Doğadaki oluşum mekanizması-5

1.6- Doğadaki oluşum mekanizması

Her türlü işlem veya oluşum mutlaka enerji gerektirir. Tüm enerjilerin kökenini ise yukarıda açıklanan kuantumlar, yani fotonlar oluşturur. Fotonların maddelere bağlanma şekline en güzel örnek fotosentez olayında görülür. Fotosentez olayında, bitkilerin yapraklarında bulunan kloroplast adlı madde, bir fabrika gibi işlem yapar ve eşitliğin sol tarafından aldıklarını, sağ tarafındaki ürünlere dönüştürür.

6 H2O + 6 CO2 + Güneşten gelen fotonlar è C6H12O6 + 6O2

Bu eşitliğin sol tarafındaki madde miktarı ile sağ tarafındaki madde miktarı aynıdır. Ama enerji içerikleri farklıdır. C6H12O6 olarak gösterilen glikoz molekülü güneşten gelen fotonları depolamıştır. Bu molekülü oluşturan H, O ve C atomlarının bağlantı sistemleri H2O ve CO2. moleküllerini oluşturan H, O ve C atomlarındakinden farklıdırlar. Görüldüğü üzere, enerji maddeye bağlanmış durumdadır. Güneş enerjisini maddeye dönüştüren bu bitkiler değişik bir enerji türü kaynağı oluştururlar. Her tür enerji kaynağı, doğadaki varlıklar için yeni bir hedef (dinamik sistemler fiziği terimiyle, yeni bir attractor) oluşturur. Çünkü doğada önceleri foton olarak yer alan bir sürü enerji paketçiği, başka türde bir kombinasyon olarak piyasaya çıkmıştır. Yani piyasaya yeni bir ürün sürülmüştür. Her ürünün bir alıcısı olmak zorundadır, yoksa doğadaki değişim-dönüşüm sistemi bloke edilmiş olunur.

Düşünün ki, bir varlığın hiç alıcısı, yani onu tekrar parçalarına ayıran bir başka varlık yok. O durumda o varlık için zaman durmuş olur, çünkü ömrü sonsuzlaşmıştır! O durumda, çevresindeki her şey değişip-dönüşürken, o varlık çevresiyle ilişkisiz bir sistem oluşturmuş olur ki, doğada çevresinden etkilenmeyen, çevresiyle etkileşmeyen hiçbir sistem yoktur. Bu nedenle zaman “değişim-dönüşüm” ürünü, sonucu ve göstergesidir. Dolayısıyla doğada değişim-dönüşüme uğramayan ebedi bir varlık veyahut ebediyet gibi bir sistem mevcut değildir. Hayat bu nedenle doğum-ölüm döngüsü üzerine oturtulmuştur.

İşte bu durum atalarımız tarafından anlaşılamamıştır. Atalarımız canlılık oluşturan, enerji veren şeyi, varlıkların kendi iç bileşenlerinde değil, varlıkların haricinde olduğunu varsaydıkları ebedi bir ekstra varlıkda aramışlardır. Dolayısıyla sürekli değişim-dönüşüm içinde bilgi oluşturarak kendi kendilerine örgütlenip-gelişen,  zaman içinde daha karmaşık üst-sistemler oluşturacak şekilde bir evrimsel gelişim düşünülememiştir.

Dağdaki bitki türleri farklıdır, ovadaki farklı, denizdeki farklıdır. Her bir farklı bitki türüne uyum sağlamış bir sürü canlı oluşur. Bu canlıların yedikleri bitkiler farklı olduğundan, kendi bileşimleri de değişik protein bileşimleri gösterirler. Bu defa bu canlıların gövdelerini yiyecek başka canlı türleri oluşur. Kısacası doğada sürekli yeni “attractor=çekim mekezi, hedef” ortaya çıkar.

Her canlı hayatının devamı için enerjiye muhtaç olduğundan ve ana enerji kaynağını da bağımlı olduğu belli canlı türleri (veya foton türleri) oluşturduğundan, her canlı sürekli olarak neyin neye bağımlı olarak oluşup geliştiğinin kayıtlarını tutmak zorundadır.

Yukarıda sıralanan türlerde temel özelliklere sahip kuantsal öğelerin (salınımcıların), dinamik sistemli doğa ve dünyamızı nasıl oluşturduğu konusundaki bilgileri “Doğadaki oluşum mekanizmasıyla insanlığın sorunlarının çözüm yolu” adlı kitapta takip edebilirsiniz.

Salınımcılar sürekli hareket halinde oldukları için çok enerji harcarlar ve bu nedenle, birleşip atom, molekül, hücre gibi üst-sistemler oluşturarak, daha az enerji harcayan durumlara geçme çabası içindedirler. Enerji taşıyıcıları olan bu temel canlılar çeşitli üst-sistemler içinde birleştikçe, doğadaki enerji de, çeşitli üst-sistemler içinde yer değiştirmiş olur. Bu nedenle yeni bir şey yapımı, ne tür yenilikler oluşturulduğu konusunda yeni bilgiler oluşturulmasını gerektirir. Enerjinin çeşitli üst-sistemler içinde depolanır duruma geçmesi, tüm varlıkların, özellikle de canlıların bu yeni yapısallaşma türlerini algılamaya yönelik organlar (detektörler) oluşturma arayışlarına yöneltmiştir. Tüm bu işlemler olasılık hesaplamaları sonuçlarına göre gerçekleştirildiğinden, tüm varlıklar olasılık hesabı yapma bilgileri oluşturmak ve bu bilgileri geliştirmek zorundadırlar. Olasılık hesaplamalarına dayalı olarak oluşturulan doğadaki bu oluşum ve gelişim sisteminin en önemli temel ilkeleri şunlardır.

devam edecek

İsmet Gedik-Hücre Yapısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir