Erk

Günlükten eski bir düşün pratiği:

Don Juan, ERKin kişinin sahip olduğu bilginin türünde olduğunu, yararsız şeyler bilmenin bir anlamı olmadığını, onların insanları bilinmeyenle kaçınılmaz karşılaşmasına hazırlayamayacağını vurgular.

Don Juan’a göre edimlerde erk vardır. Özellikle de edimde bulunan savaşçı o edimlerin, kendisinin son savaşı olduğunu bilmekteyse. Yapılan şeyin belki de yeryüzündeki son edimi olabileceğini iyice bilerek hareket etmede yabansı, büyüleyici bir mutluluk olduğunu söyler. O’na göre, bir savaşçı erk avlayan kusursuz bir avcıdır.

Kişinin nasıl yetiştirilmiş olduğunun önemi yoktur. İnsanın bir şeyi yapma biçimini belirleyen, kişisel erkidir. Bir insan yalnızca kişisel erkinin bir toplamıdır ve bu toplam onun nasıl yaşayacağını ve nasıl öleceğini belirler. Kişisel erk, insanın yaşam boyu süren mücadeleyle kazandığı bir şeydir.

DJ’nin üzerinde durduğu nokta, erkin savaşçıya bir santimatre küplük bir fırsat sunmasıdır. Savaşçının sanatı, o fırsatı yakalayabilmek amacıyla artsız arasız seyyal olmaktır.

Herkesin herhangi bir şey için yeterli kişisel erki vardır. Savaşçının marifeti ise, kişisel erkini zaaflardan uzak tutup savaşçının amacına yönelmektir.

DJ, Castaneda’ya, “Erk sana, ölümün, inanmak zorunda olmanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu gösteriyor. Ölüm bilinci yoksa, her şey sıradanlaşır. Çünkü ölüm pusuda bekler, dünya ise anlaşılmaz bir gizemdir.” der. Yani, erk oluşturan her bilgi kırıntısının merkezindeki güç ölümdür. Ölüm nihai dokunuşu sağlar ve ölümün dokunduğu her şey, gerçekten erk haline gelir.

Galiba ERKin ne olduğunu anlamaya başladım.

Güçten yani erkten bahsedildiğinde insanın aklına genelde çok para, çok bilgi ya da iktidar veya ışın kılıçları gelir. Ve güç savaşlarının bu göstergeler arasında yapıldığı varsayılır. Doğrudur; maddi tezahürler, içte olanın yansımasıdır bi anlamda.

Bu savaş, her insanın içinde ve her an, onu kendi yapan değerler/kirler arasında yapılıyor. İşte bana göre, insanın erk kazanma/kaybetme dediği şey bu bitmez savaşların neticesidir.

Peki yapılan her savaşın son olabileceği bilinci neden büyük bir etken?!

İşte kritik nokta bence bu. Son olabileceği bilinci, her edimi yaparken ölümü ensemde hissetmemi sağlar. Ve benim için şu anlama geliyor; yaptığım o şeyi düşünüp taşınarak yaparım; çünkü o son edimim olacaktır; fakat buna rağmen kendimi ona bırakırım, beni götüreceği yere boyun eğerim. Bunun bir tedirginlik yarattığını kabul edebilirim ama gerçekten de vahşi ve büyüleyici bi tarafı da var.

Bu dünyada güç için yapılmayan her hangi bir şey var mı? Sevmek/sevilebilmek bile bir güç işi.

Aynı katalizörler (insanı kendi ile karşılaştıran her olay), çok değişik güç seviyelerinde deneyimleniyor.

Belirli kalıplar var.Örneğin ebeveynin birinin olmadığı, üvey baba/anne modeli gibi. Aslında çevrenizde milyonlarca kez tekrar eden bu örnek katalizör, her yaşandığı yerde başka bir güç seviyesinden işlem görüyor. Benzer güç seviyeleri arasında yaşanan aynı katalizörün etapları da şaşılacak ölçüde benzer oluyor.

Bir örnek vermek gerekirse; Bir şeyin fiyatını sorduğunuzda ben ona “15″ desem, ne ifade eder? HİÇ! Ama 15 bi şeydir de aynı zamanda , işte o kalıptır. Erk seviyesi, 15 in TL mi, dolar mı, milyon mu, mikron mu, gün mü, asır mı, altın mı, misket mi olduğuna göre değişiyor.

Yani geleceği inşa eden bilimkurgu yapıtlar bence bu durumu gözden kaçırıyorlar. Ya da bu durumu ifade etmenin sözel/görsel yolu henüz bulunamadı. Her şey ancak metafor olarak sergilenebiliyor.

Daha önce bi yerde belki söylemişimdir. Matrix’i çok takdir etmeme rağmen, erk düzeyinin (algının) artışını, kişileri uzay aracına ya da Sion’a taşıyarak ifade edebilmelerini bu filmin zafiyeti olarak görüyorum. Yani şunu söylemek istiyorum; değişikliği, mekan ve zamanı değiştirmek suretiyle halletmeye çalışmışlar.

Oysa bütün seviye oyunlar aynı yer ve zamanda şu anda oynanıyor/yaşanıyor. Üstelik katalizör kalıpları da değişmiyor! Onbeş sabit :)))

Kaçacak bi yer ve başka zaman yok!!!

2 Yorumlar

  1. Turan says:

    “”Bir insan yalnızca kişisel erkinin bir toplamıdır ve bu toplam onun nasıl yaşayacağını ve nasıl öleceğini belirler.””

    “”Bu dünyada güç için yapılmayan her hangi bir şey var mı? Sevmek/sevilebilmek bile bir güç işi.””

    Bu sözlerden de belli oluyor ki erk insana dogarken verilen birsey galiba. Erkin büyüyüp kücülmesinden söz edebilirmiyiz? Bir de gercek amacimizin erk oldugunu gercekten biliyormuyuz? Güc kendini nasil gösteriyor?

  2. says:

    Evet insana belli bir miktar erk verilmiştir, bunu tutumlu kullanmak adına bişeyler yapılabilir. Erk biriktirmek CC’nin birincil söylemi ve edimidir.
    Erki farkındalıkla paralel olarak düşünebiliriz. Herkes daha farkında olmak ister ancak daha farkında olunca ne yapmak istedikleri (yani niyetleri) onları farklı statülere koyar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir