Kahramanlarım sanatçılar ve yazarlardır.

Röportajın yeni sanat biçimi olduğunu düşünüyorum. Sanırım oto-röportaj yaratıcılığın özü. Kendine sorular sormak ve yanıtlar bulmaya çalışmak. Yazarın yaptığı dile getirilmemiş soruları yanıtlamaktan başka nedir ki!
Tıpkı tanık kürsüsüne çıkıp soruları yanıtlamaya benziyor bu. Geçmişte olan bir şeye yeniden odaklanmak ve o anda ne yapmaya çabaladığını dürüstçe hatırlamaya çalışmak. Bu hayati bir zihinsel egzersizdir. Bir röportaj size genellikle zihninizle soruları yüzleştirme şansı verir ki benee sanat tam da bu demektir. Bir röportaj ayrıca bütün boşlukları kaldırma konusunda çabalamaya iter sizi.. Açık, dosdoğru, tam noktaya parmak basarak konuşmalısınız… gevezeliğin yeri yoktur. Röportajın öncülleri günah çıkarma kulübeleri, müsamereleri ve çapraz sorgulamalardır. Bir şey söylediğiniz anda onu geri alma imkanınız yoktur. İş işten geçmiştir. Gerçekten varoluşçu bir andır bu.
Sanat ve edebiyat oyununa sıkı sıkıya sarılmış durumdayım, kahramanlarım sanatçılar ve yazarlardır.
Her zaman yazmak istedim, ama hep eğer el kaleme uzanıpta benim birşey yapmam gerekmeden kendi kendine hareket etmeye başlamazsa yazdıklarımın pek bir anlamı olmayacağını düşündüm. Tıpkı otomatik yazın gibi. Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.Elbette birkaç şiir yazdım. Beşinci ya da altıncı sınıftayken “The Pony Express” adında bir şiir yazmıştım. İlk hatırladığım o. Balad türü bir şiirdi. Ama bir türlü biraraya getiremedim yeniden.
Sonra lisedeyken yazdığım “Horse Latitudes” var. Lise, üniversite ve sonraki yıllar boyunca nedenini bilmeden defterler tuttum -belki de akıllıcaydı- sonra hepsini attım… Her Allanın gecesi o defterlere birşeyler çiziktirirdim. Ama eğer onları atmamış olsaydım, belki de hiçbir zaman özgün birşeyler yazamayacaktım, çünkü o defterlere yazdıklarım, okuduğum ve duyduğum şeylerin uzantılarıydı, kitaplardan yapılma alıntılar gibi. Eğer bu defterlerden kurtulmasaydım hiç özgür olamayacaktım.Gerçek şiir hiçbir şey söylemez sadece önünüze olasılıklar açar. Tüm kapıları açar. Size uygun kapılardan birini seçerek içeri girersiniz.
Şiirin beni bu kadar çekmesinin nedeni de bu zaten – çünkü içinde sonsuzluğu barındırır. İnsanlar varoldukça, kelimeleri ve onların kombinasyonlarını hatırlayacaklardır. Şiir ve şarkı dışında hiçbir şey bir katliamdan kurtulamaz. Kimse bir romanın tümünü hatırlayamaz. Kimse bir filmi, bir heykeli, bir resmi tasvir edemez, ama insanlar varoldukça şarkılar ve şiirler de sürecektir.
Eğer şiirimin ulaşmak istediği bir nokta varsa, o da insanları görme ve hissetmenin sınırlı yollarından kurtarmaktır.

Jim Morrison & Los Angeles, 1969-71

*

Hepimiz kendi -zaman içinde değişen-zevkimizin peşinden gidiyoruz, bunlara kutsallık ya da çirkinlik atfetmemek lazım.sa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir