Fesetalar…

Bizim sizinle düzenli olarak yaptığımız bu toplantılarda, Adamus denilen fasetimi deneyimliyorsunuz, Ben-imliğimin sadece bir parçasını deneyimliyorsunuz. (İçinde baloncuklar olan cam bir küreyi eline alır)

Bir an için, bu kürenin ruhu (soul) temsil ettiğini düşünün ve ışığın, bu kürenin herhangi belirli bir parçasına vurduğunu, sadece o parçayı ışıttığını düşünün. Bu ışıklandırılmış parça Adamus, sizinle, her ay toplantılara gelen, konuşan, sıklıkla rüyalarınızda, korkulu zamanlarınızda, sizinle konuşan parça, . O parça Adamus.

Biraz daha yakından bakarsanız, bir başka faset daha var. Kürenin üzerinde parlayan bir diğer ışık. Ve o St.Germain. Pek çok yaşamlar boyunca yolculuk yapmış olan, St.Germain. Sizi, başlangıçta bu Kırmızı Çembere, Şambraya çekmiş olan St.Germain enerjisi. Sizinle, on yıl boyunca Tobias konuştuysa da, sizi buraya çeken St. Germain enerjisiydi.

Ve sonra, bu kürede, ona bütünüyle baktığınızda; Ebedi YHWH – konuşulamayan ama daima var olan “BEN-İM” – daima var olan.

“BEN-İM” aynı zamanda sizsiniz. Ve bu –güzel siz- tam şimdi, bir ışık huzmesi bir veçheyi ışıklandırıyor, kaybettiğiniz sürücü belgelerinizde ya da kimlik belgelerinizde taşıdığınız isminizin veçhesi parlıyor. (Birkaç kişi kıkırdar. Linda’nın daha önce anlattığı bir hikâyeye gönderme yapmaktadır.) Işık orada parlıyor. Ama başka bir isminiz daha olduğunu biliyor musunuz? Dünya yaşamlarınızın tümünün en yüksek noktaya ulaştığı, bir başka veçhe.

Şimdi, ben veçhe ve faset (faseta) sözcüklerini farklı kullanıyorum. Ben Adamus fasetim dediğimde, Adamus, ruhumun ebedi YHWH’inin bir yönü. Ama size, veçhe olarak bahsettiğimde, sizin, şimdi ve burada bulunan insan ifadenizi kastediyorum. Ve bu insan ifadesi, burada tüm yaşamlarını, geçmiş deneyimlerine uyanarak bütünleyen veçhe. Bu insan veçhesi-Veçhe diyorum çünkü- bütünlüğüyle, ruhuyla tamamlanana kadar, ona veçhe diyorum. Bir kez bütünlediğinde ise, o artık bir fasettir. Tamamlanmıştır.

Peki, bir insan bir veçhe olmaktan, ruhunun ifadelerini tanımaya, faseti tanımaya nasıl ulaşır?

Ruh (soul) bu güzel küre gibidir. Ruh başlangıçta boş gelir, boştur. O bir kaptır. O, kendini almayı bekleyen, tüm potansiyellerini yerine getirmeyi bekleyen bir kaptır. Potansiyeller, bu küredeki baloncuklar gibidir. Bu ruh ( soul) ,boş kap, sadece kendini bilmek ister. Bunun için, sonunda faset haline gelecek olan, bu veçhe denen şeyi yaratır. Ve veçheler, deneyimler yoluyla, bu boş kabı bilgelik, deneyim, biliş ve sevgiyle doldurmaya başlarlar.

Bu boş kap, başlangıçta potansiyellerle – ama deneyimlenecek, idrak edilecek potansiyellerle – doludur. Bu nedenle, boş gibidir. Ve boş gibi olan ruh(Soul), kendisini –BEN-İM’i bilmek için, potansiyelleri ve bunların deneyimleri ile kendini doldurmak ister. Ve bunu, ruh(spirit) yoluyla yapamaz. Başka bir varlık yoluyla yapamaz. Denese bile böyle yapamaz. Bunu sadece potansiyellerini deneyimlemek yoluyla yapabilir.

Ve bu kap dolduğunda, seçtiği kadar çok potansiyelleri deneyimlediğinde, ve hatta fiziksel gerçeklikte daha önce asla deneyimlenmemiş potansiyelleri yaşadığında, tam, saf, bütünlenmiş ve kristalleşmiş olur. Bu BEN-İM’dir.

Ve BEN-İM halinde bu kap, bu ruh, bilmenin ötesinde, hiçbir şüphe olmaksızın, hiç sorgusuzca, kendisini bilir Kendisinin tüm fasetlerini, tüm açılarını bilir ve şimdi soracaksınız – “Peki, deneyimlemeye devam eder mi?” Evet, eder. Ama artık insan deneyimi gibi değil, o kendini sevmeyi deneyimlemeyi sürdürür. Bu onun tüm ihtiyacı, tüm isteği, tüm arzusudur.

Kap tam olarak tamamlandığında, her nefeste, her anda, koşulsuz ve şüphesiz olarak kesinlikle utançsız olarak, kendine olan aşkı sürdürür. Kendine olan aşkı sürdürür, çünkü bu aşk her şeyden büyüktür.

BEN-BEN’İM her gün kendisiyle aşk içinde.

*

Sn Germain’in bu ay anlatmak istediği feseta ve veçhe durumlarını 2004 yılında Oyun Kuramında anlatmaya çalışmışım,Tıklayınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir