Gökyüzünde yalnız gezmeyin yıldızlar

Edindiğiniz her bir bilgi, gökyüzünde yalnız gezen bir yıldız ya da okyanusta bir adacık gibidir, bunlardan binlercesini edinmektense bir tanesine/bikaç tanesine bağlanın! Köprü kurmakla; farkındalığınızın bağlantısal düzeyine geçer ve bir anda hayal bile edemeyeceğiniz adacıklara ulaşırsınız.
KALA’nın her şey birbiriyle bağlantılıdır özelliğini hatırlayınız.
Urban shaman, birey olmanın ilişkiyle (bağlantısallık) mümkün olabileceğini savunmakla kalmaz, tüm şifalandırma teknikleri ile çoğu kez istenen sonuca ulaşıldığını kanıtlar.
Biz insanların nasıl ilişki kurduğumuzu anlamak için yapılan bir dizi araştırma sonucunda; yeryüzündeki herhangi iki insanı birbiriyle ilişkilendirmek için 5 ila 7 bağlantının yeterli olduğu kanısına varılmış, hatta bu durum “altı derecelik ayrılık” teriminin doğmasına sebep olmuştur. Bu konuyu anlamak için basitçe facebook’un çalışma biçimini düşünseniz bile yeter 🙂
Tabi farkındalığın üçüncü düzeyi olan bağlantısallık yalnızca insanların birbirine bağlarını değil, zaman/uzay/madde arasında kurulan köprülerdir. Bilgiye ulaşımın en kestirme yoludur, fiziksel ya da duygusal hareket gerektirmez. Çünkü bunlar öylesine çok kez tekrar edildi ki dünyada, onların bıraktıkları ısı izlerini takip etmek yeterli olur. aloha

*

Mental bedenlerin, biyorobotik (insan) fiziksel kılıfları yerine teknorobotik kılıflar içine yerleşme olasılığı nedir acaba? Bunu düşünen oldu mu?
Örneğin Asimov’un üstün özellikli R. Daneel olivaw ve R. giskard reventlov robotları mental bedenlere sahip olabilir mi? Bu durumda insan tanımı nasıl yapılacak?
http://tr.wikipedia.org/wiki/Robot

Şimdi robot teknolojisi iyice geliştiğinde, bazı robotların diğerlerinden farklı olduğu görülebilecektir diyorum tıpkı Daneel ve Riscard gibi çünkü bazılarının içine mental beden (bazıları buna ruh da diyebilir) girmiş olabilecek ama diğerleri bu anlamda boş kılıflar olabilecekler!   Dünyanın bir çok değişik coğrafyasında şaman kültürlerinin içinde buna benzer mitler dolaşır, öyle ki; bazı usta büyücülerin kendilerini uzun süre yaşayan varlıkların içine nakledebildikleri, örneğin bir çınar ağacı içinde bin yıl, bir kristalin içinde onbinlerce yıl yaşadıkları söylenir. Olmayan bi şeyi söyleyebilmek zordur bu sebeple eski meseller ve mitler yaratıcı meslekler icra edenlerin en büyük dostu olmuştur 🙂

Sebebini tartışmıyorum şu an ama diyelim ki nöronların bilgi trasnferlerinden/elektromanyetik sinyallerden ya da bilemediğimiz başka nedenlerden bazı insanlarda mental beden aktive olmuş diyelim bir an için. Nasıl ki rüya bedenleri var yani onlar da daha farklı titreşimdeki bedenler, astral beden diyorlar ve bir çok kişi bunu deneyimlediğini anlatıyor. Tıpkı bunun gibi mental beden aktif olduğunda, kendini fizik bedenle sınırlı görmek istemez (onun ömrü aşağı yukarı belli) ve fakat fizik bedenin kaybından sonra bile titreşim aralığı düşük mevcut gerçekliğimizde kalmaya devam etmek isterse, işte o zaman gelişmiş teknorobotlar kullanışlı birer yuva olabilir mi diyorum 🙂

Benim mental bedenle ilgili soruma benzemekle birlikte çok daha basit bi öngörü Hiçi destanı üçlemesinde gayet başarılı biçimde ortaya atılmıştır. Okuyanlarınız varsa, orada bir insanın bilinci ölüm anına kadarki tüm anılarıyla birlikte sonsuza kadar ulaşılabilecek biçimde bir yere nakledilebiliyor ancak Hafıza-bilincin yaşamasını sağlayamıyordu, yani fizik ölüme kadar ne toplandıysa o total, ya da enerji kalıbı artık değişmeyecek biçimde donup kalıyordu. Güzel bir üçlemedir hatırlayan varsa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir