Kendimize bi kendimiz inşa etmek

Kendimize bi kendimiz inşa etmek için ne kadar uğraşmış/uğraşıyor olduğumuzu hayretle farkediyorum. Kaybolmamak adına ne kadar çok şeye halat ve kement atmışız/atıyoruz. İster olumlayarak isterse olumsuzlayarak kendimize nirengi noktası belirlemiş oluyoruz. Ve sonra ne yapıyoruz?
Yan gelip yatıyoruz artık tabi, nasıl olsa teknemizi her yönden bi şeylere bağlamış durumdayız, sabitlendik, sürüklenme tehlikemiz yok! Oh ne rahat hayat…
Ta ki bir doğal felaket olup bütün halatlarımızı koparıp, teknemizi ters yüz edene kadar, güvenlik(!) içinde, aynı noktada duruyoruz. (Bu aslında ölümü beklemek değil midir)

Bir tekne olduğumuz kabulünden yola çıkılınca yaptığımız da mantıklı(!) geliyor aslında.
Dinlerin yapmaya çalıştığı şey, sıkı sıkı sabitlenmiş teknelere biraz olsun yüzmek, şöyle rüzgarla seyretmek için güvenli bir alan tahsis etmek gibi görünüyor bana. Karaya bağlı durup kalmaktansa güvenli geniş bir körfezde seyir edebilmek. Böylece gemiler “hareket nedir” öğrenecekti!
Ve bunu öğrenen teknelerden bir kaçı, körfez dışında neler olduğunu merak edecekti?! Ki ettiler… Kuantum fiziğine böyle ulaştık. Bize enginlik gibi gelen kuant dünyası da belki yalnızca bir iç deniz?! Kim bilebilir ki!
Korkumuz ve onu yenme içgüdümüz (bunlar ikiz kardeştirler)bize daha bir çok oyun evrenleri kurduracak. Bizden yukarıları, bizi kapsayanı görmek mümkün olmuyor ama insan pekala aşağıları seyretme lüksüne sahip.

1 Yorum

  1. ..Endless.. says:

    “Dünyanın gerçekliğini, bize sunulan haliyle kabul ederiz.”
    “Gerçeğe ve kaderimize yelken açmaya karar verdiğimizde, önceden bilinçaltımızda kurgulanmış korkularımızı depreştirip, geri dönmeye zorlayacak suni fırtınalarla karşılaşacağımızı biliriz.”
    “Olur ya belki görüşemeyiz, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler…”
    🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir