Çatışmadan Barışa yol

“Bir Ben olduğu içindir ki, bir Düşman vardır. Ben denilen şey yoksa düşman da yoktur. Eğer herşeye bir isim vermeye kalkarsak karşımızda yer alırlar. Erkek dişiyle, ateş suyla zıtlaşır. Ama zihninizde hiçbir yargılama olmuyorsa çatışmaya girmenize de gerek kalmaz. O zaman Ben de, Düşman da yok olur. Zihni aşarsanız mutlak olarak ‘Yapmamak’ fiilini deneyimler ve tadına varırsınız.
“Evrenle uyum içinde ve onunla birsinizdir. Doğru ve yanlış arasında tercih yapmak zorunda kalmazsınız. Zihninizin bir ürünü olan ikilemler dolu dünyadan kurtulursunuz.” Diyor eski bir Tao-Zen ustası.

Aynen böyle düşünür ve yaşamımın da bu doğrultuda olmasını dilerim yıllardır; fakat şimdi bir BEN olsa dahi, her şeye isim vermiş olsak dahi, çatışmaya girmeyebileceğimizi hissediyorum, nasıl için tamamlanmış bir cevabım yok henüz -belki hiç olmaz-. Sanki başarı konusundaki fikrimiz ve hayatta kalmaya dair saplantılı ilişkimiz değişir ve yumuşarsa barış kaçınılmaz gibi geliyor bana.

*

Nasıl ki hiç bir şey bir diğer şeyden daha kutsal değil, hiçbir gerçek de bir diğerinden daha doğru, daha üst seviye olamaz. Eğer bunu hissedebilirseniz tüm çatışmalara da gülebileceksiniz.
Aklınıza hemen en korkutucu, en iğrendirici, en hoyrat örnekleri getirip “ama nasıl olur bu, ya sen şimdi…..” diye başlayan tüm korkunç senaryoları söyleseniz de benim yukarıdaki çıkarımım hala doğru kalacak, üstelik sizin ki de aynı seviyede doğru olacak. Boyutların işleyiş şekillerini bir kez -bilmeden/kazayla- gördüğünüzde artık geriye çekilmek için çok geç. Jüri bir kez duyunca, kayıtlarda kalmış ya da çıkarılmış ne fark eder.

“Neden bilgi ve yöntemlerini insanlara öğretmek için bir program haline getirmiyorsun” sorusuna cevaben…

Bu olgu direkt olarak öğretilebilecek bi şey değil, çok boyutlu, olunabilecek bi şey. Eminim birileri yapacaktır ve zaten halihazırda yapanlar var. Bunu tıpkı bilimciler gibi herşeyin teorisini tek bi parmak şıklatmasında bulalım iddiasına kapılmadan (ki bu da olabilir, sadece takılmadan demek istiyorum) kendini hazır hisseden insanlar yeni dünyanın yapı taşlarını birer birer teleşsızca hazırlıyorlar (Örneğin Ken Wilberin her şeyin Teorisi üzerine on yıldır dikkat çekmeye çalışıyorum). Ben de üzerime düşeni yapıyorum, her gün 10 saatten fazla çalışıyorum, üstüne eğildiğim şeyleri ya da çıkarımlarımı paylaşmaktan hiç çekinmiyorum, soruları altın kıymetinde buluyorum, kitaplar yazıyorum, Bir Kadını Öldürmek kitabındaki oyun kuramım üzerine söylenebilecek “yeni bi lafım var mı” diye çırpınıyorum (madem hala hayattayım). İnsanları ve insanlık çabasını büyük bi şefkatle seviyorum. Daha ne yapayım?

Zaten tüm bu günlük yazılarım ve takip ettiğim çok yönlü konuları burada ve facebook’da paylaşıyorum (gizli bi acendam yok) ve siz sanıyor musunuz ki yol, insanı bi yere götürür? İnsan öyle complex bi şey ki anlatılmaz. Sır, insanda gizli, onların özgür iradelerinde  Bu arada eğer kısmet olursa bir bilimkurgu yazmak istiyorum tabi 🙂

Bilimkurgu veya tüm kurgular insana ne veriyor, bu çokça yazılmış bir konu. Her insan kendine göre bir fayda analizi yapar.  Ben felsefemi sık sık tekrarlıyorum: “Birinci elden deneyerek, ikinci elden dinleyerek (masallar,mitler,rüyalar, her türlü kurgu ürünü) ve bilinmeyenden bilmeyerek kendinizi geliştirin.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir