Her yargıladığında hatırla, her yargılandığında hatırlat!

Bazen bakarız ve bize çirkin veya abzürd ya da çok ters gelen bişey yapmakta olan birini görürüz.

Belki ağzımızı açıp bişey söylemeyiz. Bize ya da başkalarına belirgin bir zararı yoksa bikaç “cık cık” iile geçiştiririz.

Ya da eleştiririz. Bazen dıştan bazen içten yargılarız.

Bunu her yaptığınızda şimdi söyleyeceğim şeyi hatırlamanızı rica ediyorum. Ben hatırlayabilmek için gerçekten çabalıyorum; çünkü öyle ikna edici bir ses duydum ki tahmin edemezsiniz, tüm benliğimle işittim, tüm zerrelerimle hissettim.

Dedi ki:

“Yoksa seçim hakkının olmamasını mı isterdin?”

“Nasıl? Neden?!”

“Hepiniz varolalı beri rakamlara sığmayacak kadar çok seçim yaptınız ve işte şimdi bu sebeple yedi milyarınız da farklı olabildi! Seçebilmek istemiştiniz.OLDU. Eğer yargılayacaksan bunu nasıl yorumlayayım? Artık seçmek istemiyor musun? Yoksa sadece sen seçesin diğerleri seçemesin mi istiyorsun? “

“gak guk!”

“E karara varınca söylersin. Ben hep buralardayım”

sa

Yargılamanın tersi, ille de herşeyi beğenmek onaylamak anlamına gelmez. Herhangi bir oluşu ya da kişiyi, fikri beğenmeyebiliriz, onun daha güzel ifade yolunun olabileceğini fısıldayabilir içimiz. Ve biz de daha iyi yolu bulmaya ya da kurmay…a adayabiliriz kendimizi. Bunlar farklılığın olmazsa olmaz en nadide göstergeleri bence.
Yargılamak sanki daha haince bir şey gibi görünüyor gözüme.
Kişinin sergilediği rolü, ya da meydana çıkardığı objeyi beğenmemek değil de bizatihi kişiyi değersiz bulmak anlamına geliyor sanki yargıllamak. Yargılama yapan her zaman kendi rolümüz olur zaten. Rollerden soyunduğumuz kısa anlarda böyle bir yargılamanın yüreğimizden gelmediğini fark etmişizdir.
Yargılanan hemen kendini savunmak zorunda kalır, kalkanını açar, silahını kuşanır.
Çünkü yaptığı işin değil “kendinin” eleştirildiğini ve değersizleştirilmek istendiğini hissediyor. Eğer sözümüz ya da davranışımızda bu hissi uyandıracak bi şey olmasa işler bu hali almayacak. Örneğin gerçek bilim adamları birbirlerinin teorileri ve çalışmalarını hatta kendilerininkini bile yerden yere vurur fakat öğle saati geldiğinde birlikte yemekhaneye giderler ve bi güzel eğlenirler!
Varsayalım ana sınıfında öğretmen çocuklara resim yapın demiş. Çocukların her biri bir resim yapmış ve hevesle öğretmene takdim ediyorlar. Tabidir ki, resimlerin hepsi de şahane görünmez öğretmene, bazılarını kendince bir sebeple daha güzel bulur. Ancak resimleri sebebiyle öğrencilerinin değerlerini yargılamaz. Her insanın kendi ÖZünü sergileyeceği müthiş bir alan olduğunu bilir. Önemli olan kişinin o alanla karşılaşması için açık görüşle, sevecenlikle ve bilgelikle önünün açılmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir