Gözlemci,Gözlenen,Gözlem Alanı

*Siz vyakti, vyakta, avyakta (gözlemci, gözlenen, gözlem alanı) yı öğretiyorsunuz. O diğer öğretilerle bağdaşıyor mu?

Maharaj. Evet, gözlemci gözlenenden ayrı bir mevcudiyeti olmadığını idrak ettiğinde ve gözlenen de gözlemciyi kendi ifadesi olarak göördüğünde gözlem alanı halinin barış ve sükunu kendini belli eder. Gerçekte üçü birdir: Gözlenen ve Gözlem alanı ayrılması mümkün olmayandır, Gözlemci ise beş unsurdan oluşmuş ve bu unsurlarla beslenen bedene dayanan duyum-duygu-düşünme sürecidir.

Dış benlik (gözlemci) iç benliğin (gözlenen) beden-zihin üzerindeki projeksiyonundan başka bir şey değildir ki İç Benlik de en yüce benliğin (Gözlem alanı) bir ifadesidir yalnızca, ki Gözlem alanı da hepsi ve hiçbiridir.
“Ben-im” birdir. Daha yüksek “Ben-im” ve daha alçak “Ben-im” yoktur. Her türlü zihin hali farkındalığa sunulur ve onlarla özdeşleşme söz konusudur. Gözlemlenen şeyler göründükleri gibi değildirler ve onlara karşı takınılan tavır da takınılması gereken değildir. Eğer Buda’nın, İsa’nın ya da Krişnamurti’nin kişi’ye hitap ettiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Onlar çok iyi bilirler ki dış benlik (vyakti) sadece iç benliğin (vyakta) bir gölgesinden ibarettir. Ve onlar sadece vyakta’ya hitap ederler ve onu uyarırlar. Onlar ona, dış benliğe dikkat etmesini, ona rehberlik ve yardım etmesini, ondan sorumlu olmasını; kısacası, onun tümüyle farkında olmasını söylerler. Farkındalık En Yüce Olan’dan gelir ve iç varlığı kaplar; dış varlık denilen ise insanın onun farkında olmadığı kısmıdır. İnsan bilinçli olabilir, çünkü her varlık bilinçlidir, fakat farkında değildir. farkındalığın içine aldıkları içselleşir, iç haline gelir. Siz bunu farklı ifade edebilirsiniz; beden dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf farkındalık halinde ise En Yüce Olan’la temas kurulur.

S: Siz kişiden (vyakti), tanıktan (vyakta) ve En Yüce’den (avyakta) söz ettiniz. Hangisi önce gelir?

M: En Yüce’de tanık meydana çıkar. Tanık kişiyi yaratır ve kendisinin ondan ayrı olduğunu düşünür. Tanık bilinçte meydana çıkan kişiyi görür ki bilinç de yine tanıkta meydana çıkar. Bu temel birliğin idrak edilişi En Yüce’nin eseridir. O tanığın ardındaki güçtür, her şeyin ondan akıp geldiği kaynaktır. Kişi ile tanık arasında birlik, sevgi ve karşılıklı yardım olmadıkça ve olma ve bilme ile eylem uyum içinde olmadıkça, O’nunla temas mümkün olmaz. En Yüce Olan, böyle bir uyumun hem kaynağı hem de meyvesidir. Ben sizinle konuşurken bağımlılıktan uzak fakat sevecen farkındalık hali (turiya) içindeyim. Bu farkındalık hali kendine yöneldiğinde, buna En Yüce Hal (turiyatita) diyebilirsiniz. Fakat temel gerçek, farkındalığın ve üç halin -oluşmak, olmak ve olmamak hallerinin- ötesindedir.

S: Burada zihnim yüksek konular üzerinde durmayı kolay ve zevkli buluyor. Eve döndüğümde ise kendimi bütün burada öğrenmiş olduklarımı unutmuş, gerçek doğamı bir an bile hatırlayamadan, üzüntü ve tasa içinde buluyorum. Neden?

M: Çocuksuluğunuza dönüşünüzdendir. Henüz tam büyümüş değilsiniz. Özen gösterilmediği için gelişmeden kalmış olan düzeyler var. Sadece içinizde kaba, ilkel, şefkatsiz, acımasız ve tümüyle çocuksu kalmış yönlere tam dikkatinizi verin, olgunlaşacaksınız. Esas olan akıl ve gönül olgunluğudur. Başlıca engel -dikkatsizlik, farkında olmayış- giderildiğinde, bu kolayca gerçekleşir. Farkındalık içinde büyürsünüz.

*

Anlam verme ve bulma çabalarımızı, bir çocuğun doğal edimi olarak şefkatle seyretmek ve bu ihtiyaç (talep) sürdükçe desteklemek durumundayız. Talep sona erdiğinde ne olur bilmiyoruz.
Bir yandan karmaşıklaştırmak bir yandan sadeleştirmek, her ikisi de olgunlaşmanın doğal süreci.Hayat başlı başına bir mucize ve sanırım bunun hakkında pek bilgimiz yok, sadece bildiğimizi sandıklarımız var. Gerçekten de daha yolun başındayız insanlık ailesi olarak.
Günaydınn frekanslarrr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir