır, ama biz yoksul olmalıyız. Biz, orada herkesin hizmetinde olmalıyız. Dünya’yı gözetmeliyiz.” diyor. Ve bunların ikisi çelişiyor.
“Çalışmam gerek. Her şeyi bilmeliyim. Bütün filozofları bilmeliyim. İsa’nın söylediği her şeyi bilmeliyim. Dünyanın bütün dinlerini bilmeliyim. Ben ……meliyim“ diyen, aydınlanma veçheleriniz var. “ Bunların hiç biri sorun değil, hiç biri fark etmez” diyen başka veçheleriniz var. Ve bunlar-bazen savaşıyor ve bazen de entelektüel aydınlanma veçhesi, tüm zihni malzemesiyle püskürmeye başlıyor – olgular ve ifadeler ve tarihler– ve basitlik arayan bu veçheyi küçümsemeye çabalıyor. Ve onun bütün bu zekâsı ve çok akıllı olması karşısında, “Oh, sanırım hayat hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Aydınlanmaya değer değilim “ diyen basit veçhenin kendini aptal hissetmesi, basit veçhe için çok boğucu. Bakın, bir ileri bir geri savaşıyorlar.
“ Aydınlanma- Etrafı ışıldayan, asla yaşlanmayan ve çikolatalı pasta dilimi gibi kokan, mükemmel bir bedenimin olmasıdır” diyen veçheniz, var.(Birkaç kişi kıkırdar) Ve sonra, “Bu fizik beden geçici ve gerçekten aydınlanmamı sınırladı. Bu fiziksellik beni ondan uzak tutuyor” diyen aydınlanma veçheniz var.
Bunda ki tehlike ya da zorluk… Bu veçheleri derinlemesine araştıracaksınız ve onları hissedeceksiniz ve Aandrah ne olduğunu tam olarak biliyor. Bunlar gelirler ve sizi, onların siz olduğunuzu düşündürerek, kendi içlerine çekmeye çabalarlar. Yani, uzaktan gözlemleyin. Tarafsız alandan gözlemleyin. İşlerine hiç karışmayın. Sadece nasıl iş gördüklerini izleyin. (Don Juan’ın Özetlemesi! Sibelin notu)

Evet, onlar sizin parçalarınız, kesinlikle. Ama onları gözlemleyebilirsiniz ve etrafınızdan oyalanan bütün veçhelerinizi -aydınlanma beklentilerinizi- görebilirsiniz.

Şimdi ne yapacağız. Yapacaksınız şey, onların tümünü bütünlemek. Onların tümünü bütünleyeceksiniz. Akılla değil, zorla değil. Onların tümünü, Ben-im’inize derin güzel bir nefes alıp, bütünleyeceksiniz. İçinize, hakikatinize, kendinizi sevmeye, güzel derin bir nefes alın. (Nithyananda’nın bütünlemesi! Sibelin notu)

Veçheleri bütünlemenin yolu, kendini sevmektir. Yol boyunca hiç hata yapmadınız, hiç yapmadınız. Buna günün birinde güleceksiniz. Hiç yanlış yapmadınız. Hiç hata yapmadınız. Kötü karmanız yok, bunların hiç biri yok. Öyleyse, kendinizi sevmekte özgürsünüz. Suçluluk, pişmanlık olmamalı. Kendinizi sevmekte özgürsünüz.

Böylece bunlar, aydınlanmanın beklenti veçheleri- ya da beklentileri- 

Onlardan, şimdi söz ettim. Çünkü özellikle Keşif Dizimize doğru ilerlerken, bütün bunların etrafta olmasını istemiyoruz. Biz, sizin 

(a) Onları tespit etmenizi, sizin üzerinizde nasıl çalıştıklarını görmenizi;

(b) Kendinizi severek, onları bütünlemenizi ve

(c) size hizmet ettikleri için, bütün bu veçhelerin dinamiklerini kullanmaya muktedir olmanızı istiyoruz. Onlar, hakikatin çeşitlerini araştırıyorlardı. Onlar, sizin için farklı potansiyeller araştırıyorlardı. Ve tüm bu enerji gelir ve size hizmet eder.

Aydınlanmanızın belki de en büyük engeli, diğer insanlar. Ve diğer insanlar, bu ifadeyi, çok kaba, bencil, yuva yıkıcı ve bunun gibi şeyler olarak değerlendirecekler. Aileler, aydınlanmaya bakmaksızın kendiliklerinden dağılır. Bu komikti. Bunun aydınlanmayla bir ilgisi yok. (Birkaç kişi kıkırdar) Diğer insanlar. Ve daha çok özellikle, size en yakın olanlar partnerleriniz ve eşleriniz, çocuklarınız, ebeveynleriniz, çocuklarınız, ebeveynleriniz, çocuklarınız, ebeveynleriniz (Kıkırdar) Sizin için önemli olan diğer insanlar, uyku eşleriniz, yatak arkadaşlarınız, Bunlar hayatınızda ki en sevinç veren şeyler ve aynı zamanda da gerçekten aydınlanmayı idrakten alıkoyan şeyler.
Peki, ne yapmalı? Valizleri topla? Çık git? Dağ başında yaşa. Bu gerekli değil. Gerekli değil.

Ama bu andan itibaren, size en yakın olan bu insanların ki bu insanlar size çok, çok yakınlar, bunlar, kendi dengesizliklerinizin rollerini verdikleriniz, korkularınızın rollerini verdiğiniz, boşluğunuzun rollerini verdiğiniz, düğmelerinize basma hakkı verdiğiniz insanlar. Kendinizi, kendi dengesizliklerinizi doğrudan onlara yansıtıyorsunuz. Çünkü onlar sizi seviyorlar ve bunları kabul ediyorlar. Ve sırası gelmişken bunu, siz de onlar için yapıyorsunuz. Siz onların, onlar sizin aynanız gibi.

Kendi ıvır zıvırınızı onların üstlerine atmanız ve sonra da o ıvır zıvırları kendiniz için oynattırmanızla ilgili izin verdiler. Onlar, onların bazıları sizin en büyük öğretmenlerinizden. Ama kendinizi diğer insanlarda rolleştiremeyeceğiniz bir an gelir. Evet, ben diğer insanlar dediğim zaman sevdiklerinizi, size en yakın olanları kastediyorum. Aslında bunu onlara siz yapıyorsunuz. Kendi şeylerinizi onlara yerleştiriyorsunuz, böylece onlarda size geri oynayabiliyorlar.
Onlar düğmelerinize basıyorlar çünkü basmaları için düğmeleri siz verdiniz. Onlar en büyük baş ağrısına neden oluyorlar çünkü oynayıp geri atsınlar diye kalplerinizi verdiniz. Onlar, kötü insanlar değiller. Aslında, harika insanlar ve sizi seviyorlar ve size bir hayli tahammül ediyorlar. Tıpkı sizin onlara bir hayli tahammül etmeniz gibi. Ama kendini keşfetmek için diğer insanları kullanmak gereksinimi bir sona ulaşmalı.(Birisi “Amin!” der) Amin.
Herkes, herkese bunu yapar. Ve yeri gelmişken, birçok ilişki bu nedenle yürümez yâda uzun sürmez. Çünkü belirli bir noktada, artık kendinizi diğer insan vasıtasıyla görmeye dayanamazsınız. Onları suçlarsınız, şüphesiz ama artık onlar vasıtasıyla kendinizi görüp durmaya tahammül edemezsiniz. Ya da belli bir noktada, artık bunu bir diğer insanla yapmak gereksiniminde olmadığınızı anlarsınız.

Evet, soru şu oluyor. İçten, saf ilişkiler için umut var mı?

Size bağlı. Size bağlı. Ama herhangi bir insanla olan çoğu ilişki, bu yansıtma oyunudur-kendinizi onlarda rollendirme, balıkçı filminde olduğu gibi değil, ama kendinizi onlarda rollendirme.

Ben, oyunun sonu diyorum. Kendinizi görmek için diğerlerini kullanmanızın sonu. Kendinizi keşfetmek için size yardım etmiş olan, ister rehberler olsun, ister melekler yâda diğer insanlar olsun, bunların herhangi birini, diğer insanları, kullanma biçiminizin sonu. Bu noktadan itibaren, sizi keşfedecek olan sizsiniz. Bunu karınız, kocanız, çocuklarınız ya da başka birisi aracılığıyla yapamazsınız.

Şimdi bu, biraz dram ve patırtı olmayacak demek değil, Çünkü insan insandır. Birileri kendi kancalarının dışarı atıldığını ve sizin kancalarınızın da onlardan çekildiğini hissettiği anda alt üst olurlar. Altüst olurlar. “ Neyin var senin? Şu kült toplantıda ne yapıyorsun? Sana ne anlatıyorlar” biliyorsunuz, bütün bunun gibi şeyler söylerler.. Bu derin bir nefes alacağınız zamandır. Orada bazı enerji dinamiği değişimleri oluyor.

Diğer yandan bu, diğer insana veya kendinize verebileceğiniz en güzel armağan. Bu salıverme. Bu, çok eski enerji esaretinden salıverme.

Aklımdayken, aydınlanma yolculuğun sonu anlamına gelmiyor. Aydınlanma, sadece yolculuğun, deneyiminin farkındalığı.

Aydınlanma, her şey bitti demek değil. Aslında eğlence başlıyor demek. Ve biz, Keşif Dizimize girerken bunu yapacağız.

Derin bir nefes alalım. Ahh! Güzel derin nefes.(Ben günde en az bi kere 11 farkında nefes alıyorum, pek mi az? Ya ne bileyim bi başlangıçtır en azından :)))) Sibelin notu)

Bütün bu aydınlanma beklentileri, aydınlanmanızı geride tutuyor gibi gözüken bütün bu insanlar, en azından iyi bir mazeret. Kendimizi bundan özgürleştirmenin, bunun ötesine gitmemizin zamanı.

Adamus

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir