Kazanmak/Kaybetmek ve Başa çıkabilmek

-alıntı-

Hepimiz biliriz ki satranç aynı zamanda bir “oyun”dur. Oyun ise, tanımlanması göründüğü kadar kolay olmayan, tanımlamaya çalışanların üzerine ciltler dolusu kitaplar yazdıkları bir kavram. Oyun olarak nitelenen “şey”lerin hepsinin belirgin ortak özellikleri olmaması, oyun kavramının tanımlanmasını güçleştirmektedir. Belirgin olan tek şey, farkında olunsun ya da olunmasın, oyun kavramının ömür boyu insanların yaşamında önemli bir yeri olmasıdır. Kimi oyun “seyirlik”tir, kimisi “içe dönük”, kimisi “mekanlı”dır, kimisi “mekansız”, kimisi “oyunculu”dur, kimisi “oyuncusuz”, kimisi “gereçli”dir, kimisi “gereçsiz”, kimisi “kazanmalı”dır, kimisi “kazanmasız”. Matematikte, sosyal bilimlerde kazanmalı oyunları, kazanmayı/kaybetmemeyi konu alan “oyun kuramı” bile vardır. Hatta derler ki “hayat bir oyundur”.

Bu yazımda bir oyun olarak satrancın “kazanmalı” yanının psikolojik boyutu üzerinde duracağım. Satranç, “kazanmalı”, yani, “bir tarafın kazanıp, bir tarafın kaybetmesi, ya da beraberlik/yenişememe” ile sonuçlanan bir oyun. Üstelik en uzun sürebilen oyunlardan birisi. Kazanmalı oyunlar, genellikle, kazanmak için oynanır. Her zaman kazanmak ise çoğu zaman mümkün değildir. Kazanmalı oyunlarda “kazanma” ve özellikle “kaybetme” ile başa çıkılabilmesi psikolojik açıdan önemlidir. Oyun süresinin uzunluğu, oynanma amacı, verilen önem, verilen emek, beklentiler, bu “başa çıkabilme”nin gerekliliğinde belirleyici etmenlerdir.

Bir süre önce karşılaştığım bir vakadan bahsetmek istiyorum. Bir komşum, 4-5 yaşlarındaki okul-öncesi oğullarının “yenilmeye tahammülsüzlüğü”yle başa çıkamadıklarından yakınarak danıştı. Gözlemlemek için evlerinde toplandık. Sevdiği ve sıkça oynadığı bir oyunu ikimiz oynadık. Oyunu onu zorlamadan önde götürmeye özen gösterdim. Oyun ilerledikçe, gerildi, ve bir süre sonra kazanmak için hile yapmaya çalışmaya başladı, hilelerine izin vermedikçe daha da gerildi. Oyunu kaybedince, oyun gereçlerini kafama geçirmeye kalkıştı, yeniden oynama “baskısı”nı reddedince saldırganlığı daha da arttı. Güçlükle yatıştırabildik. Aile, bu durumu sürekli yaşadıklarını aktardı.

Satranç ortamlarında da benzer durumlara raslanabilmektedir. Aktardıklarım kiminize “bildik” gelmiş olabilir. Bu durum, hem çevresindekiler, hem de “kaybetmeye tahammül edemeyenler” için rahatsız edici olabilmektedir. Buna engel olabilmenin yolu “kaybetmeyle başa çıkabilmek”ten geçmektedir. Kişinin kendisinin, insanların sınırlarını iyi kestirebilmesi, koşullarını iyi değerlendirebilmesi, satrancın yaşamındaki yerini iyi belirleyebilmesi, “kaybetmeyle başa çıkabilmesi”ni kolaylaştıracaktır. Kimi zaman “kazanmayla başa çıkabilmek” de gerekebilmektedir.

Satrancın amatörce oynanması, geçim sağlamak amacıyla profesyonelce oynanmasına göre “kaybetmeyle başa çıkabilmek” açısından bir avantajdır. Satrancın keyif veren bir uğraş olarak, hoşça vakit geçirmek için oynanması da, çeşitli beklentilerle (ödül kazanmak, ligde oynamak, milli oyuncu olmak, dünya çapında oyuncu olmak, vd) oynanmasına göre bir avantajdır.

Belli yaşın üzerindeki satranç oyuncularının kendi kendilerine “kaybetmeyle başa çıkabilme” yollarını kolayca bulabilmeleri mümkündür. Fakat çocuklara özellikle ve dikkatlice öğretilmesi gerekebilir. Çocuklukta yerleşen uygun olmayan yaklaşımların, ileri yaşlarda düzeltilebilmesi çok daha zor olacaktır.

Kazanmak, ne herşeydir, ne hiçbir şey. Dolayısıyla kaybetmek de öyle. Kazanmak ya da kaybetmenin, izleyicilerin, taraftarların psikolojileri üzerinde bile ciddi etkiler yaratabildiğini zaman zaman hepimiz gözlemleyebiliyoruz. Bu durumda, oyuncular üzerindeki etkinin daha fazla olabilmesi şaşırtıcı olmaz. Bu etkinin, öncelikle başkalarına, ardından etki (kazanma sevinci, sarhoşluğu, kaybetme kızgınlığı, öfkesi, hiddeti, vb) altında olana rahatsızlık vermemesinin sağlanmasında, yani bu etkiyle başa çıkılabilmesinde fayda vardır. Aksi taktirde, keyifli bir oyun hem oyuncular hem de başkaları için eziyete dönüşebilecektir.

Niçin satranç oynuyorsunuz ? Geçiminizi sağlamak için mi ? Dünyaca meşhur bir satranç oyuncusu olmak için mi ? Ülkece meşhur bir satranç oyuncusu olmak için mi ? İlinizde, köyünüzde meşhur bir satranç oyuncusu olmak için mi ? Ödül, ek gelir elde etmek için mi ? Spor olsun diye mi ? Sanatsal amaçlı mı ? Sosyal, kültürel amaçlı mı ? Zihinsel faaliyet amaçlı mı ? Kişisel tatmin için mi ? Hoşça vakit geçirmek için mi ? Satranç oynama amacınız doğrultusunda ne çaba gösterdiniz ? Ne kadar, nasıl çalıştınız ? Ne kadar zaman harcadınız ? Nasıl, ne kadar bir bedel ödediniz ? Yaptıklarınız amacınıza ulaşabilmeniz için yeterli mi ? Amacınıza ulaşmış örnekler için bu soruların nasıl cevapları olduğunun düşünüyorsunuz ?

Yukarıdaki soruların cevaplanması, başa çıkma stratejisinin belirlenmesini kolaylaştıracaktır.
Kazansanız da kaybetseniz de keyif aldığınız satranç oyunları dileğiyle….
www.satranc.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir