Frequencies “OXV: The Manual”

Ne demişler, geç olsun güç olmasın 🙂 Sonunda Frequencies filmini izleyebildim,velakin pattadanak bi şeyler söylemek zor. Çok başarılı buldum, bazı soyut konuların artık böylesine güzel görselleştirilebilmesine hayran oluyorum.
Ana aks zaten bildiğim ve sürekli anlatmaya uğraştığım şey, işin bu kısmı çok zevkli ve heyecanlı, sesler, kokular hayatımızı idare ediyorlar. Hatta ben filmden de ileri gidip, büyülerin, örneğin ingilizce büyüsü, türkçe, çince japonca büyüsü (lisan yerine büyü kelimesini geçirin de beni uğraştırmayın) demiş biriyim hem de onbeş yıl filan önceden beri. 🙂
Diğer yandan yönetmenin bazı eski cemiyetlere göndermeler yaptığı, şifreli sözcük ve hareketleri kullanmış olabileceği yönü de var ki, bunun için filmi defalarca seyretmek lazım. Artık çok da ilgimi çekmez oldu bu tür zeka oyunları.
Belki seyredenlerin bazıları da benim gibi Mozart arşivine koşmuş olabilir.:)
Bir daha izleyeceğim kesin olan film.
indir
Transcendance filmine de dokunalım çünkü dün de onu ikinci kez seyrettim.
Günün zaten değişik bir enerjisi vardı. Boşluk, gerilimin boşalması, nötr bir durum, sadece kaygısız bir gözlemcilik hissi. Bunu hisseden başkaları da var mı bilmiyorum.
Filmi izledikten sonra garip bir psikoloji içindeyim, izah etmek zor. Ve aynı anda evimin önüne saatlerdir beton dökülüyor! Matrixi bu derece hissettiğim birkaç andan biri bu.
Eğer kendimi bulursam ve bu şeyler aklımda kalırsa transcendence filmi hakkında yazma isteğim var.
*
Çocukluğun Sonu 3 bölümlük mini dizi; İngiliz yazar Arthur C. Clarke tarafından 1953 yılında yazılan bilimkurgu romanından uyarlanmış. Gençlik yıllarında okuduysam bile hatırlamıyordum ve İthaki geçtiğimiz yıl yeniden basınca alıp okumuştum. Tabi söylemeye gerek yok harika bir bilimkurgu.
Dizisini ise tabi biraz değiştirmişler, insanların aşk acısını ve çocuk mülkiyeti hakkını içine yerleştirmeden herhangi bişeyin okunmayacağı ya da seyredilmeyeceğine dair genel kabulün gereğidir deyip onu sineye çektik.
Benim merak ettiğim, kitabı okumadan bu diziyi seyredip beğenenler oldu mu? Ve ne anladılar, ne çıkarsadılar?
Bu kitap kanal tebliğleri furyasından önce yazıldığına göre, onlara bir hayli ilham vermiş gibi geldi bana ama bazı unsurlar tam tersine anlaşılmış da olabilir. (annunakilerle ilgili olanları kastediyorum)
* Bir de 46 Yok olan dizisi var 🙂
Bu hafta 46 dizisini her gün iki iki izledim bugün de bitirdim. Yerli dizi pek izlemediğim için bu yorumum eksik kalabilir peşinen özür dilerim.
Bildiğim kadarıyla mevcut dizilerden oldukça farklı bir konusu, tekniği var, üstelik bir saatle sınırlanan bölümler sıkıcı değil. Güzel bir konu yakalanmış, oyunculuklar kısmen idare ediyor, gerilim severler için önerilebilir bir yapım. Konu gerçekten iyi-güncel olduğu için gerilimden yana değil de bilimkurguya kaymaya çok müsaitmiş ama yapılmamış, buna biraz hayıflandım. Keşke reyting canavarı olmasa da bu tür yapımlar da başka alternatifler ile yarışabilse. Eminim böylesi bir yarışma yerli dizilere biraz çeki düzen getirir. Mevcutlardan sıkılan -hatta illallah diyen- seyircilere yeni bir heyecan ve bakış açısı getirebilir.
Bu arada sanırım yönetmenimiz Tarantino hayranı 🙂 Kadın komiserin tarzı Kill Bill deki Uma Thruman, cinayet temizleme sahnesi Pulp Fiction, Salim karekterinin kıyafeti Rezervuar Köpeklerdeki gibi vs… Bu da normaldir. Her yönetmenin hayran olduğu etkilendiği ustalar olur.
Bu tarzı pek sevdiğim söylenemez çünkü sadece zekaya hayran olmak yetmiyor, içimi depresif bi hale sürükleyen yapımları artık pek tercih etmiyorum. Korku tarzını hayatımda hiç seyredemedim zaten fakat şimdi gerilim, ya da The Lobster vari film ve dizilerden de hoşnut olmuyorum, sebebini bilemiyorum tam ama galiba değişiyoruz işte 🙂

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir