GO Oyunu -1

Yıllar sonra daha yirmidört yaşında bir go şampiyonu bunu şöyle açıklayacaktı:

“GO… İlk başlarda çok zevkli ve eğlenceli oluyor ama zaman geçtikçe öğrendikçe ilerledikçe hata yapmama düşüncesi baskı oluşturuyor. Go hatayı pek kaldırmıyor;  yani bazen öyle hatalar oluyor ki  ne yaparsan yap oyunu döndüremiyorsun.  O yüzden sürekli bir dikkat ve konsantrasyon  gerektiriyor.

Oyuna ilk başladığım zamanlar emekleme dönemiydi. Her şeyi yeni öğreniyordum;  yani hiç bir hamle beni şaşırtmıyordu.  Hedefim bir an önce daha iyi bir oyuncu olmaktı.  Sonra ilerledikçe bazı şeyler değişti.  Go da bazı aşamalar var.  Hemen iyi oyuncu olunmuyor.  Önce DAN seviyesine ulaşmak için  kendimizi yenmek gerekiyor.

Örneğin ben çok sabırsızdım. Uzun süre 3 kyuda kaldım.  Oyunu bir an önce sonlandırmak istiyordum. Sonra bu şekilde devam edemeyeceğimi fark ettim.

Yani oyundan zevk alamıyordum,  Kazanmaktan zevk alıyordum. Bunu şöyle fark ettim;

 Önde olduğumu düşündüğüm oyunları kaybetmeye başladım.  Durumum iyi olduğu halde bir an önce son darbeyi indirmek istiyordum; fakat son darbeyi vurmadan önce iyice hazırlık yapmak gerekiyormuş.

Oyunum çok agresif ve saldırgandı.

Arkadaşlarımla durum değerlendirmesi yaptım ve daha sakin oynamaya karar verdim. Önceleri oyunu çevirdiğim alanlarla değil öldürdüğüm taşlarla kazanmak daha çok hoşuma gidiyordu.

Sonra oyunum biraz daha olgunlaştı.

Yani senin deyiminle, orgazmı hedeflemeden sevişmekten zevk almayı öğrendim.

Bu şekilde devam edince dan seviyesine ulaştım.

Bildiğim kadarıyla go da şu var; herkes bir dan olabilir eğer  oyundaki hatalardan kendini arındırırsan (1). Kendindeki hataları da biraz düzeltirsen (2).

Bir dan başlangıç seviyesidir.  Kyu seviyesindekiler hala oyunu öğrenmeye devam  etmektedirler. Bu yüzden 2 dan olmak için artık oyuna kendinden bir şeyler koyman gerekir. Ekstra hamleler bulamazsan, rakibini şaşırtamazsan, tesuji yapamazsan daha ileriye gidemezsin.

Kyu seviyesini go öğrencileri olarak görüyorum. Dan seviyesi go oyuncuları. Pro seviyesi go ustaları.   

Genelde go’da  şöyle bir gelenek vardır; daha iyi oyuncu, oyun bittikten sonra hamleleri tahtaya tekrar dizer ve oyunu yorumlar.

Go’da bir takım hatalar var;  oyuncunun seviyesine göre, yaptığı hata da değişiyor. Dan olmadan önce de oyundaki temel hataları fark edebiliyordum ama kendimi engelleyemiyordum.  Yüksek kyu seviyesindeyken dan olmak için çok uğraşmak gerekiyor çünkü  temel hata yapmıyorsun ama diğer hatalardan da kendini kurtaramıyorsun. Şöyle ki, go’da bazı şekiller var; temel şekiller. Bunlarda hata yapmamak çok önemli. Örneğin, kendini bir ressam olarak hayal et; hayatın resmini yapıyorsun,  ilk başta tablo boş, sonra dilediğin resmi yapmakta serbestsin. Göze hoş gelen bir şeyler koymak istiyorsan bazı temel şekilleri düzgün yapabilmelisin. Go’da bu böyle. Üst seviyelerde GO bir yap boz gibi oynanır. Şekiller bellidir onlar senin elinin altındadır,  sen bunları dilediğin gibi kullanırsın.

Biz genelde yeni başlayan öğrencilere şekil yapmayı anlatırız. Bu go’nun temelidir. Sonra öğrenci dilediği şekli dilediği yerde kullanır. Temel hata derken bunları kastettim. Bir de şu var;  örneğin bir durumda en iyi şekil en doğru hamle olmuyor. Şekli biraz bozunca ortaya çok iyi bir hamle çıkıyor, bunlara bazen tesuji deniliyor. Rakibin beklemediği, o durum için en iyi hamle oluyor ve  sanırım Picasso tarzını bu kategoriye sokabiliriz.

Öyle bir durum oluyor ki bir hamle her şeyi değiştirebiliyor. Umutsuz durumlarda bize umut veren hamle olarak düşünebilirsin tesujiyi. Biraz tesadüf gibi ama tam olarak öyle değil; çünkü genelde usta bir oyuncuyla oynarken durumun senin lehine gittiğini düşünürsün ama  hiç beklemediğin bir anda her şeyi değiştiren bir hamle gelir. Bunu sen düşünmemişsindir ama rakip büyük bir ihtimalle planlamıştır.”

 

İşte özetle ve kelimesi kelimesine söyledikleri bunlardı.

İsterseniz şimdi en başa dönün ve “go” kelimesinin olduğu her yeri “hayat” olarak değiştirin yani Dünya oyunu.

Belki size yeni bir farkındalık sağlayabilir. Ya da sağlamaz. Boşverin.

 

Yirmi dört yaşındaki Türkiye şampiyonu da onu sadece bir oyun sanıyordu zaten. Yaşının tüm gerekleri vardı onda, harikulade bir okul bitirmiş, nefis bir master yapmaktaydı. Ve aşık olduğu kız daha bir hafta önce onu başkası için terk etmişti. Şampiyon, şaşkınlık ve üzüntü içindeydi, anlamaya çalışıyordu; nedir aşk? Kadın-erkek nedir? Hayat neden böyle?

 

BKÖ’den alıntı

(Bir Kadını Öldürmek)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir