Değişim başlamıştı, ben de görmeye başlayayım.

Biz değişimi falanca isim gitti yerine filanca isim geldi gibi lineer görmeye çalışıyoruz, bence sorun burada başlıyor. Bir çok şey deneyimleyen BİR var, bunu herkes sözde bilmesine rağmen uygulamada hatırlamıyor olabiliyor. Olaya çok boyutlu bakmaya çalışalım, bunun için uğraşalım, değişim olacak mı olmayacak mı? Mesele budur ama taraftarlık pozisyonunda seyretmeye devam edersek bunu göremeyebiliriz.
Tabi ki 3B boyutta yaşayan varlıklar olarak ilk tepkimiz lineer oluyor, benim de önce şaşırıp sonra üzüntü ve bedbinlik hissine kapıldığım durumlar oluyor. Hemen sonrasında olayın kendi içimdeki yansımalarını hatırlıyor ve görüyorum. Herhalde bu lineer algıdan sıyrıldığım an oluyor, yani çok uzun sürmüyor. Sonra kendimi sıfır noktasının beni arındırmasına açarak, değişimi seyretmeye hazırlanıyorum.

Eminim benim gibi düşünen, hisseden birçok kişi var. Bunu ifade ettim çünkü kimseye şahsi bir kinim yok benim, hatta çok belirgin bir duygum bile yok, yaşamak istediğim ortamı ise face sayfamda 29 ekim günü paylaşmışım, bakabilirsiniz: “Hukuk düzeni, basın özgürlüğü, kuvvetler ayrılığının yeniden inşası ile milletin hizmetinde, alçak gönüllü, sevecen, geniş düşünceli, barışçıl bir yönetim istiyorum. Anlayış derinliği olan kişilere, önerilere iltifat çoğalsın istiyorum. En özet haliyle böyle 🙂 ” Bunların oluşunu seyretmeye hazırlandım ben, ho oponopono yapıtım, kendimden eminim. Bunların nasıl ve kim tarafından yapılacağı benim için önemsiz.

Bunca yıllık tecrübemin bana getirdiği sonuç şudur; inanç her daim şüpheye galip gelir. Şimdi bu sözüm bilim sevgimle çelişir gibi görünebilir fakat işin derinliği hiç de çelişik olmadığını ortaya koyar. İsa’nın dediği gibi tanrım onları affet ne yaptıklarını bilmiyorlar! Bir bilim sevdalısı ne kadar inançlıdır bilseniz (inanç kelimesini din kelimesinin çağrıştırdıklarıyla aynı kefede değerlendirmeyelim)

Ben aslında bu hissimi kolayca sava dönüştürebilirim; şimdi biz kendi desteklediğimiz partinin/yönetimin arzu ettiğimiz gibi değişimi getireceği varsayımıyla hareket ediyoruz değil mi? Yani ne olacak, bizim parti gelecek, devrim niteliğinde değişimler yapacak, varlığımızın %50 lik bölümü de -hani şu an sevinen- hemen buna adapte olacak? Bu size bir şey hatırlatmadı mı? Cumhuryet devrimi de böyle olmadı mı zaten, peki aradan geçen zamanda görülen nedir? fazla bir şey değişmemiş! Humanizma/demokrasi, kültürün içine yerleşmemiş, halen hakan aşkı/kulluk duygusu devam ediyor! O halde bırakınız kendilerini/kendimizi iyileştirelim, bunun için gönülden hislerimizi ortaya koyalım, dilek ve duaları/olumlamalarımızı bu yolda yapalım 🙂

*

DNA’nızın %90 lık kısmı bedeninizin trilyonlarca anteni gibidir, bilgiyi almaya ve onunla ilgili değişimleri “duygusal hatıralar bölümünüze” manüel olarak yeniden yazmaya hazırdır.
Kryon’un bugün yayınlanan DNA’nın geleceği konuşmasından.
İlginç olan tam bu içeriği anlatan bir rüyayı evvelki gece rüyamda görmüş olmam!

Kişisel sezgi gelişiyor; doğuştan gelen özle bilinç arasındaki bariyer inceliyor. Bunun belirtileri yeni doğan çocuklarda görülecektir. Onlar kendileriyle/bedenleriyle ilgili yolunda gitmeyen şeyi hemen hissedecekler, anne/babalar hazırlıklı olsun ve çocukların bu konudaki beyanlarını ciddiye alarak gerekeni yapsınlar. Kryon’a göre, dna’ların durumu eli kolu bağlı bir insana benziyordu, şimdi bu salıverildi ve sonucu hep birlikte görüyor olacağız.

Dün Kaku’nun The Future of the Mind kitabını okumaya başladım; İlerleyen yıllarda yavaş yavaş başka bir şey daha ögrendim; evrenin büyük sırlarını anlamak için telepatik olmaya ya da insanüstü güçlere sahip olmaya gerek yoktu. Yalnızca açık, kararlı ve meraklı bir zihne sahip olmak yeterliydi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir