Deva’lar ve Doğanın Ruhları

Bitkilerin Gizemli Gücü kitabında yazar Machalle Small Wright kendi başından geçenleri ve gerçekten ilgi çekici farkındalığını ve bu doğrultudaki uygulamalarını bizlerle paylaşmış. Ben de kısa kısa alıntılar yapacağım.

Machalle, bahçesi ile ilgili sıradışı ilişkisini anlatıyor, devalar ve doğanın ruhlarıyla nasıl iletişimde olduğunu ve onların kendisini nasıl eğittiklerini öğreniyoruz. Öyle bir dönem geçiriyor ki bahçesindeki bitkiler mükemmel bir takım halinde bütünsel bir keyif ve başarıyı apaçık ortaya koyuyorlar.

Kasımın ilk haftası Findhom’ da olmam gerekiyordu. Bu bana kış için yiyecek sağlamak, İskoç ya seyahatim için hazırlanmak ve bahçeyi kapatmak için iki ay dan biraz fazla bir zaman veriyordu. Bu baskılarla, bahçeye yaklaşımımda izlediğim tutumu değiştirdim. Artık keyifli .sabah çayları için zaman ayıracak du rumda değildim ve bahçe için önerilen her şeyi yapabilmek için kesinlikle vaktim yoktu. Bu yüzden sabahları devalarla bağlantı kurmaya daha çok bir talim çavuşu gibi gitmeye başladım. “Tamam. Ne yapılması gerekiyor?” (Dinle) “Olur. Şunu, şunu ve şunu yapacağım ama diğerleri beklemek zorunda.”
Kısa bir süre sonra, bir sabah bahçeye geldiğimde boyları bir metre yüksekliğe ulaşmış olan Brüksel lahanalarının bulunduğu sıranın bir böcek güruhunun saldırısına uğradığını, yapraklara kötü şekilde zarar verildiğini ve bitkilerin zayıf düşmüş olduğu nu gördüm. Gözlerime inanamıyordum. Neler olduğunu öğrenmek için Brüksel Lahanası Devasıyla bağlantı kurdum. Bana şöyle dedi:
“Şimdi bahçeye baktığında yarısı boş olan bir bardak görüyor sun. Olumsuz olana odaklanıyorsun. Yalnızca yapılması gereken işle ilgileniyorsun. Artık var olan güzelliği ve burada başarılanları görmüyorsun. Tutumun bahçenin enerji dengesini bozdu, onu zayıf düşürdü ve böceklerin istilasına elverişli hale getirdi. Dengeyi bozan sen olduğun için, durumu düzeltmek de senin gö revin. Düşüncelerin ve tutumun barındırdığı gücü ve bunların bü tünün dengesinde oynadıkları tamamlayıcı rolü anlamalısın. ”

“Bahçenin dengesini korumanın anahtarının tutum olduğunu artık anlamıştım. Enerji dengesini bozan yapılan işin miktarı değil, çalışırken takındığım tavırdı: Aceleci, endişeli, kaygılı, se yahat konusunda huzursuz. Diğer sorumluluklarımla ilgilenmek için bahçeden ayrıldığımda, bundan böyle bahçeye berrak, sakin ve huzurlu bir zihinle girip çıkmaya karar verdim. Bu sayede, bahçenin enerjisi dengesini korumaya devam etti.” Diyor  Machalle
Sadece bahcenin mi! Bence dikkatimizi verdiğimiz, iyi gitsin istedigimiz her projemiz, her günlük faaliyetimizde dengeyi korumanın sırrı da bu zaten: TUTUM.
Urban shaman egitimlerine katılan arkadaşlar hatırlayacaklar eminim; gerçekliğimizi belirleyen, inançlarımız, tavır ve tutumumuzdur. Bildiğimiz halde ne çabuk unutabiliyoruz.

Enerji biçim aracılığıyla yansır. Bu, yeryüzünün doğal ka nunlarından biridir. Yeryüzü, fiziksel olma -yani biçime bürün me-deneyimidir. Ve spiritüellik kavramıyla ilgilenmeye başla yan birçok insanın en çok haykırdığı ye dırdırlandığı şeylerden biri bedenin ruhu sınırlandırdığı ve onu hapsettiğidir. Ancak yer yüzünde bulunmamızın başlıca nedeni de zaten bunu anlamak ve deneyimlemektir: Fiziksel olmak. Biz insanlar enerjimizi, ze ki bilincimizi ve yaşam gücümüzü fiziksel gereçler yardımıyla yansıtmanın ne demek olduğunu öğrenmeyi tercih ettik. İnsan ların, kendilerini ruhlarından ayırdığı için bedenlerini suçladığı nı sıklıkla duyarız. Ama onlar burada, yeryüzünde olmanın amacını unutuyorlar. Buradaki mücadele ruha geri dönmek için bedenin bir tarafa fırlatıp atılması değildir. Amaç, ruhun derinlik lerine inebilmeyi ve onun biçim aracılığıyla kendisini tam olarak ifade etmesini sağlamayı öğrenmektir. Ben bunun yapılabileceğine inanıyorum; ruhlarımızın, enerji benliklerimizin, kendilerini biçim vasıtasıyla tam olarak ve rahatlıkla ifade edebile ceğinin mümkün olduğuna yürekten inanıyorum. Tek yapmamız gereken bunun nasıl yapıldığını öğrenmek! Bunun kolay oldu ğunu söylemiyorum; tek söylediğim imkansız olmadığıdır. As lında, bu olması gereken bir şeydir.
Elbette, amaç, yeryüzündeki tüm enerjilerin kendilerini bi çim aracılığıyla mükemmel ve tam olarak yansıtmasıdır. Doğa alemlerinde bu doğal olarak, kendiliğinden gerçekleşir ve deva larla doğa ruhlarının yardım ettiği bir süreçtir. İnsanlar için bu süreç isteğe bağlıdır. Bizler bu süreci yalnızca yaşamayı değil, onu anlamayı da tercih ettik. İnsanın başını derde sokan şey kendi içinde ve çevresinde olanları değerlendirmekteki kavrayış eksikliğidir. Cehaletimiz yüzünden yalnızca kendi sürecimizi zora sokmakla kalmayıp çevremizdeki her şeyin sürecini de etkilemeyi başardık. Çevremizdeki her şeyi kendi ihtiyaçlarımız için kullanılacak gereçler olarak gördük -ve sonra da ihtiyaçlarımızı belirledik.
Genetik kodlarla oynadık, onları bozduk, değiştirdik; fazla av landık, fazla kirlettik, etrafı çöplüğe çevirdik ve her yere bina in şa ettik. Biz bunu kötü ekoloji diye adlandırıyoruz. Bunun en çok konuşulan sonucu ise ekolojik sorunlar yaratmış olmamız. Fark etmediğimiz asıl şey aynı zamanda bir enerji ekolojik kri zi yaratmış olduğumuzdur. Yok edilmiş veya doğadaki sayısal dengesi hozulmuş her canlı türü, biçimin ardında var olan ener ji seviyesinde yaşanan krizi yansıtmaktadır. Atmosferimizi bir form olarak düşünün. Bu, birçok unsurdan oluşan kendi başına hir varlıktır. Devalar seviyesinde belirlenen orijinal şablonu mükemmel olarak dengelenmiştir. Temas ettiği her şeyin barındırdığı yaşamı korur. Sonra biz insanlar atmosfe re orijinal şablonunun bir parçası olmayan başka unsurlar ekle riz. Bu, formu değiştirir ve artık enerji şablonunun mükemmel bir biçimde yansımasını imkansız kılar. 

Eğer formu uzun bir süre boyunca değişikliklere maruz bırakırsak, enerji şablonunu yeni forma uyum sağlayabilmesi için değişmeye, dengesi dışında gelişmeye zorlarız. Ve sonuçta, çevremizdeki gerçeği bir denge konumundan zayıflık konumuna geçmeye zorlamış oluruz.
Doğa kendi formunu kendi değiştirir -yeni bir iklime, yeni koşullara uyum sağlar ve değişir. Ama devalar seviyesinde başlatılan bu değişim mükemmel bir değişimdir ve mükemmel bir denge ve mükemmel bir zamanlama dahilinde gerçekleşir. Doğanın değişiminde oynadığımız rol devalarla işbirliği içinde gerçekleştirilmelidir. Tarih boyunca sayıları pek de fazla olmayan bazı botanikçiler bu tip bir işbirliği çerçevesinde çalış tılar. George Washington Carver bunlardan biriydi. Devalarla çalıştığı için (o bunu Tann’yla işbirliğinde olmak diye adlandı rıyordu), onun da iştirak ettiği değişimler dengeliydi ve sonuçta elde edilen sağlıklı ve güçlü bitkilerdi. Ne yazık ki doğayla en geçerli ilişkimiz bir müdahale ve hakimiyet ilişkisidir.
Son elli yıl boyunca bu durum öyle kötü bir hal aldı ki, çok sayıda doğa ruhunun buna yanıtı, bulundukları topraklardan ayrılmak oldu. Anımsayın, doğa ruhları enerjinin biçime yüklenmesindeki son evrelerden sorumludurlar ve enerjiye bürünmüş biçime farklı gelişim evreleri sırasında göz kulak olurlar. Tarafımızdan yaratılan bu genel ekolojik manzaradan ötürü bu süreç gittikçe daha zor hatta imkansız bir hal alıyor. Şablon yüklendiği sırada kendini çevreleyen ekolojik uyumsuz luklar nedeniyle dengesini yitiriyor.

Castaneda bilgileri dahil diğer tüm şamanik aktarımlar bu dengenin bozulmaması icin bize düşen saygıli davranişları ve yöntemleri anlatmışlardır. Hatta bazılari belki bize komik bile gelmiştir. Çünkü insanin onbinlerce yildir daha hakimiyetçi ve müdahaleci, hatta kendini begenmişlik halleri artıp durmuştur. Üstelik biz bu davranış modellerini annemizden ve eğitim sistemimizden sorgulamaksızın (mutlak doğru zannederek) alıp surdurmekteyiz. Sanirim en kötüsü de bu! Isa’nin dedigi gibi, baba onlari affet ne yaptiklarini bilmiyorlar durumu. Bu gerçekten de üzücü, fakat degisebilmek cok sayida radikal karar almayi ve bunlari uygulamakta cesur ve sabırlı olmayı gerektiriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir