Dünya Tarihi – Bölüm 3

Önceki bölüm için tıklayınız

M.Ö.11,000-M.Ö. 3200

 

Tufandan sonra, yeniden yapılandırmaya başlamak için Dünya’ya geri döndük. Enki ve Enlil, Nuh ve ailesine tohumlar, tarım araçları ve hayvancılık bilgilerini getirdi. Nuh, sular çekilirken denizaltının karaya oturduğu Ağrı Dağı’nın eteklerinde tarımcılığa başladı. Ninurta ve Nannar, Enki’nin kendilerine öğrettiği şekilde barajlar ve sulama kanalları yaptılar. M.Ö. 10,500 yıllarına gelindiğinde, diğer birçok yerle birlikte Mezopotamya da bir kez daha insanlarla dolmaya başladı. İnsanlık yine çoğalıyor ve yayılıyordu. Uzay limanı yeniden inşa edildi ama bu kez yeni bir yerde, Moria Dağı’ndaydı. Sizin de bildiğiniz gibi, Moria Dağı daha sonra Jerusalem (Kudüs) adıyla anılmaya başlandı. Tufandan önce var olan diğer şehirler, Nippur ve Eridu da yeniden inşa edildi. Piramitler ve Sfenks tufanda ayakta kalmışlardı ama kum ve çamur yığının altından kazılarak çıkarılmaları gerekiyordu. M.Ö. 9000’de, her şey yine eski haline dönmüştü. Enki, Mısır hakimliğini varisleri Osiris ve Seth’e devretti. Atlantis yıkımından sonra Marduk’un Mısır’a girmesi yasaklandı. Enki oğluna daha fazla güvenemeyeceğini biliyordu. Enlil’in bir oğlu olan Adad, altın bulmak üzere Güney Amerika’ya gönderildi ve bunu başardı. Nannar ve Ninurta’nın yardımıyla, Enlil Dünya’nın geri kalanını yönetme işine koyuldu. Çok geçmeden, o da bir varis seçmek zorunda kaldı. Burası Dünya olduğu için, Pleiadian kanunlarına göre hareket etmek zorunda değildi ve yeni kanunlar yapılabilirdi. Genç kuşak Nibiruanlar’ın eski kuşaklarla güç ve hakimiyet çekişmesine girdiği dönem, işte buydu. Genç kuşak arasında Ninurta, Nannar, Utu, Adad, Inanna, Seth, Osiris ve elbette Marduk da vardı ama Marduk zaten bir süredir bu oyunun içindeydi. Bunlar benim torunlarımın torunlarıydı. Ufukta çatışmaların belirmesi yine uzun sürmedi. Bu kez mücadele Seth ve Osiris arasındaydı. Seth, Mısır’ın tamamını yönetmek istiyordu ve bu yüzden, kardeşi Osiris’i katletti. Osiris’in oğlu Horus, babasının ölümünü almaya yemin etti ve böylelikle Birinci Piramit Savaşı başladı.

sümer son

İkinci Piramit Savaşı
Bundan yaklaşık 300 yıl sonra, İkinci Piramit Savaşı patlak verdi. Bu kez Enlil’in soyundan gelen Enlilitler, Enki’nin soyundan gelen Enkiitler’e karşıydı. Asıl kavga, Enki’nin soyundan gelenlerin uzay tesislerini, yani Büyük Piramit’i kontrol altına almak istemeleriydi. Marduk’un Atlantis fiyaskosundan sonra, Enlilitler uzay tesislerini Enki’nin soyundan gelenlerin kontrolüne bırakmak konusunda huzursuzdular. Marduk’un başka bir entrika çevirmesinden ve tüm galaksiyi ele geçirmesinden korkuyorlardı. Ninhurshag’ın müdahalesi ve ara buluculuğu sayesinde, bu savaş da sona erdi. Ninhurshag, uzay tesislerinin hakimi kılınarak ödüllendirildi ve sizin antik tarihinizde de Dağın Leydisi olarak tanındı. Ninurta, piramidin içindeki teçhizatı boşalttı ve Enki’nin Ereshkigal’dan doğma oğlu ve Enlil’in torunu Thoth, Marduk’un soyunun yerini alarak Mısır hakimi oldu. Bu olay, M.Ö. 8600 tarihinde gerçekleşti. O zamandan itibaren M.Ö. 3400’e kadar gezegende barış hüküm sürdü.

 

M.Ö. 3700 yıllarında, krallık Cennet’ten, yani Nibiru’dan Dünya’ya indi. İnsanlık, nihayet kendi kendini yönetebilecek kadar olgunlaştığını kanıtlamıştı. Yarı Nibiruan-Pleiadian ve yarı Dünyalı insanlardan oluşan yeni Rahip-Kral soyu başladı. Ayrıca, bu dönemde zamanı ölçmeye başladınız. Takvim, size Nippur’da Enlil tarafından verildi. Sizin verdiğiniz isimle Neolitik Dönem başladı ve Dünya’nın ilk yarı Nibiruan hakimi Alulim ortaya çıktı. Siz ona yan tanrı diyorsunuz. O zamana kadar bütün uygarlıklar, başka gezegenlerden gelen varlıklar tarafından yönetilmişti.

 

M.Ö. 3400 yıllarına gelindiğinde, Marduk bir kez daha barışı bozdu. Yine entrikalarla uğraşıyordu. Bu kez Babilliler’i kendi uzay gemilerini ve fırlatma alanlarını yapmak konusunda ikna etti; siz bu tesisi Babil Kulesi olarak biliyorsunuz. Babil hakimi olan Marduk, inşaatı kendisi yönetti. Enlil neler döndüğünü anladı ve onu durdurdu. Bunun üzerine Galaktik Federasyon, Ruhsal Hiyerarşi ve diğer otoriteler, insanlığın dilini karıştırmaya karar verdi. Bunun bir kez daha teknolojik gelişimlerini yavaşlatacağına ve Marduk’un Dünya’yı ele geçirme planlarını geciktireceğine inanıyorduk. Amacına tek başına ulaşamazdı. Pis işlerini yapabilmek için insanoğlunun yardımına ihtiyacı vardı. Dilleri karışınca, insanlar kendi aralarında iletişim kuramayacaklardı ve bu da Marduk’u sinirlendiriyordu. Aynı proje üzerinde birlikte çalışmalarını sağlayabilmek için, onlara birbirlerinin dillerini öğretmek adına yıllarını harcamak zorundaydı. İnsanların psişik becerilerini bastırmak için DNA yapısının değiştirilmesine de bu dönemde karar verilmişti. Enki ve Nin, bu görevi yerine getirmek için bir kez daha Sharrupak’taki lâboratuarlarına geri döndüler. Ruhsal Hiyerarşi tarafından, on iki sarmallı DNA yapılarının değiştirilmesinin ve sarmalların birbirinden ayrılmasının, insanoğlunu daha da yavaşlatacağına karar verildi. Sürüngenlerin teknolojisinin yardımıyla insanoğlunun ne kadar hızlı geliştiklerini daha önce de görmüşlerdi. Enki ve Nin, DNA sarmallarını ayırdıktan sonra, yeniden birleşmelerini engellemek için astral bedenlere implantasyonlar yaptı. Daha sonra, fiziksel bedenin endokrin sistemindeki on sarmalı birbirinden ayırdılar; bu da kozalaksı bezlerin, hipofiz bezlerinin ve hipotalamus bezlerinin ürettiği salgının oluşmasını engelledi. Bir süre sonra da bu bezler kullanılmadığı için fonksiyonunu kaybetti. Gelecek kuşaklarda sadece birkaç insan bu bezleri kullanabilecekti. Bu amaçla özel bir gen taşıyacaklardı. İnsanoğlunun ruhsal gelişiminde yoldan çıkmaması için, aralarından birkaçının bizimle iletişim kurabilmesi gerektiğine karar verildi. Bu kişiler peygamberler, kahinler, mistikler, şamanlar ve psişiklerdi. İnsanoğlu, istediği taktirde bu bezleri yeniden harekete geçirebilme gücünü taşımaya devam etti ama bu ancak kendini gerçekten adamayı gerektiriyordu. Planları bir kez daha engellenince, Marduk tekrar Mısır’a döndü ve Thoth’u tahttan indirme hazırlıklarına girişti. Bunu da başardı. Thoth, Güney Amerika’ya gitti ve orada yeni uygarlıklar başlattı. Tarih, M.Ö. 3113 idi. O insanlar, Thoth’u Quetzalcoatl, yani Beyaz Tüylü Yılan olarak tanıyorlardı. Enki’nin oğlu olarak, bir yılan sembolü taşıyordu. Enlil ve onun soyundan gelenlerin sembolü ise haçtı. Bu haç, Nibiru ve Anu soyunu temsil ediyordu. Marduk bir kez daha eylemlerinin bedelini ödemek zorundaydı. Bu kez, Mısır’ın hakimiyeti üzerinde verdiği savaşta dolaylı olarak Inanna’nın kocası Dumuzi’nin ölümüne yol açtığı için, Büyük Piramit’e hapsedildi. Inanna, adalet için haykırıyordu ve eğer Nin olaya müdahale etmeseydi, Marduk orada ölebilirdi. Serbest bırakıldıktan sonra, yine sürgün edildi.

 

M.Ö. 2900 yıllarında, Inanria’ya İndus Vadisi’ndeki yeni bir koloninin hakimiyeti teslim edildi. Burası, sizin Hindistan dediğiniz ülkenin bulunduğu yerdi. Orada Nibiruanlar ile ilgili tüm tarihi bilgiler, yazılmak üzere, Inanna tarafından verilmişti. Bu dönemde o da kendine geldi. Altı yüz yıl sonra, Sargon’a aşık oldu ve birlikte bir imparatorluk inşa ettiler. Sizin tarihiniz o imparatorluğa Akkad İmparatorluğu dedi. Yine bu dönemde, Marduk ile son derece sert bir şekilde savaşıp duruyorlardı. Aralarında geçen savaşların birçoğu, sizin de tarih kitaplarınızda kayıtlıdır. Burada onlardan ayrıntılı söz etmek istemiyorum.

 

Bu dönemde, Marduk, Dünya’nın hakimi olmak konusunda en yeni ve en son planlarıyla uğraşıyordu. Bu kez, terk edilmiş gezegen Mars’ta, dev bir ordu oluşturmayı da düşünüyordu. Bunu başardı ve yeni ordusuyla, Marduk beni Nibiru tahtından indirdi ve hakim/kumandan haline geldi. Ama Dünya’daki zaferinin yine bir bedeli vardı. Nibiruan Konseyi, uzay üslerini ve diğer önemli yerleri yok etmek için nükleer bomba kullanılmasına karar verdi. Tarih M.Ö. 2024 idi. Marduk’un bu üsleri ele geçirmesini ve arkasından Pleiades yıldız sisteminin hakimliğinin peşine düşmesini engellemek için tek yol olarak görülen bu eylem, başarıya ulaştı. Konsey, Sümer’de saklanan bombanın Enlil’in oğlu Uru tarafından patlatılmak üzere uzay limanına taşınması için İbrahim’i seçti. Bomba, Sodom ve Gomorrah şehirleriyle birlikte tüm uzay üslerinin yok olmasını sağladı. Bu, bir zamanlar tropikal iklime sahip bir alanın çöle dönüşmesine neden oldu; Sodom ve Gomorrah ise yeni oluşan Ölü Deniz’in derinliklerine gömüldü. Bombadan yayılan radyasyon, rüzgârlarla Sümer şehirlerine yayıldı ve tüm canlıları yok etti. Bölgenin bir kez daha insan yaşamına izin vermesi için aradan yıllar, çok uzun yıllar geçmesi gerekecekti. Bir rahip Nibiruan kraliyet soyundan gelen ibrahim’e bu bölge miras olarak verildi. Daha sonra buraya Canaan (Kenan) dendi. Çok uzun süre sonra da, başka bir Nibiruan olan Musa’nın sayesinde, bu soyun torunları bölgeyi diğer kabilelerden geri alacaktı. Artık Nibiru’nun ve gezegeninizin kontrolü Marduk’un elindeydi. Birçok şeyi değiştirmek için harekete geçti. Yine bu dönemde, kadınların statüsü düşürüldü ve çocuklarla birlikte ikinci sınıf varlıklar olarak görülmeye başlandı. Marduk, Tanrıça’nın etkisini ve bize Evrenin Kurucuları tarafından verilmiş olan Pleiadian komün yaşam tarzını yok etmek için kiliseleri başlattı. Komünlerde lider olan kadınlar, cadılıkla suçlanarak kazıklara bağlanıp canlı canlı yakıldı. Bu süreç, Karanlık Çağ boyunca devam etti ve M.S. 18. yüzyılınızın sonlarında bitti. Bu, Marduk’un insanoğlunu tam anlamıyla kontrolü altına alabilmesi için kesinlikle yapması gereken bir şeydi.

 

İkinci olarak, Marduk kendisini diğer tanrılar arasında en büyük Tanrı olarak gösterdi. Daha sonra bu tek bir Tanrı’ya dönüşecekti. Korkuyla yönetecekti ve bugüne kadar da bunu sürdürdü. Lütfen; bir şeyi unutmamanızı istiyorum: Satain’in 4. Boyut görüntüsü olan Marduk, Avyon ve Aln kraliyet soylarından gelmektedir ve bu yüzden de aileden biridir. Marduk, insanoğluna ruhsal gelişim için gerekli olan fırsatları sunabilmek için Karanlık Güçler’in lideri rolünü oynamayı kabul etti. İnsanlık adına gösterdiği çabalar olmasaydı, ortada hiçbir negatiftik olmayacağı için, insanoğlunun gelişmesi de mümkün olmayacaktı. Marduk artık evine dönmeye hazır. Siz de bilirsiniz ki hain rolünü oynamak, kahraman rolünü oynamaktan çok daha zordur.

 

Tarihinizle ilgili bu hikayeyi burada bitiriyorum. M.Ö. 2000’den gününüz tarihine gelene kadar çok şey yaşandı. Marduk bir gün durdurulacak ve onu durduracak olan da sizlersiniz; güçle değil, sevgiyle; kendi karanlık yanınızla, dolayısıyla Marduk ve onun güçleriyle birleşerek. DNA’nızı yeniden kodlayarak, gücünüzü geri alın. Artık zaman geldi. Siz, Eterik Sirianlar; sizler bu gezegenin varislerisiniz. Kurucular tarafından çok uzun süre önce tanınmış olan doğum hakkınızı tekrar ele alın. Nibiruan Avyonianlar olan bizler, yani sizin ebeveynleriniz, kardeşleriniz, Su Sirianları ve Christos Sirianları; hepimiz sizlere yardım etmek için buradayız. Tek yapmanız gereken, uzanmak ve istemek.

 

Dünya’nın sevgili çocukları, hepinize sevgiler.

 

Anu
Avyon Kraliyet Soyu Nibiru Eski Kumandanı ve Hakimi

 

 

 

 

 

EK:

 

Nibiruan Konseyi Üyeleri

 

9. Boyut Avyon Kraliyet Soyu

 

Avyon Kraliyet Soyu, Amelius tarafından, Avyon’un Lyran gezegeninden gelmektedir ve İnsan ırkının gerçek doğum yeridir. 12. boyuttaki Dokuzlar Konseyi’nden Sananda, Amelius soyunun babasıdır. Dokuzlar Konseyi, evrenimizin oluşumunu tamamladıklarında (Felineler ve Carianlar’ın yardımıyla), başka bir grup Feline ve Carianlar’ın buraya gelip evren için “Oyun”u izlemelerini istediler. Seçilen oyun, Kutup Entegrasyonu’ydu. İşi tamamlamak için doksan Feline ve Carian geldi. Bu doksan, 9. boyuttaki Amelius Soyu (Felineler) ve Lucifer Soyu (Carianlar) olarak doğdular. Bu doksan varlık, daha sonra Galaktik Federasyon’un bir parçası olarak bilinen 9. Boyut Nibiruan Konseyi’ni oluşturdular. 9. boyutun altındaki Konsey üyeleri, orijinal doksan kurucunun görüntüleri olarak, aynı bireylerdi. Net ve kısa bir şekilde açıklamak gerekirse, sadece bu kitapta adı geçen üyeler aşağıda belirtilmektedir.

 

Devin: Avyon Ailesi’nin 9. boyuttaki reisi, Jelaila’nın kardeşi ve kocası; 6. boyuttaki Anu’nun yüksek benliği.
Jelaila: Avyon Ailesi’nin 9. boyuttaki annesi, Devin’in kız kardeşi ve karısı; 6. boyuttaki Ninhursag’ın ve 3. boyuttaki Joscelyn Kelley’in yüksek benliği. Şu anda transfer olarak Joscelyn’in bedeninde bulunuyor.
Satain: Devin ve Jelaila’nın 9. boyuttaki oğulları; 4. boyutta Nibiru’nun şimdiki hakimi Marduk’un yüksek benliği.
Kavantai: Devin ve Jelaila’nın 9. boyuttaki kardeşleri; Shalandrai’nin kardeşi ve kocası; 4. boyutta şimdi Nibiru’nun ikinci kumandanı ve Marduk’un oğlu Nabu’nun, 3. boyuttaki Barrie Konicov’un yüksek benliği.
Shalandrai: Devin, Jelaila ve Jehaila’nın 9. boyuttaki kız kardeşleri; Kavantai’nin kız kardeşi ve karısı; 6. boyuttaki Enlil’in ve 3. boyuttaki Susanne Konicov’un yüksek benliği.

 

 

 

6. Boyut Avyon Kraliyet Soyu

 

Anu: Nibiru’nun eski hakimi ve kumandanı; Galaktik Federasyon’un 6. boyut Nibiruan Konseyi’nin lideri; Ninhursag, Enki ve Enlil’in babası; Marduk’un büyükbabası; Devin’in 6. boyuttaki benliği.
Ninhursag: Anu’nun Feline/Carian karısı Rayshondra’dan doğma kızı; Dünya Görevi’nin Şef Tıp Subayı; Jelaila’nın 6. boyuttaki yüksek benliği ve Enki ile birlikte insanoğlunun yaratıcılarından biri.
Enlil: Anu’nun, üvey kardeşi Antu’dan doğma oğlu; Cennet (Nibiru) ve Dünya’nın prensi; Enki ve Ninhursag’ın üvey kardeşi; Marduk zorla almadan önce Dünya ve Nibiru tahtlarının haklı sahibi.
Enki: Anu’nun Dünya’nın Ejderha Kraliçesi Dramin’nden doğma oğlu; Enlil ve Ninhursag’ın üvey kardeşi; 9. boyuttaki Jehovah (Jehaia)’nın 6. boyuttaki benliği; Damkina (Ninki)’nın kardeşi ve kocası; Ninhursag ile birlikte insanoğlunun yaratıcılarından biri; Mısır hakimi Ptah olarak bilinir.
Ninurta: Enlil’in üvey kız kardeşi Ninhursag’dan doğma oğlu; Anu’nun torunu.
Adad: Enlil’in resmi karısı Ninlü’den doğma oğlu; Anu’nun torunu.
Nannar: Enlil’in resmi karısı Ninlil’den doğma oğlu; Anu’nun torunu.
Inanna: Nannar’ın resmi karısı Ningal’dan doğma kızı; Ereshkigal’ın üvey kardeşi; Anu’nun torununun torunu.
Ningishzidda/Thoth: Enki’nin Ereshkigal’dan doğma oğlu; Anu’nun torunu; Quetzalcoatl olarak da bilinir.
Ereshkigal: Nannar’ın Yılan Prenses’ten doğma kızı; Nergal’ın karısı ve Inanna’nın üvey kardeşi.
Nergal: Enki’nin oğlu; Altdünya’nın Efendisi (Afrika Madenleri) ve Ereshkigal’ın kocası.
Dumuzi: Nannar’ın oğlu; Inanna’nın kardeşi ve kocası.

 

 

 

4. Boyut Avyon Kraliyet Soyu

 

Marduk: Enki’nin Ejderha Prenses Damkina (Nin-ki)’dan doğma oğlu; Satain’in 4. boyuttaki benliği; Kara Güçler’in lideri; Nibiru ve Dünya’nın şimdiki hakimi ve kumandam.
Nabu:
Marduk’un oğlu; şu anda Nibiru’da; Anu’nun torununun torunu; Kavantai’nin 4. boyuttaki benliği ve Devin’in kardeşi.

Kaynak: http://www.bluepoint.gen.tr/anu.html

Önceki bölüm:

1 Yorum

  1. says:

    Geçmişin de gelecek gibi ŞU AN oluşturulmakta olduğunu bilenlerdenim. Bu sebeple insanlara teklif edilen muhtelif geçmş olasılıklarına pek bilinmeyenleri de ekliyorum bazen ve soruyorum; “Siz nasıl bi geçmiş arzu ederdiniz?”
    Burada herhangi bi garsondan farkım yok 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir